Ateşkes çağrılarının devam ettiği Gazze için Netanyahu'dan "insani mola" vurgusu gelirken Gazze'nin geleceğiyle ilgili açıklaması ise dikkat çekti. İsrail Başbakanı, savaştan sonra İsrail askerlerinin Gazze'de kalmaya devam edeceği sinyalini verdi.

İsrail ve Filistinli örgütler arasındaki savaş 32’nci gününde devam ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) ve Ortadoğu ülkelerinden gelen ateşkes çağrıları sürerken, İsrail özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından sıkça dile getirilen ve ateşkes yerine geçmesini umdukları “kısa mola” önerisini değerlendireceklerini açıkladı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu genel bir ateşkesi reddettiklerini, “taktiksel kısa molalar” konusunu gündeme alabileceklerini söyledi.  İnsani yardımın Gazze’ye girişi ve esirlerin güvenli çıkışı için “taktiksel kısa molalara” sıcak yaklaştığını kaydeden Başbakan genel bir ateşkesin ülkesinin savaş için harcadığı efora zarar verebileceğini belirtti.

ABD’nin ortaya attığı “taktiksel araların” insani yardım ve esirlerin durumu açısından değerlendirilebilir olduğunu belirten Netanyahu “Daha önce de yaptığımız gibi, bir saat orada bir saat burada taktiksel araları  ve diğer önerileri göz önünde bulundurduğumuzda hem insani yardım geçişi hem de esirlerin bölgeyi terk etmesi açısından daha iyi olacağını düşünüyorum” dedi.

Netanyahu genel bir ateşkesin mümkün olmadığı görüşünü de yineledi.

İşgale yeşil ışık mı?

İsrail Başbakanı savaştan sonra Gazze’deki mevcut statükonun devamına ilişkin süregelen tartışmalarla ilgili de konuştu. Netanyahu ABD merkezli ABC News’e verdiği röportajda iki devletli çözüm sesleri yükselir, en yakın müttefik Washington dahi Gazze’nin sorumluluğunun savaş sonrasında Tel Aviv’de olamayacağını söylerken el yükseltti: “İsrail belirsiz bir süre için … [Gazze’de] genel güvenlik sorumluluğuna sahip olacak. Çünkü bu güvenlik sorumluluğuna sahip olmadığımızda neler olduğunu gördük.”

İsrail’in önde gelen yayın organlarından The Times of Israel de ülkenin güvenlik yetkililerinin savaştan sonra Gazze’nin işgal edilmeyeceği yönündeki ısrarlarını dile getirirken şerh düştü: “Ancak Netanyahu’nun genel güvenlik sorumluluğu derken aklında ne yattığı bilinmiyor.”

Birçokları Netanyahu’nun bu açıklamasının Gazze Şeridi’nin işgaline yeşil ışık olduğu değerlendirmesi yapıyor.  Netanyahu’nun bu çıkışı, en yakın müttefik ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen ay İsrail’i Gazze’nin topyekun işgaline karşı uyarmasının, bunun “büyük hata” olacağını söylemesinin ardından geldi. Biden, Netanyahu’nun Hamas’a karşı savaşını güçlü şekilde destekliyor, ama iki lider sivil kayıpları önleme çabaları ve insani yardımın ulaştırılmasını sağlamak için çatışmalara ara verilmesi dahil bazı konularda ayrılıyor.

Bir yandan ateşkes bir yandan ‘insani ara’

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ürdün’deki Arap liderlerle temasında Gazze’nin geleceğinin Hamas ile mümkün olmadığı gibi İsrail ile de devam edemeyeceğini dile getirmişti. Blinken savaşın sonrasında Gazze Şeridi yönetiminin Ramallah’a devri sinyali vermişti.

Savaş birinci ayını geride bırakırken uluslararası arenada en öne çıkan çağrı şüphesiz ateşkes konusu oldu. Birçok ülke ve uluslararası kuruluş ateşkes çağrılarını sürdürürken ABD’nin “kısa mola” önerisi süreci başka bir boyuta taşıdı. Literatüre yeni giren “insani mola” ve ateşkes arasındaki fark da merak konusu.

Gazze’deki sivillerin hayatının kurtulması ateşkes çağrılarına yanıt verilmesiyle mümkün olsa da İsrail ve müttefikleri “insani mola” konusunda ısrarcı. Ateşkes daha temel zeminde, kalıcı barış konusunu tartışılabilir kılacak bir çözümken “insani mola” daha ziyade yardımların bölgeye girebilmesi ya da esirler ve sivillerin hareket edebilmesi için birkaç saatliğine ya da bazen bir iki günlüğüne çatışmaların durması anlamına geliyor. ABD’nin başını çektiği Batı’dan gelen bu öneri Arap ülkeleri, Rusya, Çin ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ateşkes taleplerinin gerisinde kalmaya devam ediyor.

ABD ve İsrail’in “insani mola” dedikleri çözümde ısrarının sebebi  ateşkesin Hamas’ın “toparlanmasına yarayacağı”nı düşünüyor olmaları.

Blinken “Filistinli siviller korunmalı. Bu da Hamas’ın onları canlı kalkan olarak kullanmayı bırakması anlamına geliyor” diyerek sundukları öneriyi BM’nin dikkate alması çağrısında bulundu.  Arap ve Ortadoğu ülkelerinden destekçi bulamasa da, ABD’nin “insani mola” fikri Kanada ve İngiltere, İspanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkeleri tarafından desteklenmeye devam ediyor.

Türkiye’nin garantörlük planı destekçi buldu mu?

İsrail ve müttefiklerine tepkisini giderek yükselten ülkelerden biri Türkiye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Batı’nın İsrail’e verdiği desteğe geçen çarşamba çok öfkeliydi. Erdoğan ateşkes talep etti, Batı’yı Gazze’de uluslararası hukuku göz ardı etmekle suçladı. Türkiye’nin bu tepkisini birçok bölge ülkesi de takip ediyor. ABD kendi “insani mola” önerisiyle ülke ülke gezerken Ankara’nın çantasında bir başka öneri var. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “garantör ülke olma” fikri bölgede sıkça konuşulan konulardan biri. Bakan Fidan Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ile yaptığı görüşmede de konuyu gündeme getirmiş ve “Bölgedeki Müslüman ülkeler olarak Filistinlilerin bekasını gözetecek, adil ve kalıcı bir barışın garantörü olacak bir mekanizmanın kurulması” önerisini dile getirmişti. Bakan Hakan Fidan Lübnan’da da “Bu savaştan daha büyük savaşlar çıkabileceği gibi tarihi bir barış da çıkabilir. Cumhurbaşkanımız tarihi bir barışın mümkün olduğuna inanıyor” mesajı vermişti.

Fidan Türkiye’nin pozisyonunu 21 Ekim’de Kahire’de düzenlenen Barış Zirvesi toplantısında dile getirirken “Yeni bir garanti mekanizması tasarlanıp hayata geçirilmelidir. Tarafların adil bir barış için attığı adımların garanti edilmesi gerekmektedir” demişti.  Dışişleri Bakanı Türkiye’nin bu amaç için adım atmaya hazır olduğu, tarafların uygun bulması durumunda Filistin adına garantör olmak istediği mesajı vermişti. Fidan’a göre bölge ülkelerinden dileyenler Filistin, Batılı ülkeler ise İsrail için garantör olabilir ve olası bir barış anlaşmasının tam ve eksiksiz uygulanması için süreci sahiplenebilirler. Ancak bugüne kadar Türkiye’nin önerisine sadece Rusya’dan net cevap geldi. Batılı kaynaklar ise Türkiye yerine Mısır ve Katar’ın merkezi rolüne vurgu yaparak Ankara’nın bu konuda etkin rol üstlenemeyeceği görüşünde.

Savaşta güncel durum

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail’in “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme” gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken, İsrail ordusu da Gazze Şeridi’ne yoğun hava bombardımanı başlattı. İsrail, Gazze’den düzenlenen saldırılarda 315’i asker 1400’den fazla İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin yaralandığını duyurdu.

İsrail’e göre 31 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda ölen asker sayısı 30’a yükselirken, Kassam Tugayları’nın elinde 242 İsrailli esir bulunuyor. İşgal altındaki Batı Şeria’da da bir İsrail askeri öldü.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığına göre, İsrail’in saldırılarda 4 bin 104’ü çocuk, 2 bin 641’si kadın olmak üzere 10 bin 22 Filistinli öldürüldü, en az 25 bin kişi yaralandı.

Batı Şeria ve Kudüs’te İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimciler, 163 Filistinliyi öldürdü.

İsrail ordusu, Gazze’de binlerce yaralı ile sivilin bulunduğu en büyük sağlık tesisi olan Şifa Hastanesini, Nasr Çocuk Hastanesini, El-Ehli Baptist ve Türk-Filistin Dostluk hastanelerini, tahliyeye zorladığı Filistin Kızılayı’na bağlı Kudüs ve Endonezya hastanelerinin çevresini vurdu. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim’den bu yana yaşanan çatışmalarda 63 Hizbullah mensubu ile 4 İsrail askeri öldü.