Aşırı sağ rüzgarları Avrupa Birliği’ni (AB) etkisi altına aldı. Bu rüzgarın etkisini kuşkusuz en yoğun hisseden ülkelerden biri de Hollanda. Kabinede aşırı sağcı bakanların yer aldığı yeni hükümet tüm endişelerin gölgesinde yemin etti. Hollanda’da 22 Kasım 2023’te yapılan genel seçimlerden 223 gün sonra ırkçı lider Geert Wilders’ın “tek seçenek olduğunu” söylediği aşırı sağ-merkez sağ koalisyon hükümeti kuruldu.
Hollanda eski istihbarat şefi Dick Schoof’un başbakan olduğu koalisyon hükümetinde büyük ortak olan Wilders’ın partisi aşırı sağcı PVV mülteciler, sağlık, altyapı, dış ticaret ve ekonomi bakanlıklarını üstlendi.
Ülkede 22 Kasım 2023’te yapılan erken genel seçimlerde yüzde 23,5 oyla 37 sandalye kazanan Wilders 24 sandalye ile üçüncü sırayı alan Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), 20 sandalye ile dördüncü sıraya yerleşen Pieter Omtzigt liderliğindeki Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) ve 7 sandalye ile altıncı sırayı alan Caroline van der Plas liderliğindeki Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisinin (BBB) dahil olduğu bir koalisyon hükümeti kurmak istediğini açıklamıştı.
Göçmen krizi ve büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması da gündemde
Bu partilerle girdiği koalisyon müzakerelerinde başbakan olma isteği reddedilen Wilders martta yaptığı açıklamada talebinden şimdilik vazgeçtiğini belirtse de “Ben yine de Hollanda başbakanı olacağım hem de daha fazla Hollandalının desteğiyle. Yarın değilse bile yarından sonraki gün. Çünkü milyonlarca Hollandalının sesi duyulacak” demişti.
Koalisyon partilerinin mutabakatıyla Hollanda eski istihbarat şefi Dick Schoof’un başbakan olduğu koalisyon hükümetinde büyük ortak olan Wilders’ın partisi aşırı sağcı PVV, mülteciler, sağlık, altyapı, dış ticaret ve ekonomi bakanlıklarını üstlendi. Yeşilgöz liderliğindeki VVD, adalet, savunma, maliye ve iklim bakanlıklarını devralırken Pieter Omtzigt liderliğindeki NSC dışişleri, içişleri, eğitim ve sosyal işler bakanlıklarına sahip oldu.
Dışişleri Bakanlığına daha önce ülkesinin İsrail ve Yunanistan büyükelçiliklerini de üstlenmiş Caspar Veldkamp getirildi. Koalisyonun küçük ortağı BBB ise tarım ve sosyal konutlar bakanlıklarını üstlenecek. Yemin ederek görevine başlayan yeni hükümetin en önemli önceliği, sığınmacılar ve göçmenlerle ilgili politikaları katılaştırmak olacak. Hükümet programında Hollanda’nın İsrail’deki Büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasının değerlendirileceği de yer alıyor.
Bu arada halefi Schoof’a görevi devreden Rutte bisikletle evinin yolunu tuttu. Rutte ekim ayından itibaren NATO Genel Sekreteri olarak görev yapacak.
Seçimlerden 223 gün sonra hükümet kuruldu: Hollanda’da sağın dönemi
— 10Haber (@_10Haber) July 2, 2024
Wilders ve skandalları
Hollanda’da 22 Kasım seçimlerinden açık ara ilk sırada çıkan Wilders koalisyon müzakereleri sürecinde birçok skandala neden olarak geri adım atmak zorunda kaldı. Seçimlerin ardından koalisyon olasılıklarını araştırmakla görevlendirilen eski içişleri bakanlarından Ronald Plasterk’in çabaları sonuçlanmazken Wilders Plasterk’in kurulacak sağ hükümetin başbakanı olmasını destekledi.
Başbakanlık için Wilders’in desteğini alan Plasterk, geliştirilen kanser tedavisi patenti üzerinden elde edilen gelirle ilgili skandalın ortaya çıkmasının ardından 20 Mayıs’ta başbakanlık adaylığından çekildiğini açıkladı.
Wilders patent dolandırıcılığı iddialarını reddeden Plasterk’in mükemmel bir başbakan olacağını düşündüğü için bundan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Evinde arama yapılan senatör
Geert Wilders’in adı usulsüzlük ve skandallara karışan bir başka adayı ise PVV Senatörü Gom van Strien oldu. Plasterk’ten önce hükümeti kurmakla görevlendirilen PVV senatörlerinden Van Strien koalisyon adayı partilerle tek bir görüşme yapamadan istifa etmek zorunda kaldı. Van Strien 2009’a kadar yöneticiliğini yaptığı Utrecht Üniversitesi Hastanesinin yan kuruluşunda usulsüzlüklere karıştığı iddiasının ardından görevden çekildi.
Mali İstihbarat ve Soruşturma Servisi (FIOD) geçen ay Van Strien’in evinde arama yaptı. Van Strien “Hollanda tarihinde hükümet kurmakla görevlendirilen yetkililer arasında en kısa süre görevde kalan kişi” oldu.
Kasım seçimlerinden önce de Wilders’in partisindeki çok sayıda yetkilinin adı ırkçılık veya yolsuzluklara karıştı.
‘Benzinle söndürün’ yorumu
Delfzijl Belediyesinin PVV’li Meclis Üyesi Emil Smeding 2018’de Ter Apel’deki iltica başvuru merkezinde çıkan yangına ilişkin Facebook’taki habere, “Benzinle söndürün” yorumunu yapmasının ardından istifa ederken, Wilders ırkçılık yaptığı gerekçesiyle Rotterdam’daki PVV Üyesi Geza Hegedüs’u görevden aldı.
Wilder’in partisi PVV’nin sözcülerinden Michael Heemels, 2016’da partinin parasını zimmetine geçirdiği gerekçesiyle mahkum olurken, PVV’nin Almere’deki Meclis Üyesi Rene Eekhuis, partiden kendi hesabına para aktardığı gerekçesiyle ihraç edildi.
Tel Aviv doğumlu bakan adayı, güvenlik soruşturmasını geçemedi
Wilders’in geri çekmek zorunda kaldığı son aday ise Göç ve İltica Bakanlığına önerdiği Tel Aviv doğumlu PVV Milletvekili Gidi Markuszower oldu. İsrail’i sık sık ziyaret eden ve bu ülkeyle dostluğunu defalarca dile getiren Wilders kabineye sokmak istediği İsrail yanlısı Markuszower’in adaylığını geri çekmek zorunda kaldı.
Ülke basınında Markuszower’in İsrail’e ve istihbarat servisi Mossad’a yakınlığı sebebiyle güvenlik soruşturmasını geçemediği aktarılırken Wilders X hesabından Markuszower’ı hakkındaki incelemenin içeriği sebebiyle bakan adaylığından geri çektiğini açıkladı. Hollanda İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatının (AIVD) güvenlik soruşturmasından geçemeyen Markuszower’in PVV’de kalmasına göz yuman Wilders, Markuszower’in hükümette başbakan yardımcısı olarak da görev yapmasını planlıyordu.
İsrail’le dostluğuyla bilinen ve Gazze’deki çatışmalarda öldürülen İsrailli askerler için destek paylaşımlarında bulunan Wilders son olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’ın hakkında “yakalama kararı” başvurusu yaptığı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya desteğini açıklamıştı.
Başsavcı Han’ın yakalama kararı başvurusunun ardından Netanyahu’ya destek telefonu açan Wilders, görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamada “İsrail devleti ve Yahudi halkına olan güçlü desteğimi ifade ettim. UCM savcısının kararı gülünç ve yanlıştır. Halkını nefret ve terör güçlerine karşı savunmamak suçtur” demişti.
Wilders İslam nefreti
Sık sık İslam’a ve Müslümanlara yönelik hakaretleriyle tanınan Wilders koalisyon hükümetinin kurulması öncesinde de sosyal medyadan yaptığı açıklamalarda tutumunu sürdürdü. Wilders 26 Haziran’daki X mesajında “İslam iğrenç, kınanacak, şiddet içeren ve nefret dolu bir dindir” dedi.
Müslümanlara hakaret ve dışlayıcı söylemleri koalisyon sürecinde de sorun olan Wilders’dan diğer partiler Hollanda anayasasına aykırı vaat ve taleplerinden vazgeçmesini istemişti.
Wilders koalisyon sürecinin başlamasıyla İslam karşıtı söylemlerinin tonunu değiştirirken 2018’de ülkedeki camilerin ve İslam okullarının kapanmasını, Kur’an-ı Kerim ile burkanın yasaklanmasını içeren “İslami ifadelerin yasaklanması” başlığıyla sunduğu kanun teklifini geri çekmek zorunda kalmıştı. Wilders, çifte vatandaşlığı bulunanlara seçme ve seçilme hakkı verilmemesini içeren teklifini de geri çekmişti.