Trump'a yönelik suikast girişimleri birçok komplo teorisini de beraberinde getirdi. Kulağına ketçap sıkıldığından, Croocks'un kiralandığına kadar birçok olasılık hala masada. Belki de olay o kadar komplike değil, biraz basit düşünelim.

Boşlukla tokalaşan, paskalya tavşanından korkan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye “Başkan Putin” diyen, kendi yardımcısı Kamala Harris’i ezeli rakibi eski ABD Başkanı Donald Trump ile karıştıran 81 yaşındaki ABD Başkanı Joe Biden… Günlerdir manşetlerde. Hem partisi hem seçmeni artık açıktan “git” diyor, gazeteciler aynı şeyleri yazmaktan yorgun düşüyor, Eski ABD Başkanı Barack Obama dahi topa giriyor ama yok, Biden vazgeçmiyor. Hakkında demans iddiaları iyice ayyuka çıkan 81 yaşındaki başkan önce “Yalnızca yüce Tanrı isterse” adaylıktan çekileceğini söylemişti şimdi de “Yalnızca doktorlar derse çekilirim” dedi. Hatta Eski Başkan Trump’a yönelik suikast girişiminden sonra yarıştan çekilmesine daha kesin bir gözle bakılsa da o, eylül ayındaki ikinci münazaraya da yeşil ışık yaktı.

Suikast girişimi, Trump’ın yaşlı Biden’a karşı seçimlerdeki zaferini garantilediği yönündeki analizleri de beraberinde getirdi. Yüzünden kanlar akarken yumruğunu havaya kaldırıp “fight!” diye naralar atan Trump 2024’ün en ikonik fotoğrafını da vermiş oldu.

Ancak suikast girişiminden sonra yapılan ilk anket Trump’ın beklenen zaferine yönelik analizleri gölgede bıraktı. Morning Consult’un suikast girişiminden sonra 2 binden fazla kişiyle yaptığı anket de bunu gösteriyor. Ankete göre Trump, Biden’ın önünde evet ama yalnızca bir puan farkla. Yani anket suikast girişiminin seçimlerde belirleyici olacak kararsızlar üzerinde etkisi olmadığını gözler önüne serdi.

Peki ama mağdurun zaferi?

Türkiye ve dünya siyasetinden alışık olduğumuz “mağdurun zaferi” konusu Trump’ın başarısına ilişkin analizlerin temel sebebi. Aslına bakacak olursanız bence seçimlerin galibi suikast girişiminden önce de zaten Trump’tı. Bu suikast girişimi ona çok fazla artı kazandırmadı. “Neden” diye soracak olursanız,  size biraz Türkiye’den bir görünümle cevap vereceğim, ABD’lilerin çoğu bu saldırının kurgu olduğunu düşünüyor.

Suikast girişiminin yaşandığı gün tüm medya ve haliyle sosyal medya da Trump’ın o anlarıyla doluydu. Facebook, X, Instagram gibi platformlarda Trump’ın uğradığı saldırının görüntülerine yorum yapanlar bunun “tiyatro” olduğunu yazıyordu. Belli ki bu görüş çok fazla karşılık buldu çünkü Türkiye’de de aynı yorumu yapanlar binlerce kişi vardı.

Haliyle bu mağduriyet kararsızları ikna edemeyince zafere giden yola da fazladan bir taş döşemiş olmadı.

Kurgu iddiaları

Burada biraz öznel konuşmak gerek, yazıyı da analiz kılan zaten bu. Bana sorarsanız kurgu değil ancak ortada ürkütücü bir zafiyet olduğu aşikâr. Hiç kimse hayatını kulağını milimetreyle sıyıracak bir kurşunun kaderine bile isteye bırakmaz. Trump bile. Haliyle “kurgu” diyemiyorum ancak garip olduğu kesin. Kendi halinde, lisede zorbalığa maruz kalan, kendisine yaşıtları arasında yer arayan 20 yaşındaki zanlı Thomas Matthew Crooks’u görenler de bu saldırıda politik bir derinlik aramayı bırakmıştır diye düşünüyorum.

trump’a suikast girişimi düzenleyen Thomas Matthew Crooks.

Crooks’un, eline silah alıp liseyi basanlardan tek farkı bir eski ABD Başkanını hedef alması, fazlası değil. Telefonu analiz edildi, bir şey bulunamadı. Annesi Demokrat, babası Cumhuriyetçi bir aileden geliyor. Kendisi Cumhuriyetçi olarak kaydolsa da Demokratlara bağış yaptığı biliniyor. Yani aile içinde arada kaldığı konulardan biri de politik ama bu arada kalmışlıktan fazlası da yok ortada.

ABD’deki şiddet vakaları çoğunlukla derin bir siyasi perspektiften uzak. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan’a yapılan suikast girişimini anımsayalım. Reagan, Washington DC’de bulunan Washington Hilton’daki bir konuşmadan sonra limuzinine dönerken John Hinckley Jr. tarafından vurularak yaralanmıştı. Hinckley, saldırının erotomanik bir takıntı geliştirdiği aktris Jodie Foster’ın dikkatini çekeceğini inanıyordu. Yani Hinckley Taxi Driver filminden öyle etkilenmişti ki bu, onu bir ABD Başkanına suikast girişimine kadar götürdü.

Tek örnek Reagan da değil. Eski ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt de benzer bir suikast girişimine maruz kalmıştı. Suikast girişimini gerçekleştiren John Flammang Schrank çıkarıldığı duruşmada eski ABD Başkanı William McKinley’nin hayaletinin rüyasına girdiğini ve Roosevelt’i öldürerek intikamını almasını söylediğini iddia etmişti. Schrank, deliler hastanesine kapatılmıştı.

Şiddete sürüklenen gençler

Trump’a yönelik suikast girişimi birçok komplo teorisini de gündeme getirdi. Bu düşünceler arasında neler yok ki: Gizli Servis’in çocuğu kiralandığını düşünenler, Trump’ın seçimi kazanmak için kendini vurdurduğunu iddia edenler, Trump’ın aslında vurulmadığı, kürsünün altına eğildiği sırada kulağına ketçap sürüldüğü ya da kürsünün altında korumalar tarafından vurulmuş süsü verilsin diye jiletle kulağının kesildiği falan filan…

Ama asıl konuşulması gereken ABD gençliğinin şiddet motivasyonu ve psikolojik gerekçeleri.


Kaynak: Statista

2021’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ciddi şiddet içeren suç vakalarının yaklaşık yüzde 9,7’si gençleri kapsıyordu. Yukarıdaki grafikte görülebileceği gibi bu oran, bir önceki yıla göre artış olduğunun da kanıtı. 12 ila 17 yaş arası çocukların dahil olduğu ciddi şiddet suçlarının payı 1994 yılında yüzde yüzde 25,1 ile zirveye ulaşmıştı. Ve artık bireysel silahlanmanın önüne geçilemeyen ABD’de silahlı şiddetin 90’lı yıllardaki seviyesine yükseleceğini söyleyemesek de artışın giderek hızlandığını dile getirmek yanlış olmayacak.

2023 yılında ABD’de yaklaşık 43 bin kişi silahlı saldırının kurbanı oldu. 654 toplu silahlı saldırı gerçekleşti. 31 Aralık itibarıyla silahlı şiddet nedeniyle 42 bin 888 kişinin öldüğü ABD’de bu sayı her gün 117 kişinin öldürülmesi anlamına geliyor.

Geçtiğimiz yıl, Dış İlişkiler Konseyi’nde araştırma görevlisi olan Jacob Ware, çevrimiçi radikalleşmenin zaman içinde nasıl değiştiğini anlatan “Çevrimiçi Aşırıcılığın Üçüncü Nesli” adlı bir rapor yazmıştı. Ware dün de bahsettiğimiz bir isim. Geçtiğimiz aylarda dünya genelinde suikastların artış gösterdiğini söyleyerek “Sıra ABD’de mi” diye de sormuştu. Şimdi onun dikkat çeken raporuna bir bakalım:

Ware’e göre sosyal medyada artış gösteren radikalleşme eğilimlerinde ideoloji pek de önemli değil. Birçok aşırılık yanlısı sohbet odası, “artık intihar düşüncesini normalleştirmek” üzerine yoğunlaşmış durumda. Yani çevrimiçi platformlar genç neslin umutsuzluğunu, ya şiddet eylemine ya da intihara dönüşebilecek bir biçimde körüklüyor.

‘Kırılgan erkekliğin’ şiddete yönelimi

Aynı soruyu bugün The New York Times’tan Michelle Goldberg de sordu. Goldberg de özellikle umutsuzlaşan, zorbalığa maruz kalan, sosyal izolasyona rağmen varolma çabasında olan erkeklerin “kırılganlığına” değindi. Bunun da siyasi bir mesele olduğunun altını çizen Goldberg, “şiddetin yükselişi açıkça siyasi bir meseledir ve genç erkekler arasındaki sosyal izolasyon, umutsuzluk ve silahların kolay bulunabilirliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu mesele, siyasetimizin hesaba katmakta tamamen yetersiz kaldığı bir meseledir” diye yazdı.

Gazeteci Elle Reeve’nin “Black Pill ” kitabından da bahseden Goldberg kitabın, “internetin en karanlık köşelerinde bir araya gelen, kendilerini ve birbirlerini kıyamet senaryolarına ikna eden sefil erkekleri” anlattığını dile getirerek şöyle yazdı: “Bunu ifade etmenin bir başka yolu da Batman filmlerinden birinden geliyor; ‘bazı adamlar sadece dünyanın yanışını izlemek ister.”

Dolayısıyla Trump suikastında komplo teorilerine boğulmadan evvel ABD gençliğinin gittiği psikolojik çıkmazın analiz edilmesi gerekiyor.

‘Erkekliğimiz kırılgan’ diyemedi, artan erkek intiharları için kadınları suçladı

Durun, Trump’a hemen hazırlanmayın, suikast onun seçim şansını o kadar da arttırmadı