Ülkemizde özellikle 2015 sonrası uygulanan yanlış ekonomik politikaların cezasını hep birlikte çekiyoruz. Cezanın boyutu da her geçen gün artıyor ve daha da artacak görünüyor. Ülkede belirli bir azınlık refah içinde yaşayıp bu düzeyini daha da yukarı taşırken, her geçen gün daha da fakirleşen geniş halk kesimlerinin yaşam koşulları zorlaşıyor. Seçim sonrası geçen 2 aya baktığımızda yaşam koşulları açısından kabus gibi bir dönem olduğu görülüyor. Gerçekte ekonomi ile ilgili olan veya biraz düşünme yeteneğine sahip herkes uygulanan seçim ekonomisi sonucu bu gelişmelerin yaşanacağını tahmin etmekle birlikte, biraz tutarlı ekonomi politikalarıyla yükün biraz daha hafif olabileceği düşünülüyordu. Ancak öyle olmadığı maalesef görüldü.
Tamamen vergi ve maliyet artışlarına bağlı zamlar katlanılabilir boyutun ötesine geçmeye başladı. Örneğin uluslararası piyasalarda petrol fiyatları çok az artarken benzin ve mazot fiyatlarındaki iki aylık artış yüzde 85’e ulaşmış durumda. Yani yapılan zamlarla fiyatlar 2 ayda neredeyse ikiye katlanmış oldu. Nedeni ilk olarak hükümetin vergi artışı, ikincisi yine hükümetin kötü ekonomi yönetimine bağlı kur artışı. Hangi ürünün fiyatı çok artmadı diye bakacak olursak galiba bir tek elektrik ve doğalgaz kaldı. Bunlarda sadece vergi artışına bağlı daha küçük oranlı artışlar oldu. Onlardaki yüksek zamların da muhtemelen eli kulağındadır.
Bolluk içinde yokluk
Tarım ürünlerine baktığımızda en bol ürün dönemini yaşadığımız yaz mevsimindeyiz. Hangi ürünün fiyatı ucuzladı ya da artmadı sorusuna verecek cevap yok. Yaz aylarında ürünlerin fiyatlarındaki düşüşle kışa hazırlık yapan aileler bu sene bırakın kış hazırlığını günlük ihtiyacı için bile bu ürünleri alamıyor. İşte geldiğimiz nokta.
Bu durumdan kimler ne kadar etkileniyor? Şehirde yaşayanlar ve köyde yakın akrabası olup erzak desteği alamayan çalışanlar ve emekliler bu durumdan en çok etkilenenler. En az etkilenenler ise köyde, beldelerde ve küçük ilçelerde yaşayıp babadan kalma usullerle kendi yiyeceği kadar ekip biçenler. Bu kesim köyde, beldelerde ve küçük ilçelerde yaşayıp genelde babadan kalma bir evi bulunduğundan barınma sorunu da yaşamıyor. Gıdalarını kendilerine yetecek kadar elde ettiklerinden gıda sorunları da bulunmuyor. Yine yaşadığı yer itibariyle kendi çevresine kolay ulaştığından ve farklı yerler görmek gibi bir beklentisi bulunmadığından ulaşım sorunu da yaşamıyorlar. Zaten sosyal yaşamla ilgili bir beklentisi bulunmadığından böyle bir sorunları da yok. Dolayısıyla zamlardan daha az etkileniyorlar, ya da hiç hissetmiyorlar. Bu kesime ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatmak ta elbette çok zor.
Zamlar bundan sonra da durmayacak
Peki seçimden sonra yaşanan fiyat artışları, bu sıçrama sonrası duracak mı? Herhalde inanarak “evet duracak” diyenlerin sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Gerçekten de bundan sonrası için zamlar durur mu, pek mümkün görünmüyor.
Son dönemde yeni ekonomi ekibinin yaptıklarına bakacak olursak elde olanlar; yüksek vergi artışları, yüksek fiyat ayarlamaları, kredi olanaklarının daraltılması.
Bunların yapılmasında iki amaç olabilir. İlki geçen seçime ilişkin harcamaların faturasının halktan çıkarılması ve bunun yanında yaklaşan yerel seçimlerde uygulanacak seçim ekonomisine kaynak yaratmak. İkincisi ekonomide bozulan dengeleri sağlamak için gelirleri artırmak ve aynı amaçla talebi kısarak ekonomiyi bir ölçüde soğutmak.
Hükümet bunlardan hangisini amaçlıyor diye gelişmelere baktığımızda ikinci seçeneğe çok da önem verilmediği görülüyor. Nitekim esas amaç gerçekten ekonomide dengeleri tekrar yerine getirmek olsaydı, gelir getirici önlemler kadar giderleri kontrol altına alacak önlemler de alınırdı ve biz bunu ek bütçede görürdük. Sadece göstermelik Hazine ve Maliye Bakanlığı genelgesiyle giderlerde tasarruf yapacakmış havası yaratılırken, gerçek hayatta buna hiç dikkat edilmediğini geçmişte pek çok kez gördük ve bu kez de yaşıyoruz. Nitekim bakanlığın bu genelgesinin hemen ardından bazı bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının lüks araç kiralamak için yüksek tutarlı ihaleler açtıkları basına yansıyor.
Acaba hangi kurum, hangi kalemden, ne kadar tasarruf yapacak bunları açıklayabilecek biri var mı? Ekonomik dengelerin, geliri artırmak üzere hiç düşünmeden yapılan zamlarda izlenen kararlı tutumun, gider tarafında da aynı şekilde israfı azaltıcı radikal önlemlerle desteklenmeden sağlanması mümkün değil. İktidarın buna hiç yanaşmadığı da açık. Sonuç olarak gelir tarafındaki tek taraflı can acıtıcı yüksek vergi artışları ve yapılan zamlarda görünen amaç, geçen genel seçimlerde iktidarın yaptığı harcamaların ve yaklaşan yerel seçimlerde yine iktidarın yapacağı harcamaların finanse edilmesidir.
Sadece gelir yönlü önlemlerden kaynaklanan çarpıklık nedeniyle de fiyat artışlarındaki kısır döngü devam etmekte ve daha da devam edecek. Seçim sonrası ise umut vermekte midir, cevabını siz verin.