Hükümetin dövizin ipini çeşitli önlemlerle 14 Mayıs seçimlerine kadar bırakmama çabalarının pek de işe yaramadığı görülüyor. Bir süredir dövizde çifte fiyat oluştururken alım satım arasındaki fiyat farkı da arttı. Bankalar başka, serbest piyasa başka telden çalıyor. Serbest piyasa ile döviz satmak istemeyen ve kendilerine Merkez Bankası tarafından bu yönde telkinlerde bulunulan bankalar arasında fark açılırken, vatandaş da Kur Korumalı Mevduat uygulamasına rağmen birikimlerinin bir kısmını değerlendirmek için döviz büfelerine gidiyor.
Eski Hazine Müsteşarı ve iktisatçı Mahfi Eğilmez Kapalıçarşı’da neden farklı kur oluştuğunu Kendime Yazılar adlı bloğunda yer alan 20 Nisan 2023 tarihli “Kapalıçarşı’da Niçin Farklı Kur Oluşuyor?” başlıklı yazısında şöyle anlatıyor:
“Dolarizasyon (ya da para ikamesi); insanların ulusal para yerine yabancı para tutmak istemeleri anlamına gelir. Bankalardaki yabancı para mevduatın toplam mevduata oranı olarak ölçülür. Enflasyonun yüksek olduğu ekonomilerde insanlar, paralarının satın alma gücünü korumak amacıyla ulusal para kadar değer kaybetmeyen yabancı paraları tutmaya yönelirler. İkili kur; piyasada birisi bankalar arası kur diğeri de serbest piyasa kuru denilen iki farklı kurun oluşmasıyla görülen durumu ifade eder. Dış dünyaya önemli ölçüde kapalı ekonomiler, sermaye kontrolü yaptıkları ve yabancı para alış verişini yasakladıkları için dolarizasyon pek görülmez ama birden fazla kur oluşur.
‘Dolarizasyon görülür ama ikili kur yoktur’
Bazı ekonomilerde dolarizasyon görülür ama ikili kur yoktur. Bu ekonomilerde enflasyon yüksek olduğu için insanlar ulusal para yerine döviz tutmayı tercih ederler. Döviz rezervleri yeterli olduğu sürece ikili kur uygulaması görülmez.
Bazı ekonomilerde ise hem dolarizasyon hem de ikili kur birlikte ortaya çıkar.
Türkiye ekonomisi 1980’lerin ortalarına kadar sermaye hareketlerinin kontrol altında tutulduğu, yabancı para bulundurmanın yasak olduğu, sabit kur rejimi uygulayan bir ekonomiydi. Kurlar, Merkez bankası tarafından belirlenir ve gidebildiği kadar aynı düzeyde devam ederdi. Ekonomide döviz sıkıntısı ortaya çıkıp da Merkez bankası kuru değiştirmediği (devalüasyon yapmadığı) sürece karaborsada döviz alış verişi yapılır ve karaborsa kuru denilen daha yüksek kurlar uygulanırdı. Özetle Türkiye, 1980’lerin ortalarına kadar birden fazla kurun egemen olduğu ama dolarizasyona uzak bir ekonomiydi.
1980’lerin ortalarından itibaren Türkiye, yavaş yavaş sermaye hareketlerini serbest bırakmaya, döviz bulundurmayı yasak olmaktan çıkarmaya ve sabit kur rejiminden kurların piyasada arz ve talebe göre belirlendiği ama zaman zaman müdahale edildiği müdahaleli dalgalı kur rejimine geçmeye başladı. Ekonomide ikili kur yavaş yavaş ortadan kalkarken, yüksek enflasyon nedeniyle ulusal paradan kaçış ve yabancı para tutmaya yöneliş yani dolarizasyon ortaya çıktı. Bu durum 2001 krizinden sonra zirve yaptı ve dolarizasyon oranı yüzde 57’ye ulaştı. Kriz sonrası uygulanan IMF programıyla ulusal paraya olan güven arttı ve dolarizasyon gerilemeye başladı ve 2011’de dolarizasyon oranı yüzde 30’un altına düştü. O tarihten sonra kur yenide yükselmeye ve dolarizasyon da artmaya başladı. Türkiye, son üç yılını kuru baskılamaya uğraşmakla geçirdi. Bu uğraşının bir bölümü mevzuat düzenlemeleriyle bir bölümü bankalara çeşitli sözlü baskılar yapılarak yürütüldü. Ne var ki bir yandan dolarizasyonun varlığı bir yandan da kuru baskılamak için yapılan hamleler bu kez piyasada ikili kur oluşmasına yol açtı. Bugün Türkiye hem dolarizasyon hem de ikili kur ortamında bulunuyor. Bankalar arası döviz piyasasında USD / TL kuru 19,38 – 19.41 aralığında görünürken Kapalıçarşı’da USD/TL kuru 20,45 20.65 aralığında işlem görüyor.
‘Karaborsa fiyatı ortaya çıkar’
Piyasada arz ve talebe göre oluşması gereken fiyatlara müdahale edildiğinde karaborsa fiyatı denilen bir olgu ortaya çıkar. Aslında karaborsa fiyatı denilen fiyat piyasa fiyatıdır yani normal fiyattır, belirlenmiş fiyat ise arz ve talep kurallarına göre değil bir otoritenin isteğine göre piyasaya uygulatılmaya çalışılan fiyattır. Mallar için fiyat üzerinden geçerli olan bu durum döviz için de kur üzerinden geçerli olur. Döviz elde edebilmek için çeşitli baskılarla düşük olarak belirlenen kurdan döviz bulmayanlar daha yüksek kurla döviz bulmaya razı olduğunda piyasada ikinci bir kur ortaya çıkar.
Aşağıdaki grafik TCMB’nin faiz indirimlerine başlaması sonrası baskılanmaya çalışılsa bile USD/TL kurunun nasıl yükseldiğini gösteriyor. Önümüzdeki döneme bu gelişme damga vuracak.
Türkiye’de son dönemlere kadar ortaya çıkmamış olan bu olgunun şimdilerde çıkış nedeni diğer ekonomik göstergelerde yaşanan bozulmalarda olduğu gibi yanlış faiz politikasıdır. Faizi enflasyondan düşük tutunca insanlar paralarının satın alma gücünü koruyabilmek için ister istemez döviz talebini artırınca ve ülkeye döviz girişi de çıkışından düşük kalınca eldeki döviz talebi karşılamaya yetmiyor. Bunun sonucu olarak insanlar bankalardan alamadıkları dövizi daha yüksek kurla serbest piyasadan almaya yöneliyor ve serbest piyasada, bankalar arası piyasada oluşandan daha yüksek bir kur oluşuyor. İkili kur olgusunun nedeni budur. Çözümü de ekonomideki birçok konunun çözümünde olduğu gibi faizi yavaş yavaş enflasyon düzeyine yükseltmeye başlamaktır.
Piyasa ekonomisinin yazılı olmayan en önemli kuralı şudur: Faizi yanlış belirlerseniz ekonomide her şey yanlış gider.”