Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’e bağlı önemli sendikalardan biri olan Genel-İş’te ilginç ve tartışmalı şeyler oluyor.
Genel-İş Genel Merkezinin aldığı karar ile Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube bölündü, bir şube daha kuruldu. 1 No’lu Şubede olan Kartal Belediyesi, yeni kurulan Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube’ye dahil edildi. Yeni kurulan şubenin başkanlığına ise bir önceki seçimi kaybeden Murat Aydoğan’ın atanması tepkilere neden oldu.
DİSK’e bağlı Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube 9. Olağan Genel Kurulunu ocak ayı içerisinde gerçekleştirmiş, 4 listenin yarıştığı genel kurulda seçimi Nazan Gevher Çam Ay başkanlığındaki yeşil liste kazanmıştı. Seçimlerin üzerinden iki aydan az bir vakit geçmişken Genel-İş Genel Merkezi, İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu şubenin kurulmasını kararlaştırmış, Nazan Gevher Çam Ay’ın şube başkanlığını yaptığı 1 No’lu şubeye bağlı olan Kartal Belediyesi, Tepe Servis, Euroserve Hizmet ve İşletmecilik başta olmak üzere 12 işyerinin yeni kurulan şubeye bağlandığını duyurmuştu.
Yeni bir şube kurulması ve 1 No’lu Şubeye bağlı işyerlerinin bu şubeye aktarılmasına tepkiler sürerken, yeni şubeye 9. Olağan Genel Kurulda seçimi kaybeden Murat Aydoğan ve Ozan Gökdemir’in atanması Kartal Belediyesi işçileri içerisinde tartışmaları hararetlendirdi.
Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu şube üyeleri ve yöneticileri, genel merkez kararıyla şubenin bölünmesine tepki gösterdi.
Şube binası önünde yapılan açıklamada, açıklamayı okuyan İşçi Temsilcisi Cebrail Hasdemir, “Belediyelerdeki kayyum zihniyeti ne kadar antidemokratikse, sendikadaki kayyumculuk da aynı mantıkla yürütülmektedir” dedi. Belediye yönetiminin de işçiyi değil belediyenin çıkarlarını gözetecek bir şube için alternatif bir şube arayışına girdiğini öne sürdü.
Basın açıklaması metnini okurlarımızla paylaşıyoruz:
“Yıllardır üyesi olup içerisinde yer aldığımız mücadeleci tabandan örgütlülüğe ve işçi demokrasisine dört elle sarıldığımız sınıf mücadelesi tarihiyle Türkiye’deki sendikal harekete öncülük etmiş olan sendikamız Genel-İş Genel Merkez Yönetimi artık maalesef bu olmazsa olmaz değerleri bir kenara bırakarak, yirmi yıldır bu ülkede mazlum halklara ve emekçilere dünyayı dar eden hükümetin uygulamalarını aratmayacak türden enteresan çıkışlarla sendikaya duyulan güveni yok etmektedirler.
Sendikanın tüzüğündeki yetersizlikleri gidermek yerine kendi koltuklarını garanti altına alıp, bireysel çıkarlarını korumak için işçi tabanından kopuk çalışmalara imza atarak benmerkezci tek adamcılıkla sendikacılık diyerek bizlere yutturmaya çalışmaktadırlar.
Ama ne yazık ki eleştirdiğimiz diğer sendikalardan daha kötü bir yönetim mantığıyla işçinin değil işverenin çıkarlarını gözeten, işçilerin değil belediyelerin bütçelerini önemseyen, üyelerinin değil siyasilerin iradesine göre hareket eden, siyasetin arka bahçesinin dik alası olan bir zihniyetle hareket etmektedirler.
Sendikal bürokrasi ve hegemonyasının tavan yaptığı günümüzde koltuk ve mevkileri uğruna işçi iradesini görmezden gelerek seçilmiş şube yönetimleri eğer kendi iradeleriyle değil de genel merkezin iradesiyle hareket ediyorsa her türlü maddi ve manevi desteği vermekten geri durmayan sendikanın bürokrat burjuvası emek diyen, hak diyen, işçi hakkı diyerek kendisini seçen emekçilerin hakları için çabalayan bizler gibi seçilmiş şube yönetimlerini de olağanüstü seçimlerle şube kapatıp açmalar, şube bölüp yeni şubeler açmak gibi her türlü argümanı işlerine geldiği gibi kullanıyorlar. Örneğin Ataşehir’i ayırdığında oradaki şube yapısını orada seçilmiş olanların talepleri doğrultusunda atamalarla şekillendirirken iş Kartal ve Kadıköy’e geldiğinde iki ay önce seçilen bizleri Kartal’da şube kuruluşunda atamak yerine seçimlerde kaybeden iki başkan adayını Ankara’ya çağırarak kapalı kapılar ardında pazarlık ve çıkar ortaklığı ile atama yapmak gibi ikiyüzlü bir irade ortaya koymaktan geri durmamaktadırlar.
Türkiye’de kendinden olmayanı vatan hainliği ve teröristlikle suçlayan, siyasi erkleri kayyumculukla suçlayarak yalandan yere eylem yapan ağalar kendileri de rahatları bozulmasın diye yerellerde içimizde işçi sıfatıyla dolaşan yalan dolan ve ayak oyunlarında Ankara’daki ağaları sendika baronlarını aratmayacak becerilerle işçiyi örgütsüzlüğe asgari ücretlere mahkum ederek kayyumculuğun ve koltukçuluğun zirvesinde kirli ittifaklar kurmaktan geri durmuyorlar.
Belediyelerdeki kayyum zihniyeti ne kadar antidemokratikse sendikadaki kayyumculuk da aynı faşizan mantıkla yürütülmektedir.
Peki sendikamızda bu kadar kirli ayak oyunları dönerken siyaset bu işin neresinde duruyor? Evet, işte sahnelenen tiyatronun as oyuncularından biri de belediye yönetimleri ve daha yukardaki siyasi irade.
İşçi şubesiyle birlikte hak arama mücadelesine başladığı andan itibaren belediye yönetimi hemen alternatif şube arayışına başlayarak sendikanın genel merkez yöneticileri ile kapalı kapılar arkasında pazarlık ve işbirliği yaparak işçiyi değil belediyenin çıkarlarını gözetecek kapı kullarının gelmesi için mücadele vermektedir.
Çünkü asıl derdi karşısında irade gösterip egemenliğini zora sokacak sendikacılar değil kapısında bekleyip aldığı direktifleri işçiye yutturmaya çalışacak kayyumcu çıkarcı ve koltukçuları göreve getirecek çalışmalarla sendika şubesi değil belediye bünyesinde, emrinde şeflik ya da müdürlük benzeri bir şube oluşturmak.
Peki bütün bu tezgâhı kuran sendika ağaları finansmanı nereden sağlıyor, bilin bakalım?
Tabii ki biz işçilerin sırtından topladıkları aidatlardan. Bizden topladıkları paralarla kendi imparatorluklarını kurarak bu paralarla delege kafalayarak rakı sofraları kurdurarak zaafiyetli işçilerin iradesizliklerinden faydalanıp bizlere karşı işçiler için değil kendileri ve belediye yönetimine şubeler kuruyorlar.
Yağma yok, bizler buradayız ve bu harami düzenini yıkarak, yeniden Kemal TÜRKLER, Abdullah BAŞTÜRK’lerin mirasını ve mücadelesini sahiplenerek sırtımızdan semiren sendika ağalarının saltanatını yıkmak için mücadeleye devam edeceğiz.
Yaşasın onurlu sendikal mücadelemiz.
Kahrolsun işçi düşmanları.”