Küresel iklim değişikliği tüm dünyada yağışları azaltıyor, mevsimleri değiştiriyor, hava sıcaklıklarını artırıyor. Kuraklığı beraberinde getiriyor. Bu olumsuz gelişme de hemen hemen her türlü tarım ürününde rekoltenin, hayvansal ürünlerde ise verimin düşüşüne, kıtlığa ve normalin üzerinde fiyat artışına neden oluyor.
Bu konuda endişelenenlerin önde gelenlerinden biri hayvancılıkla uğraşanlar. Türkiye Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği (TÜDKİYEB) Genel Başkanı Nihat Çelik kuraklığın gıda üretimini tehdit ettiğini söyleyip daha az su tüketen yem bitkisi üretiminin teşvikini istedi. Türkiye’nin son yıllardaki yağış verileri de bu endişenin haklılığını gösteriyor.
Türkiye küresel iklim değişikliğinden, onun olumsuz sonuçlarından en fazla etkilenmesi beklenen ülkelerin başında geliyor. Bu yıl Türkiye’nin çok büyük bölümünde yağışın mevsim normallerinin altında olduğu sanılıyor ama geçene yıla göre çok büyük bir düşüş yok. Çünkü geçen yıl da durum pek iyi değilmiş.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün “2022-20223 Su Yılı 12 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu”na göre, 1 Ekim 2022-30 Eylül 2023 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları normalinin altında, geçen yıl yağışları civarında tamamlanmış. Yani biz fark etmesek de yağış miktarı geçen yıl da normalin altındaymış.
Türkiye’deyağışların normali ne?
Türkiye geneli su yılı yağışı 540.4 mm olmuş. Normali (1991-2020) 573.4 mm olan su yılı yağışı geçen yıl aynı dönem 550.9 mm’ye gerilemiş. Bu yıl ise yağışlarda normaline göre yüzde altı azalma meydana gelmiş. Yağışlarda sürekli bir azalma var. Su yılı yağışları İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde normali civarında, Karadeniz Bölgesi’nde normali üzerinde, diğer bölgelerde normalinin altında gerçekleşmiş. En fazla azalma ise yüzde 25 ile Marmara Bölgesi’nde.
2023 su yılı yağışları normallerine göre Amasya, Samsun, Ordu, Giresun, Erzincan, Tunceli, Elazığ ve Adıyaman çevrelerinde yüzde 40’tan fazla artarken Hatay, Edirne ve Tekirdağ çevrelerinde yer yer yüzde 40’a varan azalmalar görülmüş. Hatay son 63 yılın, Tekirdağ son 62 yılın, Edirne son 58 yılın, Kilis ise son 50 yılın en düşük yağışını almış.
Veriler yağışların sürekli azaldığını gösteriyor. Bu da özellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşanlardan uyarılar gelmesine neden oluyor.
122 milyon kişi daha açlığa itildi
Çelik 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde yazılı açıklamasında Covid-19 salgını, savaşlar, iklim değişikliği etkisiyle 2019’dan bu yana 122 milyon kişinin daha açlığa itildiğinin hesaplandığını söyledi.
Yaklaşık 735 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğuna işaret eden Çelik açlıkla mücadelede üretimin artırılması kadar gıdaya erişimin de önemli olduğu bir dönemden geçildiğine dikkati çekti. Çelik’e göre gıda üretimini tehdit eden en büyük sorunlardan biri kuraklık ve bunun için yapılabilecekler var. Çelik kuraklıkla ilgili şunları söyledi:
“Ülkemizin de bulunduğu Doğu Akdeniz havzasındaki bazı ülkeler kuraklık riskiyle karşı karşıya. Son yıllarda tarımsal üretimimizi olumsuz düzeyde etkileyen kuraklıklar, düşen yağış miktarının azalması özellikle yoğun bir şekilde yer altı su kullanımına neden olmuş, bazı göllerimizde sular çekilmiş, sulak alanlarımızın bir kısmında su seviyesi azalmış, bir kısmı ise kurumuştur. Bu tablo gıda üretimi açısından oldukça sıkıntı verici bir durumdur.”
‘Alternatif yöntemler geliştirilmesi şart’
Kuraklığa karşı tedbir almak gerektiğini belirten Çelik gıda güvencesinin sürdürülebilirliği için sulama suyunda tasarrufa gidilmesinin, su kullanımının çok önemli olduğu tarımsal üretimde alternatif yöntemlerin geliştirilmesinin zorunlu olduğunu belirtti.
Tarımda daha verimli su kullanımı sağlayan ve bu alanda yüzde 65’e kadar tasarruf imkanı veren basınçlı sulama sistemlerinin hızla yaygınlaştırılması çağrısında bulunan Çelik şunların altını çizdi:
“Topraksız tarım uygulamaları, kurağa dayanıklı az su isteyen veya sulanmadan yetişebilen kültür bitkilerine ilişkin çalışmalar bir an evvel sonuçlandırılıp çiftçilerimize ulaştırılması sağlanmalıdır. Daha az su tüketen korunga, buğday, arpa, darı, tritikale, fiğ, yulaf gibi yem bitkisi üretimi teşvik edilmeli, kuraklığa dayanıklı yem bitkileriyle ilgili çalışmalar araştırma kuruluşlarınca yapılarak yetiştiricilere gerekli tavsiyelerde bulunulmalıdır. Aksi halde susuzluğun verdiği tahribatın faturası insanlarımızın gıda güvencesine çıkacaktır.”