TÜSİAD Ankara'da toplandı. Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan yeni ekonomik programa destek verirken, 'Ekonomide ne pahasına olursa olsun büyüme yerine, özgürlük, refah, mutluluğu öne koyan büyüme gerekli' dedi.

Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği TÜSİAD’ın Ankara’da düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında, hukuk üstünlüğü, demokrasi, ekonomik refah ve Avrupa Birliği ile ilişkilerin canlandırılması konuları ön plana çıktı.

Ekonomik programa destek verilirken, uzun vadede ülkenin demokratik, laiklik, eğitim, hukuk üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı gibi temel demokratik ilkeler çerçevesinde geliştirilmesini de içeren yapısal reformlarla desteklenmesi gerektiği vurgulandı. TÜSİAD Başkanı YİK Başkanı Tuncay Özilhan ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarını eleştirerek, sivil hayat kayıplarının önlenmesini ve kalıcı bir ateşkes istediklerini vurguladılar.

Açılışta konuşan YİK Başkanı Tuncay Özilhan, ekonomik programa destek verdi, uzun vadeli gelişim için hukuk üstünlüğü ilkesinin yerleştirilmesi ve demokratik, laik, serbest piyasa ekonomisinin tüm kurallarıyla işlediği bir yapı oluşturulması gerektiğini söyledi.  Özilhan, doğrudan atıf yapmamakla birlikte yargı kurumlarının kararlarının bağlayıcılığının tartışmaya açılmaması gerektiğini belirtti. YİK Başkanı Özilhan uluslararası yasalara bağlılık, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarını vurgulayarak son dönemde tartışılan yargı kararları uygulamama eğilimlerine yönelik uyarıda bulundu.

TÜSİAD’ın tüm başkanları ve YİK üyeleri Cumhuriyet için yazdı

‘Temel öncelik ne pahasına olursa olsun büyüme olmamalı’

Tuncay Özilhan, konuşmasının önemli bölümünü, Türkiye’deki sosyal adalet ve eğitim sorununa ayırdı. Konuşmasının başlangıç aşamasında da Cumhuriyetin kazanımlarını özetleyen ve bunun daha da ileriye taşınması gerektiğini vurgulayan Özilhan, “Artık ekonomimizin temel önceliği ne pahasına olursa olsun yüksek büyüme sağlamak olmamalı. Hedefimiz insanlarımızın mutluluğu, özgürlüğü, refah içinde, özgüveni yüksek biçimde yaşaması olmalı. Bu ise kısa vadeli ekonomik kazanımlara değil uzun vadeli olarak bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta ve sporda ilerlemeye, sürdürülebilirliğe, kapsayıcılığa, iyi yaşam koşulları sağlayacak istihdam olanaklarını geliştirmeye bağlı.” dedi.

Hukuk üstünlüğü vurgusu

Hukuk üstünlüğünü, konuşmasının birkaç noktasında değinen Özilhan, doğrudan atıf yapmasa da son dönemde ortaya çıkan, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, yargı kurumları arasındaki yetki tartışmalarını eleştirdi. Özilhan şöyle konuştu:

“Güçlü piyasa ekonomisinin temel özelliği güçlü bir kurumsal yapı ve sağlam bir hukuk sistemidir. Modern bir hukuk devletinde herkesin can ve mal güvenliği garanti altındadır. Sözleşmeler hukuk sistemi içinde uygulanır. Yargılama adildir; herkes adalet önünde eşittir. Yasalar açık ve nettir; herkese eşit uygulanır. Mahkeme kararlarında çelişki olmaz ve herkes için bağlayıcıdır. Uluslararası normlara ve sözleşmelere riayet edilir. Mevzuat değişikliğinde en iyi uygulamalara bakılır; ilgili tarafların görüşü alınır; etki analizi yapılır.

Güçlü piyasa ekonomilerinde yönetim sisteminde ve kararlarda öngörülebilirlik esastır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik güvence altındadır. Güçler ayrılığı ve denge ve denetleme mekanizmaları etkin çalışır. Çoğunlukçuluğa değil çoğulculuğa önem verilir. Düzenleyici kurumlar özerktir. Atamalarda sadece liyakat etkili olur. Böyle bir ortamda girişimler ekonomik kararlarını alırken geleceğe güven içinde bakarlar.”

Şimşek, TÜSİAD’a ‘Hızlı sonuç verecek yöntemler bulunmuyor’ demiş

Ekonomik programa destek

Özilhan, aşırı tüketime dayalı bir büyüme, kapsayıcılığın olmaması, genel makroekonomik yaklaşımlardan uzaklaşılması nedeniyle enflasyonist bir ortam oluştuğunu vurguladı. Mevcut ekonomi programına ve yönetimine destek veren Tuncay Özilhan, “Hedeflere ulaşma konusunda altı ay öncesine göre daha umutlu bir noktadayız. Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte, piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik. Ekonomi politikalarında son 10 yılda öngörülebilirliğin azaldığı ve oynaklığın yüksek olduğu bir dönemin ardından Mayıs ayından bu yana, geleneksel politikalara dönüldü. Teoride ve uygulamada performansını iyi değerlendirebildiğimiz bu politikalar yatırımcılar için yatırım ufkunun uzamasını sağlıyor. Seçimlerin öncesinde 900 baz puana dayanmış olan Ülke Risk Priminin 350 baz puana kadar gerilemesi uzun vadeli yatırımların finansman imkanlarını genişletiyor” dedi.

‘Enflasyonla mücadelede başarı şart’

Enflasyonla mücadelenin yapısal reformlar başta olmak üzere uzun vadeli bakışla da desteklenmesi gerektiğini kaydeden Özilhan şunları söyledi:

“Geçmiş dönemin ekonomik sorunlarının arkasındaki neden olan enflasyonla mücadelede mutlaka başarılı olmamız gerekiyor. Merkez Bankamızın para politikasında sıkılaşma yönünde doğru adımlar atmaya başlaması enflasyon sorununun çözüleceğine duyduğumuz umudu pekiştiriyor. Kademeli şekilde ilerleyen bu süreçle birlikte önümüzdeki yıl fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir aşamaya geleceğimizi umuyoruz.

Ancak uzun vadeli ekonomik performansın artırılmasında para politikasının etkisi hiç şüphesiz sınırlı. Ekonomi yönetiminin başarısı için belki de en belirleyici konu hukuk sistemine duyulan güven. Bu yüzden, hukuk sistemine duyulan güveni sarsacak girişimlerden uzak durulmasını, ekonomik performansımız açısından çok önemli buluyoruz.

Umuyorum ki gelecek seneden itibaren makroekonomik istikrarın sağlanması konusunda bir mesafe kat ederiz ve esas gündemimizi yapısal reformlara, sanayi politikalarına, sektörel politikalara, çevre ve iklim politikalarına, istihdam ve eğitim politikalarına ve sosyal yardım politikalarına ayırabiliriz.”

TÜSİAD’a göre kalkınmanın ilk koşulu: Enflasyonu düşürmek

Özilhan: Hukuk olmazsa yabancı sermaye gelmez

TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, genel ekonomi yönetimine yönelik olarak eleştirisini, iktidarların yetkisi dahilindeki kararları yararlanıcıların, iktidara siyasi destek vermesi şartıyla alması anlamına gelen “kliantalizm-klientalizm” kavramıyla eleştirdi. Özilhan, “Güçlü piyasa ekonomilerinde ekonomik kararlarda kliantalizme yer olmaz, sadece ekonomik değişkenlere göre karar alınır. Bu koşulların sağlanamadığı durumda ülkenin risk primi yükselir; yatırımların maliyeti artar; yolsuzluklar ve haksız uygulamalar yaygınlaşır. Modern bir hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla etkin işlemediği bir ülkeye yabancı yatırımcılar ilgi duymaz. Yabancı yatırımlar doğrudan sermaye yatırımları yerine sıcak para biçimini alır.” diye konuştu.

‘Ortalama ücretle asgari ücret arasındaki makas giderek kapanıyor’

Özilhan’a göre teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni becerilere sahip eleman ihtiyacı, zaten halihazırda sıkıntı yaşanan nitelikli eleman sorununu daha da ağırlaştıracak. ‘Uzunca bir süredir binbir emekle okutup yetiştirdiğimiz nitelikli insan gücümüzü daha cazip ekonomik fırsatlar, sosyal haklar ve yüksek yaşam standartları sunan gelişmiş ülkelere kaybetmeye başladık’ diyen Özilhan şunları söyledi:

“Nitelikli insan gücünde görülen sıkıntı son zamanlarda insan kaynaklarının tümüne yayıldı. Geniş işsizlik oranı diyebileceğimiz atıl işgücü oranı yüzde 22’ler bandında dolaşıyor. Ortalama ücret ile asgari ücret arasındaki makas giderek kapanıyor. Üniversite eğitiminde nitelik düşüşü ile birlikte üniversite ile lise mezunları arasındaki ücret makası daralıyor. Yani üniversite eğitiminin getirisi düşüyor. Bir tarafta çalışkan ve başarılı gençlerimizin emeği var, diğer tarafta yasa dışı yollara sapanların gözler önüne serilen yaşantıları. Hep tekrar ettiğim gibi üretmeden olmuyor. Her işin başı üretim ve adil rekabet. Ekonomi kayıtlı ve kural bazlı olmalı. Rekabet ortamı düzgün çalışmalı. Yolsuzluk ve kara parayla etkin biçimde mücadele edilmeli.”

‘AB’nin Türkiye’ye bakışı değişiyor’

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da konuşmasında, Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birinin fırsat eşitliği olduğunu belirterek, dernek olarak 100. Yılda Türkiye’nin sorunlarının çözümü için başlattıkları çalıştayların önemli çıktılar sağladığını kaydetti.

Ekonomide, kapsayıcı bir yaklaşım gerektiğini, ekolojik krizin demokrasi krizinden, ekonomik krizin toplumsal krizden bağımsız düşünülemeyeceğinin görüldüğünü, kural bazlı ve veriye dayalı yönetim sisteminden, katılımcılıktan, karar süreçlerine yerinden katılımın öneminden, kurumlar arasında iş birliği ve koordinasyonun güçlendirilmesiyle sorunların çözülebileceğini belirten Turan, toplumsal eşitsizliklerin giderilmesinin de ana unsur olduğunu vurguladı. Turan, “Büyümenin nimetleri bütün topluma yayılmadığı sürece, salt yüksek büyüme hızları bizi hayalimizdeki Türkiye’ye taşımayacak. Sorun sadece gelir, tüketim ve servet eşitsizliklerinin yüksek olması değil. Birçok eşitsizlik iç içe geçiyor. Hayalimizdeki Türkiye’ye ulaşmak için bütün eşitsizlikleri; yani eğitim, toplumsal cinsiyet, dijital imkanlara erişim, özgürlüklerden faydalanma, ekolojik ve çevresel maliyetleri üstlenme, siyasi karar süreçlerine katılım, yargı ve hak arama” gibi çok çeşitli alanlardaki eşitsizliklerin hepsini çözmemiz gerekiyor. Üstelik mevcut eğilimler eşitsizlik sorununun ileride daha derinleşebileceğinin işaretlerini veriyor. Bu riski azaltmak, bunun için de özellikle dijital ve yeşil dönüşüm konularında şimdiden hazırlık yapmak gerekiyor” dedi.

TÜSİAD: Türkiye’yi her bölgesiyle teknoloji üretim merkezi haline getirmeliyiz

Jeopolitik durum AB’nin Türkiye’ye bakışını değiştiriyor

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Türkiye-AB ilişkilerinden yeni bir fırsat penceresi açıldığını da belirterek şunları belirtti:

“Geçen hafta açıklanan AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik, Ticari İlişkilerin Durumu raporu, uzun bir aradan sonra AB’nin yaklaşım değiştirme kararının önemli bir yansıması oldu. Belli ki, giderek karmaşıklaşan, zorlaşan jeopolitik ortam; AB’nin güvenliğini güçlendirme arayışları çerçevesinde, Türkiye-AB ilişkilerinde, olumlu bir etki yaratmış durumda. Küresel gelişmeler Türkiye ve AB’yi, birbirine doğru itiyor. İki taraf için de diğerinin vazgeçilmezliği daha iyi ortaya çıkıyor. Bu raporla birlikte AB-Türkiye ilişkilerinin, tüm alanlarda güven ve uzlaşı temelinde gelişmesini bekliyoruz. Umuyorum ki, açılan fırsat penceresini, karşılıklı olarak iyi değerlendirebiliriz.”