Merkez Bankası’nın aldığı son kararlar ve döviz rezervlerinin 21 yılın en düşük düzeyine inmesi, piyasaların kilitlenmesine yol açtı. Kilitlenen piyasadaki duruma, AKP tabanı başta olmak üzere, tüm kesimlerden tepki geldi. Bunun üzerine hemen hedef saptırıldı ve suç yine “dış güçler” e atıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması Merkez Bankası yönetimini çok zorlamaya başladı. 14 Mayıs seçimleri öncesi anketlerden muhalefetin seçimi kazanacağı izlenimi çıkınca, piyasalar yumuşamıştı. Çünkü piyasalar muhalefet kazandığı takdirde rasyonel ekonomi politikalarına dönüş olacağı varsayımıyla beklentiyi olumluya çevirmişti. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalınca Merkez Bankası’nın işi iyice zorlaştı.
Merkez Bankası, eriyen rezervlerin idare etmeyeceğini düşünerek, piyasadaki döviz talebini iyice düşürecek yeni tedbirler alma yoluna gitti. Halbuki iktisatçılar, kredilerin aşırı arttığını, parasal genişlemenin yüksekliğini belirtip, yaklaşık 1 ay önce, Merkez Bankası’nı artık frene basması gerektiği konusunda uyarmışlardı. Ancak Merkez, seçime kadar piyasaları paraya boğmaya devam etti.
Piyasaya çıkan paranın yüzde 60-70 oranında dövize talep yarattığı bir süredir zaten konuşuluyor. İşin tehlikeli noktaya geldiğini gören Merkez Bankası son olarak ticari ve tüketici kredilerinde fren yapıp, kredi kartlarındaki nakit çekimini kısıtlama yoluna gitti. Nakit çekimleri için yüzde 30 menkul kıymet blokesi şartını getirince, bankalar bu yöntemi kullanamaz hale geldiler.
Bankaların dün itibariyle kredi kartından çekilen avansları ya çok düşürdükleri ya da tümüyle bu imkanı kapattıklarına şahit olduk. Kullanım yaygınlığı nedeniyle bu karar büyük tepki çekti. Çünkü vatandaşlar, faizi Merkez Bankası tarafından belirlendiği için yüzde 1.36 oranında tutulan, bu imkanı sıkça kullanmaya başlamışlardı. Özellikle ay sonuna doğru kredi kartından avans çekip daha sonra bunu ödeme yoluna gidiyor, ihtiyaçlarını bu yöntemle gideriyorlardı. Bunun da ötesinde diğer kredi imkanlarına göre maliyeti çok düşük kalan bu avans, ucuzluğu nedeniyle de yoğun olarak kullanılıyordu.
İşte bunun üzerine piyasaların karıştığını gördük. Piyasalarda gün boyu bu durum konuşulurken, AKP’nin renkli isimlerinden Metin Külünk sosyal medyada Merkez Bankası’nı, aldığı bu karar nedeniyle “üretimi ve piyasaları kilitlemekle” suçladı. Bununla da yetinmedi seçim öncesi bu yapılanın “bir operasyon” olduğu suçlamasında bulundu. Bunun ardından nakit avans kullanımı, ticari krediler ve kredi kartı geri ödemelerinde bankaların sorun çıkardığı türünden birçok tepki, sosyal medyada bir anda büyüdü.
Merkez Bankası’nda panik havası
Olayın büyümesi üzerine Metin Külünk’ün ağız değiştirdiği görüldü. Bu hareketi, Merkez Bankası’yla görüştüğü ya da partiden uyarıldığı izlenimi yarattı. Külünk daha sonra suçu bankalara atarak, bunun yabancı sermayeli bankaların seçim öncesinde kasıtlı bir hareketi gibi yansıtmaya başladı.
Dünkü hareket bununla da sınırlı kalmadı. İş insanlarının Merkez Bankası’nın uyguladığı kısıntılar nedeniyle oluşan çifte kurdan yakındıkları, bu konuda kamuoyuna artık isimleriyle demeç vermeyi göze aldıkları gözlendi. Bu uygulama sürdüğü müddetçe fiyat alıp veremediklerinden yakındılar, ihracatın büyük darbe aldığını belirttiler. Bu arada yine çifte kur konusunda büyük bir şirketin bayilerine gönderdiği anlaşılan bir mesaj sosyal medyada yer aldı. İthalat yapıp TL tahsilat yaptığını hatırlatan şirket yetkilisi “kurlardaki bu durum nedeniyle resmi kurun üzerine 1.5 TL’lik ekleme ile tahsilat yapacağız” diyordu. Bir süre sonra bu şirketin Petrol Ofisi olduğu iddiaları yayıldı. Dün akşamüstü Petrol Ofisi bu iddialarla ilgili, “Paylaşılan metin Petrol Ofisi Grubu’nun resmi görüşünü yansıtmamaktadır” ifadesinin yer aldığı garip bir açıklama yaptı ve Merkez Bankası referans kurlarının geçerli olduğunu söyledi. Kullanılan üslup, ister istemez, böyle bir uygulamanın olduğunu ama uyarıldıkları için bundan vazgeçtikleri izleniminin doğmasına neden oldu.
Bu gelişmeler üzerine Merkez Bankası’nın yeni bir düzenleme yaparak, kredi kartından çekilen avansların 15 bin TL’lik kısmının yüzde 30 menkul kıymet blokesinden muaf tutulacağı açıklandı. Yani “küçük miktarda avansa ihtiyaçları olanları bir seçim öncesinde ürkütmeme kaygısı öne çıktı” diyebiliriz.
Peki, Merkez Bankası özellikle avanslar konusunda aldığı kararın bu kadar büyük tepkiye neden olacağını hiç mi hesaplamadı? Belli ki Merkez Bankası’nda büyük bir panik havası var. Bu nedenle, 28 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kadar kurları tutabilmek için, “fazla düşünmeden panik kararlar alıyorlar” izlenimi tüm piyasalarda hakim oldu.
Dün çıkan veriler brüt döviz rezervlerinin bir haftada 9 milyar dolar azaldığı, net rezervlerin ise son 21 yılın en düşük düzeyi olan 2.3 milyar dolara kadar indiğini ortaya çıkardı. İşte bu tablo Merkez Bankası’nı paniğe sevk eden en büyük neden. Merkez Bankası Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söz verdiği biçimde seçimlere kadar kurları tutmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Hem parasal genişleme hem dövize talebinin önlenmesi ise mümkün olamıyor. İşte o nedenle 14 Mayıs’ta seçim sonuçlansa Merkez Bankası rahat bir nefes alacaktı ama seçim 2. tura kalınca Merkez Bankası yönetimi iyice zorlanmaya başladı. Merkez Bankası nakit avans kararında olduğu gibi bankaları zorlamaya devam edince, bankalar da ister istemez bu yolu kapatmak zorunda kaldılar. Bir ticari bankanın zaten yüzde 35-40 maliyetle parayı toplayıp, Merkez Bankası’nın zoruyla, bile bile zarar etmek pahasına yüzde 1.36 faizden borç vermesi, üstelik bunu verdiğinde de düşük faizle tahvil almaya zorlanması sonunda bu tıkanmayı da beraberinde getirdi.
Dün bu yaşananlardan önce piyasalarda “Merkez Bankası’nın 28 Mayıs’a kadar kurları tutmayı başarabileceği”, daha sonrasında işlerin iyice karışacağı beklentisi hakimdi. Ancak bu yaşananlardan sonra “Acaba seçime kadar Merkez Bankası kurları patlatmadan idare edebilecek mi?” sorusu gündeme geldi.