Ukrayna’nın Rusya’ya karşı 2022’den beri verdiği savaşa diğer ülkeler mühimmat bakımından destek verse de kendi askerlerini göndermek kırmızı çizgi olmaya devam ediyor. En son Fransa “Avrupa Ukrayna’ya asker mi gönderse?” dediğinde kıtanın büyük bir kısmı sert çıkmıştı. Ancak bu demek değil ki dünyanın dört bir yanından gönüllüler savaşta yer almıyor. Kimileri para kimileri de vatandaşlık için Ukrayna ve Rusya’ya geliyor. Ukrayna tarafında savaşan gönüllü birliklerden biri de Chosen Company. Seçilmiş Bölük anlamına gelen bu paralı asker grubu, Amerika öncülüğünde hareket ediyor. Ne var ki Amerikan gazetesi New York Times’ın yürüttüğü bir araştırma bu grubun en az üç ayrı olayda silahsız Rus askerlerini ve savaş esirlerini öldürdüğüne işaret ediyor.
Chosen Company geçen yılın başından beri Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin 59. Motorlu Piyade Tugayı’na bağlı olarak hizmet veriyor. Bu paralı asker grubu “NATO standartlarında” hizmet veren tamamen özerk bir birim olduğunu iddia ediyor. Ne var ki NYT’ye konuşan Ukrayna’da bu birliğe bağlı olarak görev yapan Alman sıhhiyeci, silahı olmayan Rus savaş esirlerinin infaz edildiği olayları anlattı.
Adı Caspar Grosse olarak açıklanan bu Alman sıhhiyeci geçen yılın ağustos ayında yaşanan bir olaya değindi. Bu olayda başta öldüğü düşünülen ağır yaralı silahsız Rus asker İngilizce “yardım” ve “teslim oluyorum” diyerek siperde süründüğü sırada Chosen Company tarafından göğsünden vurulmuştu. Ama bu saldırı ölmesine yetmemişti, nefes alıp kıpırdanmaya devam ediyordu. Grosse’un anlattığına göre bu kez başka bir savaşçı aynı Rus askeri kafasından vurdu.
Grosse başka bir olayda da Zeus kod adlı Yunan askerin biri ağır yaralı, diğeri de zar zor hareket edebilen iki Rus askerine el bombası attığını anlattı. NYT incelediği kask kamerası videosunda ikinci Rus askerinin elleri havada paralı askerlere doğru yaklaşırken el bombasının atılmasıyla öldüğünü gördüklerini aktarıyor. Oysa Grosse’un anlatımına göre Ukraynalı dron ekibi söz konusu Rus askerin teslim olmaya çalıştığını teyit etmişti.
Bu kez ekim ayının ortalarında Andok kod adlı bir savaşçıdan “savaş esirleri ele geçirdiklerine” dair bir mesaj aldığını anlatan Grosse “Savaş esirleri Zeus tarafından vurularak öldürülmüştü. Zeus sonraları bu cinayetlerle övündü” dedi.
O sıralar “arkadaşı” olarak bahsettiği Zeus’un Rus savaş askerlerini nasıl öldürdüğünü günlüğüne yazan Grosse “Bugün dostum elleri bağlı bir mahkumu sırf canı istediği için infaz etti. Ceketini omuzlarına atmış esir siperde otururken Zeus arkasından yaklaşarak kafasına defalarca vurdu” diye aktarıyordu. Günlükte yazılanlara göre Andok, Zeus’un “sadece işini yaptığını” söyleyerek yaptıklarına göz yummuştu.
Birliğin başındaki eski ABD Ulusal Muhafızı iddiaları reddetti
Birliğin eski sıhhiyecisi Grosse Rus savaş esirlerinin kendi gözetimi altına olması için birlik komutanlarına ısrar etmesine rağmen talebinin reddedildiğini söyledi: “Sağlık görevlisi olduğum için esirlerin gözetimim altında olmasını istiyordum. Böylece kimse onları vuramayacaktı.”
İşlenen cinayetlerden rahatsız olduğunu belirten Grosse anlattığına göre grubun fiili komutanı ve aynı zamanda ABD ordusunun eski ulusal muhafızı olan Ryan O’Leary’ye şikayetini ilettiğini söyledi. Ancak O’Leary konuyla ilgili olarak NYT’ye verdiği demeçte askerlerinin savaş suçu işlemediğini iddia etti. O’Leary askerlerinin yaralı Rusları öldürdüğünü kabul etmekle birlikte öldürülenlerin karşılık verebilecek durumdaki Ruslar olduğunu söyledi.
Grosse’un anlattığı siper olayının yaşanmadığını iddia eden O’Leary o sırada orada olmadığını da kabul etti. Andok’un gönderdiği mesajın önemini de reddeden O’Leary “Bu daha çok stres atma amaçlı atılan mesajlardan” dedi. El bombası olayının ise “siyah ya da beyaz” olarak değerlendirilemeyeceğini belirten O’Leary, yakınlardaki Rus askerlerinin tehdit oluşturma ihtimalinden bahsetti. NYT ise izledikleri görüntülerde bir tehdit varsa da bunun videoya yansımadığını belirtiyor.
Oysa İkinci Dünya Savaşı’ndan dört yıl sonra imzalanan Cenevre Sözleşmesi’ne göre savaş esirlerine daima insanca muamele edilmesi gerekiyor. Fiziksel ya da ruhsal işkenceler, tıbbi deneyler ya da aşağılayıcı diğer muameleler, Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal etmek anlamına geliyor.