Venezuela hala olaylı başkanlık seçimlerinin artçılarını yaşıyor. Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun şaibeli zaferi ortalığı karıştırmış, binlerce kişi sokaklara dökülmüştü. Bir süredir Maduro ve muhafazakar muhalefet arasında tansiyonun dinmediği ülke, dünya ülkelerinin de merceği altındaydı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) dahil bir çok ülke seçime dair yorumlar yapmış, Maduro’nun devlet başkanlığını tanımadığını söylemişti.
Venezuela’nın Batı destekli muhalefet lideri, 15 senelik bir siyasi yasağı bulunan Maria Corina Machado bu sefer de bütün dünyaya Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun “suç tiranlığına” müdahale etmesi çağrısında bulundu. Yabancı basına konuşan Machado Venezuela’nın demokrasi mücadelesinin küresel bir gündem olması gerektiğini söyledi. Machado “Yalnızca hükümetlerin değil insanların da desteğine ihtiyacımız var. Dünyanın her yanındaki demokratlara sesleniyoruz. Avrupalılara, Asyalılara, Afrikalılara ve Amerikalara…” dedi. Çağrıda Güney Afrika’da Apartheid rejimini bitiren küresel dayanışma hareketine yapılan vurgu da dikkat çekti.
Venezuela bu noktaya nasıl geldi?
Venezuela’daki siyasi kriz seçimlerin ardından Maduro’nun seçim tutanaklarını paylaşmayı reddetmesiyle başlamıştı. Resmi verilere göre yüzde 51 ile seçimleri kazanan Maduro’nun karşısına çıkan Gonzalez yüzde 70’i aşkın oyla seçimi kazandığını iddia etmişti. Gonzalez’in talebi Maduro’nun seçim tutanaklarını ve resmi verileri açıklamasıydı. Maduro sonuçları açıklamayınca önce muhalefet, sonra Maduro destekçileri sokaklara dökülmüş, Venezuela yangın yerine dönmüştü. 27 kişinin öldüğü gösterilerde tutuklananların sayısı iki bini geçti.
Kriz büyüyünce ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler de Gonzalez’in arkasında durmuştu. Maduro ise Rusya ve Latin Amerika ülkelerinden destek görmüştü. Son olarak Avrupa Birliği Gonzalez’e destek verdiğini açıkladı. Gonzalez bu krizli süreç boyunca iktidarını Batı destekli muhalefetten korumaya çalışan Maduro’nun hedefindeydi. En sonunda Gonzalez oğluyla beraber gözaltına alınmasının ardından tutuklandı.
Kriz dinmeyince ülke sınırlarından da taşmıştı. ABD Maduro’nun helikopterine el koydu, ardından Maduro bir ABD askerini Venezuela’da tutukladı.
Maduro’nun rakibi Gonzalez tutuklanmıştı
Avukatının paylaştığı bilgilere göre tutuklanan Gonzalez’in nerede olduğu bilinmiyor. Tutuklanan tek siyasi Gonzalez de değil. Son günlerde aralarında Machado’nun yakın sırdaşı avukat Perkins Rocha’nın da bulunduğu çok sayıda Gonzalez taraftarı tutuklandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü çarşamba günü yaptığı bir açıklamayla Venezuela’da yaklaşık 114’ü çocuk ve genç olmak üzere 1.700’den fazla kişinin hapse atıldığı “şok edici derecede acımasız” baskıyı kınadı.
Machado baskıyı kendi üstünde de hissettiğini ama “sürgüne gitmeyeceğini” söyledi. Muhalefet lideri açıklamasında “Geçen her gün daha zor ve daha riskli, bu doğru. Her şeyi yapabilecek acımasız bir rejimle karşı karşıyayız… Zulümlerinde sınır yok. Yine de görevimin Venezuela’da kalmak olduğuna inanıyorum” dedi.
Machado Apartheid rejimine vurgu yaptı, Mandela’yı hatırlattı
Güney Afrika Cumhuriyeti 1950’lerden 1994’e kadar Ulusal Parti hükümeti altındaydı. İkinci Dünya Savaşı ve Nazilerin etkisiyle Ulusal Parti, ülkenin çoğunluğunu oluşturan siyahilere karşı ırkçı bir tutum sergiledi. Apartheid rejimi insanları kökenlerine göre sınıflandırdı ve beyaz azınlık dışında kalanların vatandaşlık haklarını kısıtladı. Toplum, iki gruba bölündü.
Rejime karşı oluşturulan hareket küresel çapta yankı buldu. Hareketin lideri Nelson Mandela, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi başbakanı oldu. 1990’lı yıllarda Güney Afrika’da öğrenci ve işçi hareketleri örgütlenmiş, siyahiler Ulusal Parti’yi köşeye sıkıştırmıştı. Mandela’nın hükümete geliş süreci boyunca dünyadaki önemli devletlerin çoğu Apartheid Rejimine karşı mesajlar yayınlamıştı.