Polonya'nın 29 milyon seçmeni pazar günü sandığa gidiyor. İktidar karşıtları bu seçimi 'demokrasinin ölümünden önceki son çıkış' olarak görüyor. İktidar ise üçüncü dönem için Ukrayna karşıtı politika yürütüyor. Ne muhalefet ne de iktidar tek başına iktidar olacak gibi görünmüyor.

Ukrayna ile kriz yaşayan Polonya bu hafta sonu sandığa gidiyor. Ülke içidinamiklerin epey sallantıda olduğu ülkede muhalefet bu seçimi demokrasinin ölümünden önceki son çıkış olarak görüyor. Geçen pazar günü bu bağlamda bir milyon insan ‘Bir Milyon Kalbin Yürüyüşü’ adı verilen bir de yürüyüş gerçekleştirdi. Protesto gösterilerinde ilginç olan, ana akım medyanın devasa yürüyüşe odaklanmak yerine iktidardaki partinin seçim öncesi son kongresine yönünü çevirmesiydi.

Pazar günü karşı karşıya gelecek partiler üçüncü kez iktidara gelmek isteyen Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) ile ülkenin eski başbakanı ve Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk liderliğindeki Sivil Platform Partisi(PO). Seçmen dört yıllık dönem için alt meclis Sejm’in 460 üyesiyle üst meclis senatonun 100 üyesini seçecek. 29 milyondan fazla seçmenin sandığa gitmesi bekleniyor.

Anketler iki partinin de tek başına hükümet kuracak oya sahip olamayacağını gösterirken gelecek dört yıl boyunca Polonya’yı kimin yöneteceğine ilişkin son sözü milliyetçi, liberal ve monarşistlerden oluşan aşırı sağ koalisyon Konfederasyon söyleyebilir. Seçime birkaç gün kala Konfederasyon’un oy oranı yüzde 10 civarında seyrediyor, bu da güç dengesini elinde tutmaya yetecek milletvekili sayısına ulaşabileceği anlamına geliyor.

Bu seçim neden önemli?

Aktivist öğrenci olan Julia Landowska bu hafta sonu yapılacak seçimle ilgili BBC International’a verdiği demeçte “Bu çok önemli bir oylama. Demokratik bir ülke olmaya dönüp dönmeyeceğimize karar vereceğiz. Bu sandığa gitmek ve Polonya’nın daha iyi bir geleceğe kavuşma mücadelesi için son çağrımız” diyor.

İktidar karşıtlarının endişesinin kaynağında PiS hükümeti döneminde yargı bağımsızlığındaki gerileme ve kürtajın neredeyse tamamen yasaklanması dahil kadın hakları alanında gerileme yatıyor. Medya özgürlüğü konusunda da endişeliler. Bu nedenle pek çok Polonyalı 15 Ekim’deki seçimleri 34 yılın en önemli seçimi olarak değerlendiriyor.

Seçimleri Ukrayna da yakından izleyecek. Zira Rusya’nın Ukrayna işgalinin ardından ısınan ilişkiler son dönemlerde büyük hasar aldı ve bu hem ABD, hem de Avrupa Birliği tarafından endişeyle karşılanıyor. İlişkilerin kötüleşmesindeki en büyük etken ise yine yakındaki seçimler.

Globsec düşünce kuruluşu uzmanı Marcin Zaborowski Japan Times’a verdiği demeçte “İktidardaki popülist PiS, aşırı sağcı Konfederasyon’un da çizgisi olan Ukrayna karşıtlığına yanaşıyor” diyor. Analistlere göre PiS kısa vadeli iç siyasi kazanımlar uğruna uzun vadeli dış politikayı feda etme riskini alabilir. Çünkü iktidar kırsalda yaşayan halkın oyunu kaybetmekten korkuyor.

Kırsaldaki halk ne alaka diyebilirsiniz. Malum savaş başlayalıberi ucuz Ukrayna tahılı Polonya’nın da dahil olduğu beş ülke üzerinden kara yoluyla Avrupa’ya taşınıyor. Ancak ucuz olduğu için söz konusu ülkelerde de satılıyor, bu da yerli çiftçiyi zarara uğratıyor. Avrupa Birliği bu sorunu çözmek için bazı tedbirler almıştı ancak bu tedbirler geçen ay sona erdi ve AB tedbirleri uzatmak için hiçbir adım atmadı. İktidar da seçimlerin de yaklaşmasıyla  çiftçilerin yükselen sesine daha çok kulak verdi ve Ukrayna tahılının Polonya’dan geçişini yasakladı.

Tabii bu sefer de Ukrayna’dan sesler yükseldi ve Kiev bu ambargoya karşı Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurmaya kadar gitti. Ukrayna’nın en büyük silah tedarikçilerinden Varşova da Kiev’e silah sevkiyatını kısıtlayacağını duyurdu. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda Ukrayna’yı ‘kurtarıcısını suya sürükleme tehlikesi taşıyan boğulan adama’ benzetti. Birleşmiş Milletler’de konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise bazı Avrupa Birliği ülkelerinin ‘dayanışma içindeymiş gibi davranıp dolaylı olarak Rusya’yı desteklediğinden’ dem vurdu. Polonya bu sözleri kendine söylenmiş kabul ederek Ukrayna büyükelçisini dışişlerine çağırdı.

Bazı analistler Ukrayna’nın artık Polonya’yı stratejik ortak saymadığını, kendisini tek başına Avrupa liderleriyle konuşabilecek kadar güçlü gördüğünü söylüyor. Varşova merkezli ECFR düşünce kuruluşu başkanı Piotr Buras “Ukrayna’nın artık Brüksel, Berlin ya da diğerleriyle konuşmak için Varşova’ya ihtiyacı yok. Hatta Polonya’nın Avrupa Birliği içindeki konumu zayıf kaldığından bazı durumlarda Varşova’nın müdahalesi ters etki bile yaratabilir” dedi. Dolayısıyla analistlere göre Varşova bu durumu ‘ihanet’ olarak görüyor.

Milliyetçi, liberal ve monarşist Konfederasyon’u tanıyalım

Konfederasyon radikal sağcı bakışı paylaşan ancak siyasi ve ekonomik açıdan farklılıklar gösteren üç kutup arasındaki mantık evliliği olarak görülebilir. Bu koalisyon Polonya’ya göçün önlenmesi ve Ukrayna ile Ukraynalı mültecilere verilen desteğin azaltılması yönünde kampanya yürüttü.

Bununla birlikte Konfederasyon’un iktidar koalisyonuna katılması pek olası görülmüyor. Zira böyle bir şey yaparsa kendi deyimiyle ‘düzen karşıtı kimliğine zarar verebilir’. Ancak analistler PiS’in hükümeti kurmak için sadece bir avuç milletvekiline ihtiyaç duyması halinde Konfederasyon içindeki partilerden bazılarına yanaşabileceğini, partiyi azınlık hükümetini desteklemeye ikna etmeye çalışabileceğini öne sürüyor.

Bir başka senaryo ise Konfederasyon’un muhalefetteki azınlıkla hükümet kurma yoluna gitmesi ve bütçeyi meclisten geçirmeyi kabul ederek muhalefetin en az bir yıl hükümette kalması yönünde. Ancak Konfederasyon böyle bir şeyi muhtemelen parlamentoda güçlü pozisyon elde etmek gibi  bazı imtiyazlar karşılığında kabul edebilir ki bu da Tusk ile diğer sol ve liberal muhalefet partilerinin destekçileri arasında derin tartışmalara yol açabilir.

Konfederasyon geçmişinde antisemitizm ve homofobi de var. Parti liderlerinden Slavomir Mentzen 2019’daki son seçim kampanyası sırasında Konfederasyon’un önceliklerini şöyle özetledi: “Yahudileri, eşcinselleri, kürtajı, vergileri ve Avrupa Birliği’ni istemiyoruz.” Bu açıklama Polonya medyasında ‘Mentzen’in beş hassas noktası’ olarak nitelendirildi. Parti bu açıklamadan yedi ay sonra düzenlenen seçimlerde yüzde 6,4 oy alarak seçim barajını zorlukla aşabildi.

Ders almış olacak ki Mentzen bugün bu tutumu tekrarlamıyor. ‘Girişimci’ olduğunu iddia eden 36 yaşındaki Mentzen şu anda partinin TikTok’taki yüzü halinde ve o beş ‘hassas nokta’dan geriye sadece vergiler ve kürtaj kaldı. Parti, bu seferki seçim kampanyasında hassas noktalarını ‘az ve düşük vergi’ ile ‘Ukraynalılara sıfır sosyal yardım’ gibi maddelerle tamamlıyor.

Bu yıl ilk kez oy kullanacak seçmenler arasındaki bir araştırma erkeklerin yüzde 46’sı ile kadınların yüzde 16’sı olmak üzere bu seçmenin üçte birinden fazlasının Konfederasyon’a oy verme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Konfederasyon’un sunduğu geniş ideoloji çadırı, farklı sosyal gruplardan destek almasına olanak tanıyor. Ana akım siyasi sürece yabancılaşmış hisseden genç seçmenler ve PiS’in üreme hakları konusunda yeterince faal olmadığını düşünen kürtaj karşıtları bu partiye yönelmeye başladı. Mesela Polonya’nın güneydoğusundaki Subcarpathia sakinleri liberal olmayan, sert kürtaj karşıtı antisemitist komplo teorisyeni monarşist Grzegorg Braun’a destek veriyor.

Polonya’dan tanıdık tablo: İktidar karşıtı bir milyon seçmen Varşova’da yürüdü