Bu yazıyı yazdığım saatlerde İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı General Herzi Halevi İran’ın hafta sonu gerçekleştirdiği saldırıya yanıt vereceklerini ama misillemenin içeriğini hükümetin belirleyeceğini söylemişti. Bu Türkiye ve dünya ekonomisi için iyi haber değil. ABD ve diğer Batılı ülkeler İsrail’in misillemesini engellemek için hafta başından bu yana büyük çaba içinde. Pazartesi dünya medyasında ABD Başkanı Biden’ın İsrail’e, İran füzelerinin çok büyük kısmının havada imha edilmiş olmasının başlı başına bir zafer olduğu, bunun kutlanması gerektiği mesajını ilettiği haberi vardı. Bu arada Washington, İsrail’in İran’a gerçekleştireceği bir misillemeye destek vermeyeceğini resmen açıklamıştı. İsrail’in buna rağmen misillemede kararlı olduğu anlaşılıyor…
İsrail’in gerçekleştireceği misilleme saldırısı, hedefine ve yoğunluğuna bağlı olarak Orta Doğu’da sıcak bir savaşa yol açabilir. Bu durumda İran dünya petrol tüketiminin yüzde 20’sinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı (2022’de günde 21 milyon varil) çok büyük olasılıkla gemi trafiğine kapatır. Bu da İran’ın İsrail’e gerçekleştireceği saldırının endişesiyle geçen hafta 90 doların üzerine çıkan petrolün 100 doları kolayca aşmasını getirir. Bu senaryoda petrol fiyatı Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ilk haftalarında gördüğü 130 dolar üzerini mi görür, daha da yukarıları mı, kestirmek güç. Ama petrol fiyatlarındaki tırmanışın bütün dünyada merkez bankalarının bastırabilmek için iki yıldır büyük çaba sarfettiği enflasyonun yönünü yeniden yukarıya çevirmesine yol açacağı açık. Bu durumda büyük merkez bankalarının bu yıl başlamaları beklenen faiz indirimleri bilinmeyen bir tarihe ertelenir. Hatta belki de yeni faiz artırımları gündeme gelir. Fed’in (ABD Merkez Bankası) sıkı para politikasının uzaması, hatta belki de ek faiz artırımı yapması Amerikan ekonomisini artık bu sefer durgunluğa sürükler. Bu da önce Amerikan borsalarında, peşinden dünya borsalarında herhalde sert düşüşlere yol açar.
İran’ın İsrail’e saldırısı öncesinde haziran ayında faiz indirimlerine başlaması beklenen Avrupa Merkez Bankası’nın beklemeye geçmesi ise Almanya ve Avrupa’nın birçok diğer ülkesinin içinde olduğu ekonomik durgunluğun uzamasına neden olur. Bu da ihracatının büyük kısmını bu bölgeye yapan Türkiye’yi elbette olumsuz etkiler.
İran-İsrail gerginliğinin bir sıcak savaşa dönüşmesi sadece ihracatı iyice frenleyeceği için değil, asıl petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle Türkiye’nin enerji faturasını patlatacağı için kötü olur. Türkiye 2022 yılında enerji ithalatına yaklaşık 100 milyar dolar ödemişti, geçen yıl petrol fiyatları düşünce Türkiye’nin de enerji ithalatı yüzde 28’in üzerinde azalarak 69 milyar dolara indi (Kaynak: Enerji Günlüğü). Görüldüğü gibi petrol fiyatlarındaki 10-20 dolarlık değişimler bile Türkiye’nin enerji faturasını 20-30 milyar dolar oynatabiliyor. Petrolün yeniden 100 doları geçmesi, Rusya-Ukrayna savaşının başında olduğu gibi 130 doların üzerini görmesi enerji ithalatı faturasını görülmemiş seviyelere yükseltir. Bu durumda dış ticaret açığı ve ona bağlı olarak cari açık patlar, Türkiye’nin makro ekonomik dengeleri ağır bir yara alır.
Yine de bir İsrail misillemesinin dünya ve Türkiye ekonomisinde bir felakete yol açacağını söylemek için henüz erken. Gerçekleştirilecek saldırının hedefi ve yoğunluğu önemli. Bu yazıyı yazdığım saatlerde dünya medyasında misillemenin İran toprakları dışındaki üsleri veya İran’ın bölgedeki vekillerini (Lübnan’daki Hizbullah gibi) hedefleyebileceği yönünde haberler vardı. Bunun ABD’nin tercihi olduğunu anlamak zor değil. Biden seçim yılında petrol fiyatları üzerinden enflasyonun yeniden tırmanışa geçmesini istemiyor, bunun için de Ortadoğu’da bir savaşın patlamasını engellemeye çalışıyor.
Batılı ülkelerin İsrail’i durdurmasını umalım.
Savaş Türkiye ve dünya ekonomisini alt üst eder
Petrol fiyatlarındaki tırmanışın tüm dünyada merkez bankalarının bastırabilmek için iki yıldır büyük çaba sarfettiği enflasyonun yönünü yeniden yukarıya çevireceği açık. Bu durumda merkez bankalarının faiz indirimleri ileri tarihe ertelenebilir.