Yeni Zelanda’nın artık eski Başbakanı olan Jacinda Ardern, 18 Ocak’ta televizyonda yaptığı açıklamada başbakanlıktan istifa ettiğini duyurmuştu. Bu kapsamda 14 Ekim’deki genel seçimlerde yarışmayacağını bildiren Ardern, İşçi Partisi liderliğini de bırakacağını söylemişti. 42 yaşındaki Ardern, başbakanlığı bıraksa da 2017’den bu yana sürdürdüğü Mount Albert Parlamento üyeliğini sürdürmeye devam etmişti. Önümüzdeki hafta bu görevinden de resmen ayrılacak.
Ardern dün parlamentoda son konuşmasını yaparak siyasete tamamen veda etti. Ardern’in oldukça şahsi ve duygusal konuşmasını 2021’de meydana gelen Pike River maden faciasında hayatını kaybeden madencilerin aileleri, Müslüman topluluğu, eski başbakanlar ve ailesi izledi.
Ardern konuşmasında başbakanken yaşadığı zorlukları, endişelerini, soğuk terler dökmesine ve yemek yiyememesine neden olan kaygılı hallerini anlattı. Ardern’in yönetiminde ülke Covid-19 salgını, 51 kişinin öldüğü Christchurch cami saldırıları ve Whakaari volkanik patlaması gibi büyük krizlerden geçti. Ardern siyasete bu ‘çarpıcı’ girişini, ‘hareket halindeki yük trenini yönlendirme duygusu ile yük treninin çarpması arasındaki bir şeydi’ diyerek tanımladı.
“Başbakanlığa gelme nedenlerim iklim değişikliği, çocukların yoksulluğu, eşitsizlikti… Bunların hepsi ilk konuşmamda vardı” diye başlayan Ardern, “Oysa başbakan olarak geçirdiğim zamanda bu liste tamamen farklı bir şeye evrildi. Terör saldırısı, volkanik patlama, pandemi o listenin yerini aldı. Kendimi insanların en kederli ve travmatik anlarında hayatlarının içinde buluverdim” dedi.
“Hayatta kalmak için köklü bir değişimden geçmem gerekiyor diye düşündüm. Ama öyle olmadı” diyen Ardern konuşmasına, “Buradan geçmişte nasılsam şimdi de öyle hassas bir şekilde ayrılıyorum. Olumsuzluklar üzerinde durmaya meyilliyimdir, parlamentodaki o soru saatlerinden öylesine nefret ediyordum ki çoğu gün bundan önce yemek yemekte zorlanıyordum” sözleriyle devam etti.
Öte yandan Ardern ayrılsa da ülkedeki sorunlar kendini hissettirmeye devam ediyor. Görevde olduğu süre boyunca hükümetin çocuk yoksulluğu konusunda kaydettiği ilerleme değerli olsa da sınırlı kaldı. İklim değişikliği konusunda istenen hedefe ulaşılamadı, Yeni Zelanda sera gazı emisyonlarında art arda yaşanan artışların ardından ilk kez üç aylık dönemde düşüş yaşadı.