Türkiye’nin son 13 yıldır gündeminden düşmeyen kırmızı et fiyatları hem tüketici hem de üretici açısından bitmeyecek bir sorun. Sorunun temel kaynağı hayvancılığa gelin hep beraber bakalım.
Türkiye 2010 yılından beri canlı hayvan ve kırmızı et ithal ederek kırmızı et fiyatlarını dizginlemeye çalışıyor. Her bakan seçildikten sonra “iki veya üç yılda ithalat bitecek” diye diye, son 13 yılda dönüp dolaşıp yine canlı hayvan ve kırmızı et ithal eder hale geldik.
2010 yılından beri altı bakan görev aldı, yedincisi ise göreve devam ediyor. Bu dönemde ithalat yanında “Genç Çiftçi Projesi”, “300 Koyun Projesi”, “Damızlık Hayvan Üretim Tesisi” gibi benim ilk aklıma gelen projelerle hayvancılık yatırımlarına destek verilmeye çalışıldı. Ne kadar proje yapılsa da sorunlar çözülemedi veya projeler sorunu çözmek için yeterli olmadı.
Tabii sorunlar çözülemeyince son 21 yılda 6,3 milyon büyükbaş, 3,2 milyon küçükbaş ve 328 bin ton kırmızı et ithal edildi. İthal edilen kırmızı et miktarı yaklaşık bir milyon civarında büyükbaş hayvana denk geliyor. Hayvan ve kırmızı et ithalatına 10,5 milyar dolar ödendi. Bu süreçte hayvanları beslemek için yem de ithal edildi. Son 21 senede yem ithalatına 76 milyar dolar ödeme yapıldı.
Bununla kalınmadı, çoban da ithal edildi.
Hayvan ithal ediyoruz, et ithal ediyoruz, yem ithal ediyoruz; bir de hayvanlara bakacak birileri olmalıydı. Çözüm basitti, ülkeye gelen Afgan ve Suriyelilerden nur topu gibi çobanlarımız oldu. Kısacası ülke hayvancılığı kısadan kısaya el değiştirmeye doğru gitti. Hayvancılık sektörümüz ithalcı firmaların ve onlara bakan yabancı uyruklu vatandaşların eline kaldı.
Tamam proje yaptık, ithal ettik, besiciler hiç mi desteklenmedi? Elbette desteklendi. Son 21 senede hayvancılığa yaklaşık 17 milyar dolar destek verildi. Canlı hayvan ve et ithalatına 10,5 milyar dolar ödenmişti. Desteğin yüzde 62’si kadar parayı ithalata ödedik.
Bile bile lades
“Şu anda durum nedir?” diye sorarsanız, son 3 yılda sığır sayısı 1 milyon 905 bin 254, manda sayısı 27 bin 474, koyun sayısı 2 milyon 616 bin 836 ve keçi sayısı 1 milyon 642 bin 137 baş azaldı. Bu azalma iki sene önce başlayan süt krizinin sonuçları olup şimdi kaybettiğimizi yerine koymaya çalışıyoruz.
Üç yıl önce ekonomik darboğaza giren üretici yeterli desteği alamayınca eldeki süt hayvanlarını kesime göndermek zorunda kaldı. Süt hayvanları kesime gidince de hayvancılık bugün etkisini gördüğümüz krize girdi. Bile bile lades.
İthalat doğru çözüm mü?
13 yılda ithalat ile çözememişsin. Albert Einstein’ın “Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek aptallıktır” sözü bu konuda en açıklayıcı cümledir diye düşünüyorum. Demek ki farklı şeyler denemek gerekir.
Bu politikanın besicileri son üç yılda nasıl zarar ettirdiğini Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin internet sitesindeki raporlarında da görebilirsiniz. Et fiyatlarını baskılamak için yapılan ithalat besicilerin gözünü korkutuyor. Son üç yılda birçok yetiştiricinin sistemden çıktığı ve kalanların zar zor ayakta durduğu bir üretimde kimse kalmak istemez ve yatırım da yapmaz.
İthalat 2024 yılında da devam ederse hayvanlar daha çok kesime gidecek. İlk başta et fiyatları düşse de kısa zaman sonra roketten fırlamış gibi kilosu bin liraya kadar gider.
Sofrasına yeter miktarda et koyamayan tüketici haklı olarak şikayetçi. Her yerde Et ve Süt Kurumu mağazası yok. Olsa da ithal edilen 584 bin büyükbaş, 48 bin küçükbaş ve 25 bin ton et sorununu ne kadar çözebilir ki?
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) her ay yayınladığı market fiyatları içinde kasım ayı fiyatlarına baktığımızda son iki yılda dana eti yüzde 383, kuzu eti yüzde 307, son bir yılda ise dana eti fiyatı yüzde 136, kuzu eti yüzde 132 artmış.
Şimdi ise aralık ayının ilk haftasında kesim fiyatlarındaki yüzde 6’lık artış da fiyatlara yansıdı. Et fiyatları kilo başına yaklaşık 400 liraya geldi. Peki fiyat burada duracak mı? Durursa besiciler yapılan ithalat yüzünden hayvanları kesime götürecek. Çünkü bu kesim fiyatlarına rağmen zarar ettiklerini söylüyorlar. Bu yüzden kesim fiyatlarının artmasını ve ithalatın durdurulmasını istiyorlar.
Eğer fiyatlar yükselmezse ve ithalat durmazsa daha fazla zarar etmek istemeyeceklerdir. Zarar etmek istemeyen besici hayvanlarını kesime götürecektir. Bu dalga ülkeye yayılırsa hayatımızda görmediğimiz kadar ucuz et yeriz. Ancak sonrası ülkeye çok pahalıya patlar.
Peki, ne yapmak gerekir?
İlk olarak sektörün tüm bileşenleri bir an önce toplanarak radikal kararlar almalı. Kesimhanelerde kesim fiyatları tüketicinin kazanacağı referans kesim fiyatı üzerinden işlem görmeli. Maliyetler göz önüne alınarak gerçekçi bir fiyat politikası izlenmeli. Bu konuda örnek işletmeler baz alınarak hesaplamalar yapılabilir. İlla her şey kağıt üzerinde olmak zorunda değil.
Ayrıca et fiyatlarının yükselmesine müsaade edilmeli. Evet önümüzde bir yerel seçimi süreci var. Yönetenler halkı karşısına almak istemeyebilir. Ancak öbür tarafta ülke hayvancılığının gitmesine de izin vermemeli. Belki birkaç sene pahalı et almak zorunda kalabiliriz, hatta et alamayacak milyonlarca vatandaşımız da olacaktır.
Bu acı reçeteyi uygulamazsak bizi kötü günler bekliyor. Yarın kimse etin kilosu niye bin lira oldu diye şikayet etmesin.