Venezuela’da Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun yeniden seçilmesiyle başlayan siyasi krizin dozu giderek artıyor. Venezuela’da iki ay önceki seçimler Karakas ve Washington arasında zaten gergin olan ipleri iyice zorlayacak seviyeye getirmişti. Maduro Amerika Birleşik Devletleri (ABD) karşıtı politikaları sebebiyle hem ülkenin muhalefet lideri Edmundo Gonzalez’in hem de bölgede hegemonyasını arttırmak isteyen ABD’nin hedefinde olan bir liderdi. Seçimlerin ardından bu “düşmanlık” seviye atlayarak diplomatik krize dahi dönüştü. Seçimin ardından halkı “demokrasi” için sokaklara çağıran Gonzalez’in başlattığı eylemlerde Maduro yanlıları da sokaklara çıkmış, iki bini aşkın kişi tutuklanmıştı. Dozu artan sokak protestoları bir süre sonra Maduro için bir “meşruiyet krizine” dönüştü. Avrupa Birliği, ABD ve İspanya başta olmak üzere Maduro’ya tüm dünyadan tepki yağdı. Bu sırada taraflar her seferinde el arttırdı. Maduro’yu önce kınayan, sonra tanımadığını açıklayıp en son helikopterine elkoyan ABD şimdi Venezuela hükümeti tarafından suikast ve hükümeti devirme girişimiyle suçlanıyor.
‘ABD demokratik çözüm yollarını destekleyecektir’
Venezuela hükümeti ABD’nin Maduro’yu öldürme planları yaptığını iddia etti. İçişleri Bakanı Maduro’ya suikast planlamak ve ülkede terörist eylemler düzenlemek için hazırlık yapmak iddiasıyla üç ABD’li, iki İspanyol ve bir Çek vatandaşının tutuklandığını duyurdu. Cabello tutuklanan iki İspanyol vatandaşının İspanya Ulusal İstihbarat Teşkilatı (CNI) ile bağlantılı olduklarını, CIA’in de Maduro’nun iktidardan düşürülmesine yönelik planı yürüttüğünü iddia etti. Gerginliğin yeni perdesinde ABD’den de bir açıklama geldi: İçişleri Bakanlığı Maduro’ya suikast düzenlediklerine dair iddiaları “kesin olarak yanlış” diyerek yalanladı.
Maduro’ya suikast düzenlendiği iddiası İçişleri Bakanı Diosdado Cabello tarafından Venezuela devlet televizyonunda dillendirildi. Geçen hafta Venezula’da tutuklanan ABD’li denizcinin de bu iddia doğrultusunda tutuklandığı açıklandı. ABD’den gelen açıklamada “ABD’nin Maduro hükümetini devirmek istediği kesinlikle yanlıştır. ABD Venezuela’daki siyasi krizin çözümü için demokratik çözüm yollarını destekleyecektir” ifadelerine yer verildi.
Diplomatik krizin bir ayağı da İspanya
Venezuela’da 28 Temmuz’da yapılan başkanlık seçimlerinin ardından seçimlerin şeffaf ve güvenilir olmadığı iddiasıyla başlayan tartışmalarda Gonzalez’e destek vererek onu Madrid’e getiren İspanya hükümeti, Venezuela ile diplomatik krizin başlamasının da en büyük nedenlerinden biri olmuştu.
İspanya Meclisi’nin aldığı Edmundo Gonzalez’in Venezuela Devlet Başkanı olarak tanınmasına yönelik karar ve Savunma Bakanı Margarita Robles’in, Maduro’yu “diktatör” olarak tanımlamasının ardından Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil, Madrid Büyükelçisini istişare için geri çağırmıştı. Venezuela Meclis Başkanı Jorge Rodriguez de İspanya ile “diplomatik, ekonomik, ticari tüm ilişkilerin” kesilmesini ve Venezuela’daki İspanya Krallığı temsilcilerinin ülkeyi terk etmelerini istemişti.
ABD yönetimi de Venezuela’daki seçim sonuçlarının “adil ve muhalefeti kapsayıcı” olmadığı gerekçesiyle Maduro’ya yakın 16 yetkiliyi yaptırım listesine almıştı.
Daha önce yapmadığı şey değil
ABD, Venezuela’nın iddialarını kabul etmese de geçmişte Latin Amerika’daki diğer ülkelere müdahale etmişliği de olmuştu. Bunlardan biri de Şili’ydi. George Washington Üniversitesi’ndeki Ulusal Güvenlik Arşivi’nde bulunan gizliliği kaldırılmış belgeler, ABD’nin Şili’deki darbeden üç yıl önce 1970’teki seçimlerde Allende’nin seçilmesini önlemeye çalıştığını kanıtladı. Sonra ABD’nin Şili ordusunun siyasete karışmasına karşı çıkan General René Schneider Chereau’nun Ekim 1970’te öldürülmesinden sorumlu sağcı güçlerle işbirliği yaptığı da ortaya çıktı. ABD hükümeti tüm bunlara rağmen Allende’nin Moneda Sarayı’na çıkmasına engel olamadı.
ABD’nin Allende yönetimine bu kadar karşı çıkmasının sebebi dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger’ın da deyimiyle ‘Şili halkının sorumsuzluğu nedeniyle bir ülkenin komünistleşmesine izin vermeyecek’ olmasıydı. Kissinger’ın Allende hükümetini sabote etmek için Başkan Richard Nixon ile birlikte çalıştığı biliniyor ve CIA’in planlamadan sorumlu Başkan Yardımcısı Thomas Karamessiner, Kissinger’ın emrini CIA’in Santiago’daki şefine iletti: “Allende’nin bir darbeyle devrilmesi kesin ve daimi bir politikadır.” Bu emirde vurgulanan bir diğer konuysa darbedeki ‘Amerikan elinin’ gizlenmesi gerektiğiydi.
Venezuela bu noktaya nasıl geldi?
Venezuela’daki siyasi kriz temmuzdaki seçimlerin ardından Maduro’nun seçim tutanaklarını paylaşmayı reddetmesiyle başlamıştı. Resmi verilere göre yüzde 51 ile seçimleri kazanan Maduro’nun karşısına çıkan Gonzalez yüzde 70’i aşkın oyla seçimi kazandığını iddia etmişti. Gonzalez’in talebi Maduro’nun seçim tutanaklarını ve resmi verileri açıklamasıydı. Maduro sonuçları açıklamayınca önce muhalefet, sonra Maduro destekçileri sokaklara dökülmüş, Venezuela yangın yerine dönmüştü. 27 kişinin öldüğü gösterilerde tutuklananların sayısı iki bini geçti. Kriz büyüyünce ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler de Gonzalez’in arkasında durmuştu. Maduro ise Rusya ve Latin Amerika ülkelerinden destek görmüştü.