Paris’in beş katı büyüklüğünde, uzaydan bile görülebilecek dünyanın en büyük güneşe dayalı enerji santrali inşa ediliyor. Bu enerji santralinin İsviçre’ye yetecek kadar elektrik üretebileceği tahmin ediliyor. Söz konusu enerji santrali Hindistan’ın batısındaki çorak tuz çölüne kurulacak.
Projenin başındaki isim ise Adani Green Energy Limited (AGEL) şirketinin CEO’su Sagar Adani. Sagar, Asya’nın en zengin ikinci kişisi olan Gautam Adani’nin de yeğeni. 100 milyar dolar serveti var ve kaynağı da Hindistan’ın en büyük kömür ithalatçısı ve kirli yakıtın önde gelen üreticilerinden Adani Group. 1988 yılında kurulan holdingin limanlardan termik santrallere, medyadan çimentoya kadar çeşit çeşit alanda işletmeleri var.
Şirketin temiz enerji birimi AGEL ise şirketi başka bir yöne taşıyacak projenin ortasında: Hindistan’ın batısındaki Gujarat eyaletinde yaklaşık 20 milyar dolar maliyetle geniş kapsamlı bir güneş ve rüzgar enerjisi santrali inşa ediyor. Yaklaşık beş yıl içinde tamamlanması beklenen santralin 16 milyon Hintlinin hanesine yetecek kadar temiz elektrik üretmesi bekleniyor.
“Khavda Yenilenebilir Enerji Tesisi” adındaki bu girişim dünyanın en kalabalık ve en hızlı büyüyen ekonomisinin bir yandan artan enerji ihtiyaçlarını karşılarken ülkedeki kirliliği azaltarak iklim hedeflerine ulaşmayı sağlayacak.
En kirli 50 kentten 42’si Hindistan’da
Hindistan’ın ürettiği elektriğin yüzde 70’i hâlâ kömürden elde ediliyor. IQAir tarafından geçen hafta yayınlanan bir rapora göre Hindistan dünyanın en kirli ülkeleri arasında üçüncü sırada. Hava kirliliğinin en yüksek olduğu şehirler sıralamasında ise Hindistan şehirleri liderliği kimselere kaptırmadı, en kirli 50 kentten 42’si Hindistan’da.
Tesis Hindistan ve Pakistan’ı birbirinden ayıran, dünyanın en tehlikeli sınırlarından birine sadece 12 mil uzaklıkta, 321 kilometre kareden fazla bir alanı kapsayacak. Sagar bölgede zaten vahşi yaşamın v’sinin olmadığını, ne bitki örtüsü ne de yerleşimin olduğunu belirtiyor. CNN International’a konuşan milyarder “Bu arazinin daha iyi bir alternatifi yok” diyor.
Hindenburg Research tarafından Ocak 2023’te yıllardır sahtekârlık yaptığı şeklinde suçlanan şirketin yeşillenme planı suçlamalardan etkilenmedi. Aksine şirket Hindenburg’un raporunu “dayanaksız” ve “kötü niyetli” olmakla suçladı. Yine de iddialardan sonra Gautam Adani’nin serveti bugüne kadar 80 milyar dolardan fazla değer kaybederek darbe aldı. İş insanı kendini toparlayarak temiz enerji sektörüne milyarlar akıtmaya başladı. Önümüzdeki 10 yıl içinde enerji dönüşümüne 100 milyar dolar yatırım yapmayı planlayan şirket bu yatırımların yüzde 70’ini temiz enerjiye ayıracak.
Hindistan’ın temiz enerji hedefleri
Adani Group’un temiz enerji atılımı tam da Hindistan’ın kendine iddialı iklim hedefleri koyduğu bir döneme denk geliyor. Ülkenin Başbakanı Narendra Modi güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların on yılın sonuna kadar Hindistan’ın enerji ihtiyacının yüzde 50’sini karşılayacağının sözünü verdi. 2021 yılında da Hindistan’ın 2070 yılına kadar sera gazı salımında sıfırı çekeceği sözünü vermişti. Gelişmiş ülkelerin hedefinin 2050 olduğunu düşünürsek Hindistan 20 yıl kadar geride kalıyor ama dünyanın en kirli havasına sahip ülkelerden biri olduğu göz önünde bulundurulursa bu o kadar da tuhaf sayılmaz.
Hükümet 2030 yılına kadar fosil yakıtın dışında 500 gigawattlık elektrik üretim kapasitesi hedefi koydu. Ülkenin en büyük yenilenebilir enerji firması olan AGEL, bu yeni kuracağı tesis ile gereken enerjinin yüzde dokuzunu karşılamayı hedefliyor.
Fransa merkezli Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre Hindistan dünyanın en çok enerji tüketen üçüncü ülkesi olmasına rağmen kişi başına enerji kullanımı dünya ortalamasının yarısından daha az. Ancak bu durum hızla değişebilir. Artan gelirler sayesinde enerji talebi 2000 yılından bu yana iki katına çıktı ve bunun yüzde 80’i hâlâ kömür, petrol ve katı biyokütle ile karşılanıyor. Yani tüm dünyanın yavaş yavaş da olsa bırakması gereken yakıtlarla. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre önümüzdeki 30 yıl içinde Hindistan dünyadaki en büyük enerji talebi artışıyla karşılaşacak ülke olduğunu belirtiyor.
Sagar “Eğer Hindistan Çin’in, Avrupa’nın ve ABD’nin yaptığını yaparsa hepimizi çok ama çok kasvetli bir iklim geleceği bekliyor demektir” diyor. Sagar abartıyor mu? Analistler Hindistan’ın önümüzdeki birkaç yıl içinde yılda en az yüzde altı oranında büyüyebilecek bir konuma geleceğini ve bu 10 yılın sonundan önce dünyanın üçüncü büyük ekonomisi haline gelebileceğini söylüyor.
Geliştikçe ve modernleştikçe kent nüfusu artacak ve bu da ev, ofis, mağaza ve diğer binaların yapımını artıracak. Yine analistlere göre Hindistan’ın kent nüfusu önümüzdeki 30 yıl boyunca her yıl Londra’nın nüfusuna eşdeğer bir şekilde artacak. Ki şu an zaten dünyanın en kalabalık ülkesi konumunda.
Birbirini besleyecek bir döngü de oluşacak. Fosil yakıtların kullanımı arttıkça küresel ısınma da artacak. Sıcaklıklar arttıkça insanlar daha çok klimaya sarılacak. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2050 yılına kadar Hindistan’ın konut tipi klimalardan kaynaklanan toplam elektrik talebi, bugün Afrika’nın tamamındaki toplam enerji tüketimini aşacak. Yani Hindistan’ın “Aman dünyaya çok zarar vermeyecek ölçüde fosil yakıt kullanayım” deme şansı olmayacak.
Büyük Set Resifi için ölüm anlamına gelen kömür madeninin de sahibi
Şimdi gelelim işin kılçıklı tarafına. Yazının başında da bahsettik, Adani Group sadece Hindistan’ın en büyük kömür madeni işletmecilerinden biri değil, Avustralya’daki Carmichael kömür madenini de işletiyor ki çevreciler için bu madenin varlığı Büyük Set Resifi’ne “idam cezası vermekten farksız.”
Sydney merkezli düşünce kuruluşu Climate Energy Finance’in direktörü Tim Buckley “Adani milyarlarca doları yeni fosil yakıt projelerine aktarmak yerine çabalarının ve kaynaklarının yüzde 100’ünü düşük maliyetli sıfır emisyon teknolojilerini geliştirmeye harcasa Hindistan’a çok daha iyi hizmet etmiş olur” diyor. Sagar ise bunun şu anda bir seçenek olmadığını savunuyor:
“Hindistan’da 600 milyondan fazla insan önümüzdeki on yıl içinde orta gelir ve üst gelir grubuna girecek. Temel enerji ihtiyaçlarından mahrum bırakılamazlar. İhtiyacın yüzde 100’ünü sürdürülebilir enerji kaynaklarından sağlayabilseydik herkes mutlu olurdu ama pratikte böyle bir şey seçenek değil.”