Her yaşta ve her kademede kendimize en çok sormamız gereken soru ve en önem vermemiz gereken konuların başında kariyerimiz geliyor. Başkası değil, kendimiz yönetelim istiyorsak üzerinde düşünmeli, çalışmalı ve emek harcamalıyız. Şunu şöyle yaparsam, yöneticimin gözüne girerim ya da 2 senede şu pozisyona gelmeliyim gibi bir plandan bahsetmiyorum. En azından benim ki öyle olmadı. Sevdiğim işleri, sevdiğim şirkette yaparken geçmişte biriktirdiklerimle güven verirken beklemediğim zamanlarda beklemediğim pozisyonlar geldi. Yoksa ilk müdürlüğüm tam 9 sene bekledikten sonra geldi, sonrası daha hızlı gitti.
‘İlk büyük dönemecim Efes’e girişimdi’
Otuzaltı yaşında şirketteki en genç genel müdür olmuştum, hem de Rusya gibi dev bir ülkeye. Hayatınızı değiştirecek kritik dönemeçler diye bir gerçek var. Hem iş hem de özel hayatınızda. Benim iş hayatındaki ilk büyük dönemecim Efes’e girişimdi. Mezun olmaya yakın tek iş arama opsiyonu (eğer çevrenizde CV’nizi sizden alıp, büyük şirketlerin Genel Müdürü’ne elden verecek bir büyüğünüz yoksa) Hürriyet’in pazar günleri çıkan İnsan Kaynakları ekiydi. Ve mezuniyetime yakın bir pazar sabahı o iş ilanı çıktı. Efes Pazarlama-Pazarlama Uzmanları arıyor.
‘Tam benlik iş dedim’
Sihirli kelimelerin hepsi vardı. Efes , Pazarlama ve Uzman. Hemen başvurdum, beklemeye başladım. İlk görüşme iki pazarlama şefi ile, ikinci görüşme hala çok sevdiğim ve görüştüğüm Pazarlama Koordinatörü Semih Bey ile. İş süper, günlerce bölge ziyareti yapılacak ve pazardan bilgi toplanacak ve rapor yazılacak. Bayağı eğlenceli, masa başı değil, köy- şehir gezip bakkal, birahane bilgi topla, sonra da o bölgenin satış ekibine öneriler yaz. Tam benlik dedim. Üstelik rapor en büyük patrona kadar gidiyor. Ama görüşmeden sonra arayan soran yok, ben meraktayım. Başka işe başvurmamışım bile. Her gün Pazarlama Koordinatörü Semih Bey’in sekreteri Arzu’yu aramaya başladım. Çok eminim işe gireceğime, görüşmeler iyi geçmiş, en azından ben kendimi buna inandırmışım. Sanırım Arzu her gün aramamdan sıkılıp ‘yeter bu adamı işe alın’ dedi ve bir gün aradığımda 20 Haziran’da başlıyorsun dedi. İşte ilk dönüm noktası bu oldu, hem hiç tecrübem yokken, hem de bölge gezileri için araç sürüş deneyimi istenirken ben ise ehliyet sınavı dışında elimi direksiyona sürmemişken bana göre kendimi işe aldırmış oldum.
İlk ve tek işime böylece girmiş oldum
Kariyerimi yönetmeye başlamıştım. Şimdi ise gazetelerin ekleri yerine, linkedinden yazışmalarla hatta beğendiğiniz yöneticilerin konferanslarına katılarak direk yazışma ve tanışma şansına çok daha kolay sahip olma şansınız var. İlk ve tek işime böylece girmiş oldum.
İkinci dönün noktam ise bölge seyahatlerine çıkarken ve rapor yazarken tam 5 ay sonra şirkette İngiliz bir danışmanlık şirketinin verimlilik çalışması başlatacağı söylendi. Bizim departmanın en tecrübelilerinden Hilmi seçilerek, İngilizlerin yanına başkanlık katına çıktı ve ekibe katıldı. Arada aşağı iniyor ve ne yaptığından bahsediyordu. Tüm fonksiyonları geziyorlar ve bilgi toplayıp İngilizlere getiriyorlardı. Sonra da onlarla beraber sunuş hazırlıkları yapıyorlardı.
Çok heyecanlı gelmişti bana. Bir gün ofiste rapor yazarken kapı açıldı ve şefimiz içeri girdi, ben en tıfıllardan biri olduğum için İngilizler bugün için yardım edecek birini arıyor, sen raporu bırak yardıma git dedi. Ben daha ikinci raporumu yazıyorum ama yukarısı daha çok ilgimi çekiyor açıkçası. Hemen yukarı çıktım, Neil Pearce adından proje yöneticisi, dev kağıtlara şirkette kullanılan günlük, haftalık, aylık raporları kesip yapıştırmamı istedi.
‘Yavaş yavaş kendimi üst kata attım’
Resim ve el işi derslerinde hep iyiydim, severdim de. Harika bir iş çıkardım ve duvardaki Brown Paper adını verdikleri dev kağıda satış departmanının iş akışını belgelerle gösteren akışı hazırladım. Sonra çok iyi arkadaş olacağım ve hala görüştüğüm Neil beğendi işimi, yarın yine gelsin demiş. Yavaş yavaş kendimi üst kata attım, hem de kes yapıştır işi ile. Kariyerimi yönetmeye devam ediyorum.
Sadece kariyerimin değil hayatımın dönüm noktalarındandır İngiliz ekiple birlikte 2 yıl çalışmak. Beraber İzmir’de 6 ay, Adana’da 6 ay çalıştık ve iş dışında da eğer Türkiye’delerse hep beraberdik. Hatta çalıştığım şirkette projeyi bitirip, grubun otomotiv şirketinde çalışmaya başladılar ve beni de istediler. 6 ay da otomotivde beraber çalıştık.
Danışmanlık kafası, üst yönetimi ikna, ekip ruhu ve daha birçok konuyu onlardan çok genç yaşta araklamış olabilirim. Çok güzel işler yaptık, çok eğlendik. Çok iyi dostluklar kurduk, özellikle danışman ekipten üçüyle çok iyi arkadaş olduk. Sonrasında ve hatta şu anda bile iş yaparken birbirimize danışıp, yardım isteriz.
Bir de sevdiğim Rusya bölümü var dönüm noktası dediğim. Onu sonraya bırakayım. Ama üniversite seçiminden başlayarak, hangi işe gireceğinize, hatta hangi yönetici ve liderle çalışacağınıza adım adım siz karar verirseniz, çok keyifli oluyor. Benim tecrübem bu. Kariyeriniz ve hayatınız başkasına bırakılamayacak kadar kritik ve önemli. İş ya da şirket sizi değil, siz şirketi seçin.