Türkiye’nin ihracatına önemli oranda katkı veren mücevher ihracatçılarının ağustos ayında külçe altın ithalatına getirilen kotadan sonra başlayan sıkıntısı “alındığı söylenen” tüm önlemlere rağmen devam ediyor. Sektörde küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin temsilcisi olmak amacıyla yeni kurulan Takı Üreticileri ve İhracatçıları Derneği’nin Kurucu Başkanı Mustafa Kamar’a göre 2020’de ihracatta yüzde 10’luk payla 18 milyar dolara ulaşan mücevher ihracatında büyük sıkıntı yaşanıyor.
Mücevher İhracatçıları Birliği’nin de (MİB) önceki başkanı olan Kamar “Ülkemiz mücevher ihracatıyla 2002-2003 döneminde dünyadan yüzde 0.5 pay alıyordu. O dönemde başbakan olan sayın Cumhurbaşkanımıza sunumlar yapıldı. Sektörün neler yapabileceği anlatıldı. 2004 yılında Mücevher İhracatçıları Birliği kuruldu.”
Hane halkı altın ve dövize yöneldi
Ancak sektörün Mücevher İhracatçıları Birliği öncülüğündeki parlak günleri COVİD 19 pandemisiyle kesintiye uğramış. Ardından dünyadaki ekonomik dalgalanmalar, bölgemizdeki savaşlar, yaptırımlar ve ekonomik politikalar yarattığı belirsizlik ortamı hane halkını birikimlerini koruma çabasıyla altın ve dövize yönlendirmiş.
Bu nedenle 2020’den itibaren altın bazlı cari açık yükselmiş. O yıl 20,6 milyar dolar olarak gerçekleşen parasal olmayan altın ithalatı 2021 yılından itibaren altın bazlı cari açığın düşürülmesi için alınan önlemlere rağmen yükselmeye devam etmiş.
Ağustos ayında altın ithalatına getirilen kotanın mücevher ihracatçının külçe altın teminini zorlaştırdığı ihracatı vurduğunu söyleyen Kamar “Altın ithalatında uygulanan kota 10-15 kişi veya kuruma servet transferine dönüştü. Bu kişi ve kurumlar kota ayrıcalığı sayesinde 500 milyon dolar kazandı” diyor.
Atölyeler istihdamı azaltmayı düşünüyor
Mustafa Kamar son dönemlerde altın ithalatıyla ilgili kararların hane halkının talebini kısmak, frenlemek yerine mücevher ihracatındaki 20 yıllık kazanımları bitirdiğini iddia ediyor.
Gerçekten de bir zamanlar ihracatçının talebini karşılamak için vardiya sayısını artırmayı düşünen atölyeler istihdamı azaltmaya hazırlanıyor. Çünkü mücevher ihracatçısı artık ihtiyacı olan külçe altına kolay erişemiyor. Erişse bile külçe altına kilo başına dünya fiyatlarının 3-5 bin dolar üzerinde ödeme yapmak zorunda olduğundan dış pazarlarda rekabet etmesi mümkün değil.
İhracatçıların bir kısmı üretim için özellikle İtalya ve Dubai’deki atölyeleri tercih etmeye başladı. Adının açıklanmasını istemeyen bir ihracatçıya göre İtalya’daki atölyeler Türkiye’nin siparişleri nedeniyle full kapasite çalışıyor. Kamar bugün hem müşteri hem pazar kaybettiklerini belirterek şunları söylüyor:
“Hâlâ ihracat yapma çabasındayız ama bunu müşterileri koruyabilme amacıyla yapıyoruz. Müşterilerimizi Dubai, İtalya ve Çin’e kaptırıyoruz. Kotalı ithal edilen altının dört tonu ihracat için üretim yapana, sekiz tonu da hane halkına paylaştırılıyor. Hane halkının talebinden dolayı Darphane de günde 800 kiloya varan altın üretimine geçti. Bu da ayda ortalama 16 ton sarrafiye üretimine denk geliyor. Ayrıca altın ithal eden bazı şirketler Darphane’de sarrafiye bastırıyor, külçeye ulaşmak iyice zorlaşıyor. İthalattaki kotanın oluşturduğu 3-5 bin dolarlık farkın yanı sıra sarrafiyede de kilo başına 3-5 bin dolar fark oluşmaya başladı. Yani, vatandaş bir kilo sarrafiyeyi 8-9 bin dolar pahalı alıyor. Artık ülkemiz ihracat pazarlarını kaybetmeye başlamıştır. Ayrıca, 10-15 imtiyazlı kişi ya da kurum dışında sektörümüzün bütün küçük ve orta boy işletmeleri sıkıntı içindedir.”
Altına yatırımı banka ve borsadan yapmayana yüzde 10 vergi
Sektörün sıkıntılarını dile getiren Takı Üreticileri ve İhracatçıları Derneği’nin Kurucu Başkanı Mustafa Kamar çözüm yollarını da şöyle sıralıyor:
“ – Mücevher ihracatçısı getirdiği döviz belgeleriyle bankalardan her an ons + 3 puanla
altına ulaşabilsin. Bu bankalara verilecek talimatla hemen devreye girebilir.
– İhracatçının kazandığı dövizin yüzde 40’ını Türkiye’de bankalarda bozdurma zorunluluğu uygulanıyor. Mücevher ihracatçısının altını alımında da benzeri sistem kurulabilir.
-Gümrük çıkış beyannamesini getirenler bankadan hemen altın alabilmeli. İhracatçının ihtiyacı olan altının bedeli dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamı dahil 7-8 milyar dolardır.
– İhracatçı 7-8 milyar dolarlık işleyeceği altına rahatça ulaşabilmeli, suistimal yapanların ipi de anında çekilmelidir.
– İhracat karşılığı altın getirmek sektörümüze yeniden serbest bırakılmalıdır. Birkaç kişinin yaptığı suistimal yüzünden bütün sektörü cezalandırmayın.
– Şu anda Türkiye’nin altınla ilgili cari açığının önemli nedenlerinden biri hane halkının yatırımıdır. Hane halkının 24 ayar, gram altın ve sarrafiye alımına yüzde 10 vergi getirilebilir. Ancak altın yatırımını banka veya borsa aracılığıyla yapanlardan bu verginin alınmaması düşünülebilir.”
‘Mücevher ihracatında sert düşüş var’
Mücevher İhracatçıları Birliği başkanı Burak Yakın da, mart ayı sonunda verdiği demeçte “Altında uluslararası piyasalarla Türkiye arasındaki fark kısa süre önce kilo başına 3 bin dolardı, iç talepteki sıkışıklıktan dolayı bugün 6 bin dolara kadar yükseldi. Yani gramda 6 dolarlık büyük bir makas oluştu. Bu kadar büyük makas ihracatçılarımızın Türkiye’de üretim yaparak ihraç etmesini engelliyor. Tabi bu arada bir gram altın alan yatırımcımız da aslında 6 dolar pahalıya alıyor” demişti. Yıllık bazda ihracat rakamlarını değerlendirirken, altın fiyatlarındaki değişimlerin önemli olduğunun altını çizen Yakın, ihracat verilerini analiz ederken şunları söylemişti:
“2023 yılında 24 Mart tarihine kadar 1 milyar 546 milyon dolar tutarında ihracatımız var. Bu yılın aynı döneminde ise 1 milyar 353 milyon dolar ihracat yapabildik. Bu verilere göre yüzde 12,47 oranında bir azalma söz konusu. Ancak bu rakamlar doğru ama gerçek değil. Zira geçen sene onsu 1800-1900 dolar bandında olan altın bu sene uluslararası piyasalarda 2200 dolar seviyelerinde ki bu da yüzde 20 civarında bir artış anlamına geliyor. Bu veriyle entegre ettiğimizde değer olarak yüzde 12,47 olan düşüş reel olarak yüzde 30’ların üzerinde… Tabi bir de kiloda 6 bin doları bulan bir makas var. Mücevher ihracatçısının kârı zaten kiloda 5 bin dolar… Bu da ihracat yaptığımız ama kâr etmediğimizi gösteriyor. Olur bunlar, ticarette hep kâr edeceğiz diye bir kural yok, kâr ve zarar kardeştir. Hele ki Türkiye’mizin ekonomik durumu için biz bu fedakarlığı seve seve yaparız. Ama gördüğünüz gibi artık bu fedakarlık sektörün bitmesine neden oluyor. Sahuru iftarı olunca oruç sağlıklı bir ibadet, ama belli bir süre sahuru da iftarı yapamazsak ölürüz.”