Son dönemde Borsa İstanbul’da hisse senedi yatırımları ülkemizde geniş halk kesimleri tarafından kullanılan moda bir yatırım aracı haline geldi. Özellikle yeni halka arz edilen şirketlerin hisse senetleri her ne hikmetse işlem görmeye başladıktan sonra bir süre sürekli tavan yapıyor. Bu olumlu bir durum gibi görünmekle birlikte gerçekte ortada bir terslik olduğunu gösteriyor. Bu hisse senetlerinin ya ilk halka arz fiyatlamaları yanlış yapılıyor ya da halka arz sonrasında fiyatlar belli kesimler tarafından yapay olarak yükseltiliyor. Her ikisi de gerçekte birbirinden kötü ve SPK tarafından araştırılması gereken bir durum. Ancak SPK’nın her başvurana halka arz izni verdiği ve muhtemelen “Aman piyasayı tersine döndürüp zaten her yerde zarar etmekte olan yatırımcının bir de burada zarar etmesine yol açıp başımızı ağrıtacak hareketler yapmayalım” benzeri bir düşünce bunu engelliyor.
Ülkemizde etkinliği ve küçük yatırımcıları koruyacak yeterli kontrollerin olup olmadığı tartışılabilecek hisse senedi piyasası ve halka arz gerçekte şirketler için önemli bir finansman kaynağı. Bu konuya ilişkin World Federation of Exchanges kuruluşu tarafından geçtiğimiz günlerde “Financing the Future” isimli bir rapor yayımlandı. Rapor dünyada firmaların finansmana erişimle ilgili sermaye piyasası araçlarından yararlanması ve özellikle de hisse senedi çıkarmasının avantajları ve kamu tarafından desteklenmesi konusunda görüşler sunuyor. Raporda;
– Dünyanın bankacılık sistemi ve sermaye piyasalarında halka açık olarak işlem gören hisselerin değerinin kabaca benzer büyüklükte ve her ikisinin de 100 trilyon dolarlık değerde olduğu,
– Ancak gelecek açısından, sermaye piyasalarının yatırım ve büyüme konusunda çok daha fazla sorumluluk üstleneceği söyleniyor. Rapora göre, hisse senetleri hangi amaçla olursa olsun enflasyon karşısında uzun vadede yatırım yapmanın güçlü bir yolunu temsil ediyor. Kısa vadede hisse senetlerinin değerinde, nispeten değişkenlik olabilecek ancak hisse senetlerinin esas gücü, daha uzun vadeli getiri sağlama potansiyeline dayanıyor.
– Rapora göre, hisse senedi fiyatlarının hareketli olması normal. Çünkü bunlar şirketlerin sürekli değişen potansiyelini ve bu potansiyele bağlı gelişmeleri yansıtmakta. Buna karşı yatırımcılar riski azaltmak için portföy çeşitlendirmesi yapabilecek ya da risk-getiri profillerini hızlı ve kolay bir şekilde değiştirmelerine olanak tanıyan türevler araçları kullanabilecek.
– Raporda yapılan yatırımların, bir gerileme olsa bile sonrasında toparlanma konusunda genellikle başarılı olduğu belirtiliyor. Bu toparlanma yeteneği, tarihsel olarak varlık fiyatlarındaki daha büyük düşüşlerde bile geçerli olmuş. Raporda geri toparlanmanın bir örneği olarak, Kara Pazartesi olarak bilinen önemli piyasa düşüşünün yaşandığı Ekim 1987’den sonraki iki yıl içinde hisse senetlerinin toparlanması veriliyor.
– Rapora göre ekonomide, özellikle de halka arz yoluna gitmeye hazır olmayan KOBİ’ler için banka kredileri hâlâ hayati bir rol oynuyor. Ancak sermaye piyasası finansmanı aynı zamanda özellikle uzun vadede ekonomiyi büyütmek ve inovasyonu finanse etmek için güçlü bir araç.
– Raporda hisse senedi piyasaları ve kredi kanalları etkileşiminden de söz edilmekte. Özellikle olumsuz gelişmeler olduğunda ve risk arttığında aralarındaki ilişkiye bakmak gerekmekte. Hisse senedi fiyatlarında piyasa genelinde bir düşüş meydana geldiğinde, bunun küresel ölçekte bir bütün olarak finansal sistemde kolay kredinin sona ermesi dönemlerine denk geldiği görülüyor. Örneğin 2008’de ABD’de kredi kurtarma paketleriyle ilgili haberler üzerine Dow Jones 29 Eylül’de gün içinde yaklaşık yüzde 7 düşmüştü. Finansal sistemdeki genel yapı, faiz oranlarındaki yükselişin tetiklediği kredilerin daralması ekonomiyi, bu da ekonomideki gelişmeleri takip eden sermaye piyasası varlık fiyatlarını etkiliyor.
– Raporda sermaye piyasalarının desteklenmesinden de söz edilmekte olup, işletmelerin finansmanının etkili bir şekli olan sermaye piyasalarının desteklenmesi gerektiği belirtilirken, verilen desteklerin amaçtan sapmadan ve kayırmaya yola açmadan olması gerektiği söyleniyor.
Sonuçta, raporda belirtildiği üzere şirketler için hisse senedinin halka arz edilmesi özellikle uzun vadeli kaynak sağlama açısından, yatırımcılar için ise özellikle uzun vadeli yatırım yapmada alternatif oluşturması açısından önemli.
Ancak ülkemizde şirketlerin halka arzı ne amaçla yaptığı çok net değil. Yatırımcılar da uzun vadeden daha çok kısa vadede kazanç sağlayıp köşeyi dönmeyi hedefliyor. Nitekim yerli yatırımcının 27 gün seviyesinde elde tutma süresi ile sermaye piyasaların ihtiyacı olan uzun vadeli finansman ilişkini örtüştürmek imkansız. Ayrıca hisse senedi piyasasının yeterince derin olmaması nedeniyle, yüksek tutarlarda belirli hisse senedinde pozisyon alan bazı yatırımcıların o hisse senedinin fiyatını istediği gibi oluşturduğu yönünde zaman zaman eleştiriler yapılıyor. 2021 yıl sonunda yerli yatırımcı sayısı 2,3 milyon yatırımcı iken 1,5 yılda net 2,1 milyon yatırımcı Borsaya girdi ve Haziran 2023’de bu sayı 4,4 milyon yatırımcı oldu. Yerli yatırımcının %99,8’inin bireysel olduğu dikkate alındığında önümüzdeki dönemde mağduriyet felaketi yaşanmaması için SPK gerek halka açılmada izin verme sürecinde gerekse gözetim ve denetim faaliyetlerinde daha hassas ve aktif olmalı.
Halka arzda dünya ne diyor, biz ne yapıyoruz?
Hisse senetlerinin ya ilk halka arz fiyatlamaları yanlış yapılıyor ya da halka arz sonrasında fiyatlar belli kesimler tarafından yapay olarak yükseltiliyor. Her ikisi de gerçekte birbirinden kötü ve SPK tarafından araştırılması gereken bir durum.