Asgari ücret, daha işçinin eline geçmeden 6 günde 45 dolar eriyerek 438 dolara indi. Asgari ücretin birkaç ayda 300 dolara ineceğini söyleyen veri bilimci Emre Akanak, kalkınmada geri kalmamızın temel nedenini de 'asgari vesayet' olarak açıkladı.

21 Haziran’da Asgari Ücret Komisyonu tarafından 11 bin 402 lira yani 482 dolar olarak belirlenen asgari ücret, dün doların 26 lirayı geçmesi üzerine daha işçinin eline geçmeden 6 günde 45 dolar eriyerek 438 dolara indi. Ekonomist ve veri bilimci Emre Akanak, asgari ücretin birkaç ay içinde sermaye sınıfının istediği gibi 300 dolar civarına gerileyeceğini belirterek, “Asgari ücret en düşük gelir seviyesine sahip, bir anlamda en düşük eğitim ve becerisi olan grupların ücretini ifade eder ve aslında gelişmiş bir ülkede asgari ücretlilerin iş gücü içerisindeki oranı yüzde 5’ten azdır. Ayrıca asgari ücret yoksulluk seviyesinin yüzde 10 kadar üzerinde bir rakamı ifade eder. Bu realite dikkate alındığında Türkiye’de asgari ücretin aslında bir toplumsal kontrol mekanizması olarak kullanıldığı net olarak görülüyor. Asgari ücret özellikle ve bilinçli bir politikanın sonucu olarak genel ücret haline getirildi” dedi.

Veri bilimci Emre Akanak, asgari ücretin birkaç ay içinde 300 dolara kadar gerileyeceğini hesapladı.

‘Arjantin’le değil Lübnan’la karşılaştırılacağımız dönemler başlayacak’

Asgari ücret üzerindeki ücretlerin 20 bin lira civarında olduğuna dikkat çeken Akanak, “Bu rakam bin dolar dahi değil. Ücretler üzerindeki mevcut baskı yalnız ciddi bir yoksullaşma değil aynı zamanda Türkiye’de iş gücü piyasasının yozlaşmasına da yol açıyor. İyi eğitimli ve yüksek donanımlı kesim tamamen yurtdışına çıkarken Türkiye kontrolsüz göçle asgari ücretin dahi altında çalışabilecek sığınmacıları ülkeye kabul ediyor. Önemle ifade etmek isterim ki emeğin ucuz olduğu toplumlarda teknoloji gelişmez. Türkiye’nin Arjantin’le karşılaştırıldığı dönemlerin geride kaldığını, maalesef artık Lübnan’la karşılaştırılacağı dönemlerin başlayacağını düşünüyorum” diye konuştu.Türkiye’de asgari ücretin bir anlamda transfer harcamalarının önemli bir kısmını oluşturan sosyal yardım politikalarının da bir birleşeni olarak ciddi bir toplumsal kontrol mekanizması enstrümanı haline geldiğini vurgulayan Akanak, “Daha açık ifade etmek gerekir ise normalde yoksulluk sınırının yüzde 10 kadar üzerinde olması gereken asgari ücret, açık sınırının da altında tutularak genel ücretlerin de barınma ve beslenme giderlerini karşılayamayacak hale gelmesi sağlanarak yalnız asgari ücretliler değil, çalışan kesimin yüksek bir oranının sosyal yardımlar olmaksızın yaşayamayacağı bir emek piyasası inşa edildi” dedi.

Asgari ücret 11 bin 402 lira oldu, ‘zam yağmuru’ korkusu başladı

Hedef, Cumhuriyet dönemi ile başlayan orta sınıfın yok edilmesi

Türkiye’deki emek piyasasının tamamen düşük katma değerli üretim odaklı bir piyasaya göre dizayn edildiğini vurgulayan Emre Akanak, şunları söyledi:

“Üniversite mezunu, belirli bir beceri setine sahip olan genç nüfusun iş bulamaması ve asgari ücrete yakın seviyelerde gelir elde etmesi de aslında bir anlamda piyasa mekanizması ve piyasadaki talep ile ilgilidir. Bu durum Türkiye’de sermaye sınıfının burjuvazi niteliğine sahip olmaması, daha çok kasaba esnafı seviyesinde bir entelektüel seviyeye sahip olması ile de ilgili iken, çalışan nüfusun proletarya yani işçi sınıfı bilincinden uzak ırgat niteliğinde olması ile de ilgilidir. Yani Türkiye’de ne sermaye sınıfının ne de işçi sınıfının sınıf bilincine sahip olmaması aslında Türkiye’nin gelmiş olduğu bu durumla son derece yakın ilişkisi vardır. Bu başlı başına bir konu ve burada çok fazla bu konuya girerek odaktan uzaklaşmak istemiyorum. Ancak Türkiye’de açlık sınırı altındaki asgari ücret işverenlerin düşük ücretler ve yüksek kur üzerinden son derece düşük katma değerle kazanç elde etme talebinin bir sonudur. Özellikle belirtmek isterim ki düzensiz ve kontrolsüz göçe izin verilerek sığınmacıların ucuz emek deposu olarak kullanılması da bu politika ile ilişkilidir. Uygulanan politika Türkiye’de orta sınıfın özellikle bir devlet politikası olarak budanmasıdır. Zira orta sınıf gelir seviyesi yükseldikçe daha fazla kapsayıcı devlet mekanizması ve kurumlara dair taleplerde bulunur, başta iktidar olmak üzere sosyal normları sorgular ve değiştirir. Türkiye’de devlet mekanizmasının toplumu tamamen reaya ya da parya olarak gördüğü de dikkate alınırsa mevcut yapı için en önemli tehdit Cumhuriyet dönemi ile başlayan orta sınıfın oluşmasıdır ve 1950’den sonra sistematik olarak oluşmuş olan orta sınıfın yok edilmesi amaçlanmıştır.”

Ekonomide çöküş korkusu: Acemoğlu, Fitch ve EBRD çok karamsar

Türk halkının satın alma gücünde ciddi çöküş var

Asgari ücretin kanunlaşmasının (İngiltere’de 14. yüzyılda Kral Edward’ın yasaları sayılmaz ise) 19. yüzyılın sonlarında önce Yeni Zelanda ve Avustralya’da ardından da İngiltere’de uygulanmaya başlanmış bir kamu politikası enstrümanı olduğunu söyleyen Akanak, bu uygulamanın toplumlar ve Türkiye üzerindeki etkilerini şu sözlerle ifade etti:

  • Asgari ücret bir anlamda devletin iş gücü piyasası üzerinden serbest piyasaya müdahalesidir ve aslında Endüstri Devrimi ile başlayan yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan bir uygulamadır. (Bu konudaki ilk düzenlemeler 1894’te Yeni Zelanda’da 1896’da Avustralya’da gerçekleşmiştir).
  • Temelde asgari ücret, gelişmiş ekonomilerde dezavantajlı, en alt gelir grubunun hayat standardının belirlenmesinde bir enstrüman iken, üçüncü dünya ülkelerinde kamunun, bir anlamda istihdama ve işsizliğe de -dolaylı- müdahalesidir. Kamu otoritesi işgücü piyasasına doğrudan müdahale ederek piyasayı yönlendirir. Ayrıca fiyatlar seviyesinin belirlenmesinde de etkin olur. Bu durumun temel nedeni asgari ücretlilerin çalışan nüfus içerisindeki oranının yüksek olmasıdır, ki bu aslında doğrudan sefaletle de ilişkilidir.
  • Ancak Türkiye’de sermaye sınıfının öngörüşüz, rekabetten kaçınan ve günü kurtarmaya yönelik şark kurnazı niteliğindeki yapısı aslında yalnız toplum için değil, bizzat sermaye için de tehdit durumunda. Bunun nedeni gelişmiş ülkelerde otomasyon ve verimliliğin sürekli artmasıdır. Bu durum düşük katma değerli üretimin daha Türkiye’den Mısır, Bangladeş gibi ülkelere kaymasını beraberinde getirmiş olup, bu sürecin bir sonucu olarak Türkiye’de tekstil piyasası ciddi anlamda gerilemiş ve rekabet gücünü kaybetmiştir.

Merkez Bankası eski Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, Twitter hesabından paylaştığı grafiğe, “Net asgari ücret şimdilik açlık sınırını hafif de olsa geçti. Ne yazık ki yine bir zam yağmuru başlayacak ve muhtemelen birkaç ay sonra bu artış da enflasyon karşısında eriyecek. Halkı enflasyon karşısında ezdirmemenin yolu enflasyonun kendisini ezmektir” yorumunu yapmıştı.

  • Türkiye’de yaşanan yavaş ve derinlikli bir ekonomik çöküş olup, aynı zamanda hem enflasyon artışı hem kurlarda artış (lirada değer kaybı) hem de konut fiyatları başta olmak üzere varlık fiyatlarında şişmenin bir arada yaşanması sonucu olarak satın alma gücünde ciddi bir çöküş yaşanmaktadır. Türkiye’de kredi mekanizmasının çalışmaması ve üretimin küçük atölyeler üzerinden dönmesi ve bu üretimin son derece düşük katma değerli olması aslında Türkiye ekonomisinin yönünü de net olarak belirlemektedir.

Türkiye’yi bu hale asgari vesayet getirdi

  • Türkiye yavaş bir intihar sürecini andıran bu çöküşü deneyimlerken, aynı zamanda dünyada da son derece ciddi değişimler yaşanıyor. Yüksek verimlilik artışı ve teknoloji yoğun üretim belirli bir kesimde ciddi refah yaratırken teknolojik seviyesi düşük işlerde ciddi bir refah kaybı yaşanıyor.
  • Türkiye’de başta devlet olmak üzere şirket sahipleri yani sermaye sınıfı ücretlerin baskılanması üzerinden kâr elde etme peşinde koşarken gerçekler veriler ne kadar karartılırsa karartılsın bir şekilde kendisini gösteriyor. OECD verilerine göre Türkiye zombi şirketlerin en yoğun olduğu ülke.

  • Peki 1950’lerde Türkiye aynı dönemde kalkınma hamlelerine başladığı Kore ve İsrail’den birçok bakımdan ileride olmasına karşın 2023 itibarıyla nasıl kalkınma sürecinden koparak hızla çöken bir ekonomi haline geldi?
  • Aslında bu sorunun tek bir cevabı yok, ancak bir kamu politikası olarak niteliksizleşme en önemli etken. Maalesef her durumda yalnız asgari standartları sağlamayı hedefleyen ve bu standartları da sağlamaktan uzak olan anlayış yani asgari vesayet Türkiye’nin geldiği durumun en temel nedeni. Ve maalesef toplum geri döndürülemez çöküşün sonuçları ile henüz yüzleşmedi…

Ekonomide ‘Walking Dead’ seti gibiyiz: Türkiye dünyada ‘zombi’ şirket oranında birinci

Roubini: Zombi şirketler ve ülkeler batacak

Ekmek temmuzda yüzde 25 zamla 7,5 lira olacak