Merkez Bankası’nın döviz rezervleri erimeye devam ederken, kurların hep aynı seviyede kalması bankacılarda, “Merkez 26.5 TL’lik dolar kurunu savunuyor” görüşünün oluşmasına neden oldu. Bu görüşe karşı çıkan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise “Merkez Bankası’nın seviye hedefi gözeterek rezerv satışı ile kura müdahale ettiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır” açıklaması yaptı. Peki, durum gerçekten böyle mi?
Merkez Bankası eski Başekonomisti Hakan Kara’nın daha önce attığı bir tweete atıfta bulunan Şimşek, Kara’nın mesajlarının durumu izah ettiğini belirtti. Kara, atıfta bulunulan mesajında faizdeki 7.5 puanlık artışın işe yaramadığı yorumlarına karşı çıkarak, seçim öncesi zorla yaptırılan KKM dönüşlerinin Temmuz-Ağustos’ta yüzde 10’unun bozulması halinde bile 7-8 milyar dolarlık döviz talebi yaratılacağını söylemişti.
Kurların eriyen rezervlere rağmen aynı kalması nedeniyle, “Merkez Bankası’nın seviyeyi korumaya çalıştığı” şeklinde bankacılarda oluşan görüşü ben yazmıştım. Bakan Şimşek’in seviyeye müdahale olmadığını belirten açıklaması üzerine yine konuyu iyi bilen iktisatçılara danıştım. Şu hususu baştan söylemek gerekir ki; son dönemde döviz talebinin KKM dönüşleri nedeniyle arttığını herkes kabul ediyor. KKM’den döviz hesaplarına dönüş olunca Merkez Bankası bu dövizi bankalara vermek zorunda. Ancak bu talebin, faiz kararından önceki hafta Merkez Bankası’nın KKM hesaplarında erime öngören kararıyla birlikte oluştuğunu kayda geçirmek gerekiyor.
İşte bu nedenle gün içi hareketleri de izleyen sektördeki yaygın kanı; “piyasada memnuniyetle karşılanan 7.5 puanlık faiz artışından önce KKM’den dönüşleri başlatan kararın çıkması, faiz artışının etkisini çok azalttığı” şeklinde. Bununla birlikte kurlar faiz günü hızla aşağı gelirken bile Merkez Bankası’nın neden almayıp döviz satmaya devam ettiği de hala tartışma konusu. Aynı gün rezervdeki erime 1 milyar dolar olmuştu.
Bu nedenle; Merkez Bankası’nın KKM ile ilgili kararı sonuçları önceden hesap edilmiş bir karar mıydı, yoksa bilinmeden alınıp şimdi sonucun yönetilmesine mi çalışılıyor, o konuda kimse emin değil.
15 milyar ek döviz talebi
KKM’den dönüşlerin olduğu bir gerçek. Bir iktisatçı 3 ay içerisinde Merkez’in bu kararı nedeniyle 25 milyar dolarlık bir çözülme beklendiğini kaydetti. Merkez Bankası’nın TL’ye dönüşümü desteklediği söyleniyor ama desteğin güçlü olmadığı, bankaların TL mevduatı cazip kılacak bir faiz seviyesine çıkmamalarına rağmen, Merkez’in çok bastırmadığı açık. Aynı iktisatçının hesaplarına göre 25 milyar dolarlık çözülmenin yarısı TL’ye gitse bile, yarısı dövize dönüşüp döviz mevduatı olacak. Dolayısıyla son dönemdeki döviz talebi yaklaşık 15 milyar doları geçen kadar bu talep devam edecek ve Merkez Bankası bu dövizi vermek, rezervi azaltmak zorunda kalacak.
Ancak buradaki kritik nokta kurların son günlerde neden hep aynı rakamda kaldığı. Her gün KKM’den dönüş nedeniyle oluşan döviz talebi aynı olmayacağına göre, eğer seviyeye müdahale yoksa, kurların günden güne oynaması, ileri geri gitmesi gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eğer “kura müdahale etmiyoruz, dalgalı kur devam ediyor” demek istiyorsa, piyasadaki durum hiç de bunu göstermiyor.
Bunun yanı sıra neden kurlar hep bu seviyede dururken, neden rezervdeki erimeye bu kadar izin veriliyor. Rezervin kısıtlı olduğunu biliyoruz, neden o zaman daha az rezervden satıp da kurların biraz yukarı gelmesine izin vermiyoruz. Öyle ya; bu talep belli bir rakamda doyuma ulaşacaksa o zaman kurlar talep azalınca tekrar geri gelecektir.
Albayrak yöntemi mi?
Son dönemdeki döviz talebinin artışında asıl faktör KKM’den dönüşlerin olması. Gelinen noktada “Berat Albayrak dönemini anımsatan bir yol mu izleniyor” kuşkusu da yok değil. Yani KKM’den dönüşlerle döviz hesapları artarsa bile, sistemden çıkmadığı takdirde, artan hesaplar Merkez Bankası’na bankaların swapları olarak geri dönüyor. Merkez Bankası bankaların dövizini tekrar satıp kura müdahale etmiş oluyor. Bu nedenle son dönemde brüt rezervlerde bir kayıp olmuyor ama swap hariç net rezervler hızla erimeye devam ediyor. Yani Merkez Bankası’nın mevcut dengeyi bilinçli yaptığı ve yönettiği de söylenenler arasında.
Geçen hafta 5.3 milyar dolarlık net rezervlerde erime vardı. Bu haftanın ilk üç gününde toplam 2.7 milyar dolarlık daha rezervden erime oldu. Seçim öncesinde olduğu gibi, swap hariç kamu dahil net rezervler eksi 75 milyar dolara kadar iniyor. Göz ardı edilen bir durum da rezervlerdeki bu erimenin vatandaş üzerinde olumsuz etkisi. Bankacılar, çözülmesi gerekmeyen dövizden dönüşümlü KKM’lerin bile bozulduğunu ve döviz hesabı açıldığını söylüyorlar.
Kısacası; vatandaşın ekonomi yönetimine olan güveni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik anlayışı nedeniyle bir türlü oluşamıyor. Herkesin güvenmek için özel çaba sarfettiği yeni ekonomi yönetiminin son hafta attığı adımların daha olumlu etki yaratması beklenirken, bu da gerçekleşmedi.