İsrail’in 7 Ekim’de Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonuyla karşı karşıya kalmasıyla başlayan savaş, 5’inci gününde devam ederken Tel Aviv’de İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun (Lakabı Bibi) koalisyonuna karşı sesler de yükseliyor. İsrail tarihinin gelmiş geçmiş en sağcı koalisyonunun yönetime gelişinin 11’inci ayında patlak veren savaş, Netanyahu’nun en zor sınavlarından biri olarak değerlendiriliyor. Tel Aviv yönetiminin Filistinlilere yönelik artan baskılarının Hamas’ın operasyonuyla sonuçlandığı, istihbaratın iyi işlememesi ve zaten tartışmalı olan yargı reformu nedeniyle artan öfke, İsrail’de ipleri iyice germiş durumda. Bu eleştiriler de ülke medyasının köşelerinde istifa çağrılarıyla ses buluyor.
Bir yanda ‘istifa’ çağrıları sürerken Tel Aviv ise içinde bulundukları krizden ‘sıyrılmanın’ yollarını arıyor. İsrail’in gafil avlanmasına neden olan operasyonların ardından Knesset’in (İsrail Parlamentosu) gündemindeki ‘acil durum hükümeti’ kurulması, koalisyon liderleri tarafından kabul edildi. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’da yer alan habere göre, Başbakan Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud Partisi’nden konuyla ilgili açıklama yayımlandı.
Açıklamada, koalisyon partilerinin, acil durum hükümeti kurulmasını kabul ettiği ve Netanyahu’ya buna öncülük etmesi için izin verdiği belirtildi. Halihazırda hükümet, Likud’un yanı sıra aşırı dindar ve aşırı sağcı Şas, Birleşik Tevrat Yahudiliği, Dini Siyonizm ve Yahudi Gücü partilerinden oluşuyor. İsrail Başbakanı Netanyahu, önceki akşam ulusa sesleniş konuşmasında, İsrail muhalefetine ‘acil ulusal birlik hükümeti’ kurma çağrısında bulunmuştu.
Ülkedeki muhalefet dahil tüm partilerin savaş gibi zamanlarda birleştiği ‘acil durum hükümeti’ opsiyonu, geçtiğimiz günlerde Eski Başbakan ve ana muhalefet partisi Yesh Atid lideri Yair Lapid’den gelmişti. Lapid bu önerisini Netanyahu ile görüşmesinde dile getirmiş ancak ‘acil durum hükümetinin’ profesyonellerce yürütülmesi gerektiğini belirterek bunun Netanyahu’nun şu anki koalisyonuyla olamayacağının sinyalini vermişti.
Lapid, “Başbakan Netanyahu, mevcut aşırılıkçı ve işlevsiz güvenlik kabinesi ile savaşı yönetemeyeceğini biliyor” demişti. Lapid, Ulusal Birlik partisine liderlik eden eski savunma bakanı Benny Gantz’ın da böyle bir acil durum hükümetine katılmaya istekli olacağına inandığını söyleyerek değişimin zorunlu olduğu sinyalini vermişti. Lapid, koalisyon hükümetinde yer alan radikal sağcı Dini Siyonizm ve Otzma Yehudit partilerinin koalisyondan uzaklaştırılması durumunda acil durum hükümetine katılacağını söyledi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Benny Gantz da savaş süreci için hükümete katılmayı değerlendirdiklerini belirtirken, böyle bir hükümetin sadece güvenlik konularında karar alması gerektiğini söyledi. Gantz öte yandan hükümete katılım için partisinin karar alma süreçlerinde etki sahibi olması şartını da koştu. Öte yandan ‘acil durum hükümetine’ dahil olacak muhalefet partilerinin hedefindeki Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, İsrail’in muhalefetin de dahil olduğu bir acil durum hükümetine destek vereceğini açıkladı. Ben-Gvir, video açıklamasında, ‘Hamas’ın devrilmesini’ destekleyen her grubun, koalisyona dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
Netanyahu’nun Lapid ve Gantz’a bakanlık teklif ettiği de iddia edildi.
1967’deki format gündemde
Savaş hükümeti gündemi sürerken masada Altın Gün Savaşları’nın yaşandığı 1967’den önceki hükümetini attığı adımların olduğu iddia edildi. İddiaya göre Netanyahu, iki muhalefet lideri Gantz ve Lapid’e kurulacak acil durum hükümetinin 1967’deki 6 Gün Savaşı’ndan önce kurulan hükümetle aynı formatta olacağını söyledi. 1967’de Levi Eşkol’un liderlik ettiği hükümete, dönemin muhalefet lideri Menachem Begin de katılmıştı.
Likud’un öncüllerinden Gahal Partisi ve David Ben-Gurion’un da Rafi Partisi, savaştan günler önce, 1 Haziran 1967’de Eşkol’un koalisyonuna katıldı. Rafi’den Moşe Dayan savunma bakanı olurken, Begin ve Gahal’dan Yosef Sapir makamsız bakanlar oldu.
Eski Başbakan Lapid ve eski Savunma Bakanı Gantz’a bakanlık teklif edildiği iddiaları gündemdeyken, iki muhalefet liderinin öne sürdüğü şartlar sonucunda kimlerin ‘makamsız bakan’ olacağı da soru işareti yarattı.
Yükselen istifa sesleri
Netanyahu, İsrail Yüksek Mahkemesini zayıflatacak ve siyasallaştıracak bir yargı revizyonu için baskı yaptı; bu hareket aylarca sokaklarda büyük gösterilere yol açtı. Onlarca hafta, her cumartesi akşamı ‘tartışmalı yargı reformu’ için sokaklara dökülen halktan çok kez ‘Netanyahu istifa’ çağrıları duyulmuş; hatta kendisine ‘Crime Minister (Suç Bakanı) yazılı pankartlar layık görülmüştü.
Şimdi ise istifa çağrıları basının köşelerine taşındı.
The Guardian’dan Simon Tisdal, Netanyahu’nun işleri kötüleştirmekten başka işe yaramadığını yazarken Haaretz’den Nehemia Shtrasler de başbakana şöyle seslendi: “İstifa şimdi!”
İsrail’in yüksek tirajlı gazetelerinden Haaretz’deki yazısında Shtrasler, Netanyahu’dan istifa etmesini isterken eleştirilerini şu şekilde dile getirdi: “Hamas’ın İsrail’e yönelik sürpriz saldırısı, ülke tarihindeki en büyük başarısızlıktır. Yom Kippur’un başarısızlığından bile daha ciddi. Sürpriz daha büyüktü, benimsenen ‘kavram’ daha aptalcaydı, ihmal daha korkunçtu, morallere verilen darbe daha kötüydü, kaos daha çılgındı, şok daha güçlüydü ve öldürülen sivillerin sayısı şimdiye kadarki en yüksek sayıydı.”
The Guardian’daki yazısında Tisdal ise, “Binyamin Netanyahu neden hala İsrail’in Başbakanı? Netanyahu, İsrail-Filistin bölünmesinin her iki tarafındaki diğer tüm siyasi liderlerden daha fazla, bu korkunç felaketin öncesindeki gerginlik, bölünme ve öfkeden sorumlu. İsrailliler ve Filistinliler feci bir şekilde yeniden savaş halindeler” ifadelerini kullandı.
İstifa çağrılarını gündeme getirenlerden biri de Eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon oldu. Yalon Facebook üzerinden paylaştığı yazısında, ‘Netanyahu’nun başarısızlığının bedelini ödeyip istifa etmesini talep ettiğini’ söyledi. Hatta, “Görevde kaldığı her saat ülkeye zarardır” diye de ekledi.
Likud’un sonu İsrail İşçi Partisi gibi mi olacak?
Bir yanda masada, savaş hükümetinin formatı olarak Eşkol dönemi… Bir yanda Hamas’ın saldırıyı başlatmasından bir gün önce 50’inci yıldönümü olan Yom Kippur Savaşı.
Belki de İsrail için tarihin farklı şekillerde tekerrür edişine tanık oluyoruz. Yom Kippur Savaşı da İsrail için derin bir psikolojik şok yaratmış ancak iç siyaset dinamiğini alt üst eden etkisi, gecikmeli olarak kendini göstermişti. Savaştan ancak dört yıl sonra 1977’de, İsrail’i kuruluşundan beri yöneten İşçi Partisi yenilip de sağcı Likud hükümeti iktidara geldiğinde savaşın siyasi sonucu gün yüzüne çıkmıştı. O zamandan bu yana da İşçi Partisi siyaseten eski gücüne neredeyse hiç ulaşamadı.
İsrail kurucu partisi İşçi Partisi’nin güçsüzlüğünde ortaya çıkan Likud’un geleceğinin nasıl olacağı da merak konusu.
Ne olmuştu?
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e ‘Aksa Tufanı’ adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.
Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne saldırı başlatmıştı. Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında Gazze’de 900 kişinin hayatını kaybettiğini, yaklaşık 4 bin kişinin yaralandığını duyurmuştu. İşgal altındaki Batı Şeria’da ise İsrail askerlerinin saldırılarında 19 kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 100 kişinin yaralandığı bildirilmişti. İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Gazze’den düzenlenen saldırılarda en az 900 İsraillinin hayatını kaybettiği, 157’si ağır 2 bin 616 kişinin yaralandığı belirtilmişti.