Uzun aradan sonra AKP iktidarı yeniden faiz artırımlarına başlıyor. Faizin artması artık kesinleşti ama nereye kadar yükseleceği, çıkılacak faiz oranına bağlı neler yaşanabileceği, 2024 Mart seçimlerine kadar ekonomik istikrarın sağlanmasının başarılıp başarılamayacağı konusunda piyasalarda konuşulan senaryoların sayısı bir hayli fazla.
Bugün faiz kararı açıklanacak ama ekonomi yönetiminde köklü bir değişiklik henüz yapılmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilen Gaye Erkan’ın dışında bir değişiklik yaşanmadı. Halbuki tüm yerli ve yabancı piyasalar Şimşek’in göreve geldiğinden bu yana köklü kadro değişiklikleri bekliyor.
Yani uzun zamandır çeşitli kılıflar bularak sürekli faiz indiren Hazine ve Merkez Bankası üst düzey bürokratları ile Cumhurbaşkanlığı danışmanları neredeyse olduğu gibi yerinde duruyorlar. Kısacası; eski faiz indiren kadro, şimdi faiz artırmaya başlayacak ve neyin değiştiği konusunda hiçbir açıklama yapmadan bu kararları verecekler. Bu durum yani liyakatlı kadroların hâlâ göreve getirilmemiş olması, faiz yüksek miktarda artırılsa bile, piyasaların güven duymasının önünde önemli bir bariyer olarak kalmaya devam edecek.
BAE faktörü
Tam faiz kararı öncesi sosyal medyada çıkan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, dün gece Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gittiği haberleri ise senaryolara yenilerinin eklenmesine neden oldu. Bu ziyaretin, bugün Merkez Bankası’nın açıklayacağı faiz kararıyla bir ilgisinin olabileceği ister istemez konuşulur oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BAE ile son dönemde ilişkileri çok ısıttığı görülürken, bu ülkenin Türkiye’de yatırım yapacağı haberleri sıkça konuşulur olmuştu. İşte bu nedenle ziyaretin Merkez Bankası’nın faiz kararının alınacağı güne denk gelmesinin özel bir önemi olabilir.
Özetle; eğer bugün Merkez Bankası beklentilerin altında bir faiz kararı alacaksa, piyasaların moralinin bozulmaması için BAE’den yatırım ve fon girişi haberlerinin verilmesi amacıyla bu ziyaret planlanmış denebilir. Bir başka deyişle; Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baskısı nedeniyle faiz artış oranını düşük tutacak ama bunu “yüklü yabancı sermaye geliyor” haberleri ile süsleyip, baştan piyasaların bozulması önlenmiş olacak.
Bu ziyaret haberi üzerine dün gece spekülasyonların ardı arkası kesilmedi. Düşük faiz artırım senaryosunun yanında Merkez Bankası’nın faiz oranlarını, yüzde 25 gibi, piyasalarda makul karşılanabilecek bir orana yükselteceği bunun yanında BAE’den gelecek yabancı fon haberleri ile etkinin güçlendirilmesine çalışılacağı da, dile getirilen senaryolardan bir başkası idi.
Faizler kaça çıkacak?
Peki, faiz artırımı konusundaki senaryolar nasıl?
Bir senaryoya göre Cumhurbaşkanı’nın talebiyle yüzde 8.5 olan politika faiz oranı yüzde 17 ile 20 arasında bir rakama çıkarılacak. Bu oranın piyasaların talebini karşılamayacağı açık. Bu senaryonun dayanaklarından birini de asgari ücrete yapılan yüzde 34’luk zammın ardından, en düşük memur maaşının net 22 bin TL’ye çıkarılacağının kesinleşmesi oluşturdu. Bu kararların toplam talebi ve büyüme oranlarını daraltmadan Cumhurbaşkanı’nın Mart’taki seçimlere kadar gitme isteğini gösterdiği belirtiliyor. Bu takdirde enflasyonda ciddi bir gerileme olmayacağı hatta yüzde 50’lere kadar çıkabileceği, ama piyasalar canlı, büyüme oranları yüksek tutularak seçime kadar gidileceği anlamına gelecek.
İkinci senaryoda politika faizinin yüzde 20 ile 25 arasında bir orana çıkarılması yer alıyor. Bu takdirde piyasalar yine tatmin olmayacak ama dışarıdan gelecek, BAE örneğinde olduğu gibi, yabancı fon girişi haberleri ile yumuşak bir geçiş planlanmış demektir. Bu senaryoda da büyüme oranları çok düşürülmeden özel yabancı fonlar çekilerek, Mart’taki seçimlere kadar gitme imkânı olabilir.
Başka bir senaryo ise yüzde 30-35’lik bir faiz oranına ulaşılacağı üzerine. Böylece istikrarın hemen sağlanmasına çalışılacağı, bu oranlara çıkılması halinde geçmiş dönemde yürürlüğe sokulan piyasaları kısıtlayıcı tedbirlerin daha hızlı biçimde kaldırılacağı belirtiliyor. Bu takdirde özellikle ucuz KOBİ kredi imkanının kalmayacağından, bunun büyüme ve işsizlik oranları üzerinde olumsuz etki yapmasından çekiniliyor. Bununla birlikte KOBİ’ler için sübvansiyonlu kredilerin bir süre daha devam edeceği önlemlerin devreye sokulabileceği de söylenenler arasında.
Senaryoların sonuçlarına bakarsak; enflasyonla samimi biçimde mücadele edilecekse, yüzde 30-35’lik faiz kararının alınması gerekecek. Bununla birlikte hızlı bir yabancı fon girişi ve istikrar sağlanıp döviz rezervleri onarılabilir. Aksi takdirde yine dost ülkelerden, neyin karşılığı olduğu belli olmayan, yardımların istenmesi, Varlık Fonu bünyesindeki büyük KİT’lerin satışları gibi kaynak yaratacak tedbirler devreye sokulup, seçim öncesindeki gibi “makro istikrar sağlanmadan günü kurtarma” yöntemlerine devam edilecek demektir.