Geçen hafta sonu Saf Komedi Kulübü’nün oyununu seyretmek için biletimizi aldık ve Suadiye’de bulunan Sahne Pasaport’a doğru yola çıktık. Oyuncular, Gibi’nin Ersoy’u Kürşat Öçalan, yine filmlerden tanıdığımız Erdem Sakalıbüyük ve Avane Mutfak’ın kurucusu, yani girişimci Ahmet Orhon.
Önce yerlerimize oturduk, sonra hemen sahnede bulunan QR kodunu cep telefonlarımıza okutup talimatları uygulamaya başladık. QR kodla açılan sayfaya kelimeler girdik, sonra sahnedeki ekranda yazdığımız kelimeler gözükmeye başladı. Oyuncular sahneye girdi, yerlerine oturdu ve ekrandaki kelimeler üzerine konuşmaya başladı. Daha önce seyircinin bu kadar oyunun içinde olduğu bir gösteriye gitmemiştim. Yurt dışındaki komedi kulüpler gibi bir kurgu yapılmış. Oyuncular ve seyirciler diyalog halinde, neredeyse işgörüşmesi gibi bir hava var. Oyuncu soruyor, seyirci cevaplıyor. Ama kahkaha tufanı şeklinde. Siz hiç ‘banyo terliği’ ile ilgili diyaloglara 10 dakika aralıksız güldünüz mü? Biz güldük.
‘Herkes oyunun içinde, nerdeyse sahnedeydi’
Afrika’da trafo yapan bir mühendisten, ilaç şirketinde pazarlama yapan bir reklamcıya, bilet satış işi yapandan yine Afrika’da ilaç şirketinde çalışan seyircilere kadar herkes oyunun içinde, nerdeyse sahnedeydi. Oyun çıkışında ilaç işinde çalışanların birbirini bekleyip sohbetleri ve birbirleriyle kartvizitlerini değiştirmeleri de sanki oyunun bir parçası gibiydi. Bizim oyundan yeni bir girişim çıkmış bile olabilir. Yeni iş kurmak ve ortak bulmak için bile Saf Komedi’ye gidilir.
Elbette komedi eleştirisi yazmayacağım. Uzun zamandır takip ettiğim girişimlerden olan ve son podcastimde sohbet ettiğim Avane Mutfak kurucusu Ahmet’i sahnede görmek, sohbetteki konuşmalarımızı aklıma getirdi.
Sohbetimizde Ahmet, ‘Rönesans insanı gibi yaşamayı seviyorum. Film yapımcılığı yapıyorum, komedide oynuyorum. Ben bunları McKinsey’ de yapamazdım. Bunlar beni kişisel olarak çok tatmin ediyor. Kurumsal hayatta özellikle McKinsey’de çok yüksek tempoda çalışıyorsun ve takvimini sen yönetemiyorsun. Halbuki şimdi öyle değil, podcast kayıtına gelirken Mecidiyeköy’de mutfak yeri baktım ve dükkan kiraladım. Podcast kayıdından sonra da 3 tane daha mutfak yeri kiralamak için dükkan bakacağım. Akşama da gösteri için iki arkadaşımla birlikte sahneye çıkacağım’ demişti.
‘Eş zamanlı olarak iki işi yapıyor’
Ahmet, Ankara’da Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdikten sonra, McKinsey’de danışman olarak 11 yıl çalışmış, araya Harvard Üniversitesi’nde İşletme mastırı sıkıştırmış ve 2020 yılında işinden ayrılarak girişimcilik dünyasına giriş yapmış.
Eş zamanlı olarak film yapımcılığı ve Saf Komedi Kulübü’nde oyunculuk yapıyor. Oyunu izlemeye gidip, bizzat şahit oldum. Sahnede çok rahat ve yanındaki tecrübeli arkadaşlarından hiç aşağı kalmıyor. Hatta seyircilere laf atarken arkadaşlarından daha cüretkar bile diyebilirim. Girişimcilik kanında dolaşıyor. Hatta bir ara Avane Mutfak’lar için bayi seçimi yapmak için oyunu sahneye koymuş diye bile düşündüm. Oyunun sponsoru Avane Mutfak’ın en büyük markalarından Çosa markasıydı.
Kariyerinin en parlak yıllarındayken, 32 yaşında Paris’te sıkıntılı bir McKinsey toplantısında masadan kalkıp caddede yürümeye başlıyor ve istifasını yazıp yolluyor. Kendi işimi yapmanın keyfi bambaşka. ‘Ülkem için bir şeyler yapma fikri ağır bastı’ diyor.
Akraba ve arkadaşlardan topladığı sermayeyle Avane Mutfak işini başlatmış. Bugün Türkiye’de ve Londra’da 40’a yakın markayla hizmet veren yemek operasyonları var. Sene sonunda 15 mutfağa ulaşmayı planlıyor. Bugüne kadar yatırımcılardan 4.5 milyon dolar yatırım almış. Tek amacı ekibiyle birlikte dünyanın en verimli mutfaklarını kurmak ve büyütmek. Yeme-içme ve gıda teknolojisi alanında Türkiye’den çıkan ilk unicorn-milyar dolarlık şirketi yaratmak için çalışıyorlar.
Kendi işini kurmaya karar verdi
Start-up ekosisteminde çok hızlı hareket etmek lazım. Deli cesaretiyle ve kendi paramla, kendi işimi kurmaya karar verdim. Herkes yurtdışına gitmeye çalışırken ben geri dönüp iş kurunca, ailemi ve arkadaşlarımı depresyona girmediğimei ikna etmekle epey zaman geçirdim diyor.
Kariyerine başlayan arkadaşlara start-uplarda çalışmasını öneriyor. Büyük şirketlerde yapamayacakları işleri yapmanın ve karar alma süreçlerine katılmanın mümkün olacağını söylüyor. Bu kadar çok sorumluluk alacakları, multi disiplin öğrenecekleri başka bir alan yok. Avane’de bir markayı 25 yaşında genç bir arkadaş geliştirdi. Bir kurumsalda kimse ona fikrini bile sormazdı diye ekliyor.
Start-up girişimcisini direksiyon başındaki şöföre benzetiyor; sağ eliyle direksiyonu tutmaya çalışırken, sol eliyle asfalt atıyorsun, bacağınla tedarikçileri ve takımı bir arada tutmaya çalışırken bir yandan paran bitiyor, ağzınla da benzinliklere uğrayıp yatırımcılarla para pazarlığı yapıyorsun.
Bulut Mutfak işine girmeye karar verdikten sonra, şirketine isim düşünüyor ve rahmetli babaannesinin ‘Avane’ kelimesini çok kullandığını hatırlıyor. Osmanlıca’da ‘mutfak araç gereçleri’ anlamına geldiğini görüyor. Hatta başka bir dilde ‘bereketli topraklar üzerinde’ demekmiş. Düşünmeden şirketin ismini Avane Mutfak olarak kaydettiriyor.
40 farklı menü çıkaran farklı marka yaratmışlar
Bulut mutfak işi ne demek ve ne yapar? 50-75 metrekarelik mutfaklar kuruyorlar. Her mutfakta 40 farklı menü çıkaran farklı markalar yaratıyorlar. İlk başlarda her hafta bir marka ve menü yaratıyorlar.
Dünyada metrekare/sipariş oranında en verimli mutfak oluyorlar. 7-8 farklı Burger King’in paket servisi sayısına tek bir mutfakta ulaşıyorlar. Hatta arkada bulut mutfak ve evlere servis devam ederken, mutfakların önüne masa sandalye koyarak Çosa markasıyla fiziksel servis vermeye başlamışlar. Yarattıkları 40 markanın 7’ si başa oynayan markalar. Ve artık her biri ayrı fiziksel zincirlere dönüşebilir duruma geliyor.
Harvard’dan çok şey öğrendiğini söylüyor. Bir amaca sahip olma ve dünyayı değiştirme vizyonlarını onlardan aldığını belirtiyor. Harvard’da yaptığı bir çalışmayla ilgili Beyaz Saray’a davet ediliyor ve ilk davet gelince bunun olacağına inanmıyor. Davetin gerçek olduğunu kesinleşince başkanın eşi Michelle Obama ile Beyaz Saray’da bir gün geçiriyor. Neredeyse tüm Amerikan başkan ve başkan adaylarının Harvard mezunu olması gerçeği gibi.
Üçüncü nesilin iyi profesyonellerin yanında iyi pişmesi lazım
McKinsey’de çalışırken aile şirketleri için uzun yıllar danışmanlık veriyor. Aile şirketlerinin araştırmalara göre yüzde 92’sinin 3. kuşakta battığını söylüyor. Üçüncü kuşağın, ilk iki neslin yaşadığı zorlukları ve heyecanı yaşamadığı için devamlılık konusunda çok da istekli olmadığını deneyimlemiş. Birinci nesilden ikinci nesile aile şirketleri iyi aktarıldığında şirketin ömrü 40-45 sene olabiliyor. Üçüncü nesil devreye girdiğinde tepeye varmış bir şirket oluyor. Üçüncü nesile bir amaç verilmezse onlar da bir arzu duymuyor. İlk nesilden itibaren ben aile şirketlerine babadan oğula geçişi tavsiye etmiyorum. Hissedar rolü ve yönetici rolü farklı rollerdir. İkisini aynı anda yapamayabilirsin. Üçüncü nesilin iyi profesyonellerin yanında iyi pişmesi lazım.
Kurucular ve aile üyeleri kısa vadeli düşünmedikleri için sağlıklı ve uzun dönemli kararlar alabiliyorlar. Dışardan gelen CEO’nun amacı ise daha çok kendi mal varlığını büyütmek oluyor. Bazı CEO’ların yıllık prim sistemleri ve kısa dönemli getirilere odaklanmaları işin devamlılığını olumsuz etkileyebiliyor. ‘Son dönemde üçüncü kuşak aile üyelerinin Kurumsal Girişim Sermayesi ile dışardan girişimlere yatırım yaptıklarını görüyoruz. Dışardan girişimlere yapılan yatırımların daha sonra içeriye entegre edilmeleri bence doğru formül’ yorumunu ekliyor.
Yaklaşık 2 sene önce Blindlook’tan Cihat, Ahmet’le ilk buluşmamızı sağlamıştı. Ahmet ile Kozyatağı Avane Mutfak’ta buluşmuştuk. Bana tüm heyecanıyla tüm pişirme istasyonlarını gezdirip mutfak verimliliği hakkında bilgiler vermişti. Mutfakta çalışan tüm ekibe ismi ile hitap etmesinden oldukça etkilenmiştim. Nerdeyse mutfakta pişen tüm yemekleri de tatmıştık.
Çok hızlı ve doğru adımlarla ilerlediler
Aynı mutfaktan hem pizza, hem tavuk kanadı, hem çorba hem sushi çıkıyordu. Bildiğim ve gördüğüm bulut mutfak konseptlerinden çok farklıydı. Başkalarının formüllerini ve markalarını üretmek yerine sadece kendi markalarını üretiyorlardu. Çok bilinmedik ve görülmedik bir deneyim sunuyordu. Daha sonra yaptığımız her görüşmede bir önceki görüşmeden çok farklı yenilikler ve konseptler konuştuk. Çok hızlı ve doğru adımlarla ilerlediler, iyi bir ekip kurdular.
Londra’da ilk Avane Mutfak açıldı ve şimdi harita üzerinde yeni ülkeler ve yeni mutfaklar seçiyorlar.
Ahmet, değişik disiplinlerden beslenen farklı kafa bir girişimci. Kendini ciddiye almıyor ve sahnede nefes aldığını düşünüyor.
Üçüncü çeyreğinde üretmeye ve sahnede olmaya devam ederek.