Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek beklenenin üzerinde döviz girişiyle ortaya çıkan aşırı likiditeyi çekme, bu nedenle de faizlerin ve dövizin daha düşmesini önleme konusunda kararlı olduklarının mesajını verdi. Maliye Hesap Uzmanları Vakfı tarafından düzenlenen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” adlı panelde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek miktarsal sıkılaştırma konusunda TCMB’de çok ciddi bir çaba bulunduğunu belirterek şu değerlendirmeleri yaptı:
“Şunun altını çizmek istiyorum; Merkez Bankamız ihtiyaç duyarsa, likiditeyi çekmek için biz Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak gerektiğinde ihtiyacımızın da ötesinde borçlanacağız. Maliye politikasının buradaki işlevselliği, esas itibarıyla fiyat istikrarını sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaktır. Mali genişleme üzerinden enflasyon yaratılmamasını sağlarken bir taraftan da gerekirse fazla likiditenin piyasadan çekilmesi konusunda Merkez Bankamızla yakın çalışacağız, bunun için de ne gerekiyorsa yapacağız.”
Şimşek’in bu sözleri piyasadaki parayı çekmeye yönelik depo alım ihalelerinin ve ilave önlemlerin en azından enflasyonda hissedilebilir düşüş oluncaya kadar devam edeceği anlamına geliyor. Bakan Şimşek konuşmasında kayıtdışı ile mücadele için bir eylem planı açıklamakla kalmayacaklarını belirterek “fiilen mücadelemizi yapacağız” dedi.
Türkiye’de yaşanan döviz bolluğu bazı ekonomistler tarafından “yabancı bahar” olarak tanımlanıyor. Şimşek bu durum için, önümüzdeki üç yılda Türkiye’ye Dünya Bankası ve benzeri bankalardan taahhüt edilmiş en az 60 milyar dolarlık kaynak bulunduğunu ifade ederek “Bu kaynağa “carry trade” diyemezsiniz, bu kaynağa “sıcak para” diyemezsiniz” diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinde yakında swap hariç pozitif noktada olacaklarını belirterek “Çok yakınız. Rezervle ilgili kaygılar önemli ölçüde Türkiye’nin gündem maddesi olmaktan çıkacak” dedi. Konuşmasında OVP’ye ilişkin bilgi veren Şimşek, diğer tüm politikalar, araçlar, gündemler ve hedeflerle birlikte aslında bir dezenflasyon programı uyguladıklarını vurguladı.
Bakan Şimşek küresel arka planın OVP’yi destekleyici nitelikte olduğuna işaret ederek “OVP özünde fiyat istikrarını sağlamaya yönelik bir program. Mali disiplin bunu destekleyici nitelikte oluyor, sürdürülebilir cari açık programın bir çıktısı. Yapısal dönüşüm ise kazanımları kalıcı hale getirecek esas gündem. Bütün amaç sürdürülebilir yüksek büyüme, toplumsal refah” diye konuştu.
‘Enflasyon en kötü vergileme yöntemidir’
Fiyat istikrarını “olmazsa olmaz” şeklinde tanımlayan Şimşek sürdürülebilir yüksek büyümenin herkesin gündeminde bulunduğunu, daha önemli konunun ise daha adil bir gelir dağılımı olduğunu vurguladı. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek enflasyonun en kötü vergileme yöntemi olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla daha adil bir gelir dağılımı açısından da toplumsal barış ve refah açısından da fiyat istikrarı çok önemli. Türkiye’nin en büyük önceliği, şu anda tek önceliği var; o da fiyat istikrarı. Fiyat istikrarını nasıl sağlayacağız, enflasyonu nasıl düşüreceğiz? Tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz, öyle bir çabamız yok. Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, hedeflerle uyumlu gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı, reçete bu. Bu reçetenin neresindeyiz? Enflasyon şoku yaşamış ülkeler için, enflasyonun tek hanelere, daha sonra da düşük hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş. Zaman gerekiyor, meşakkatli bir iş, kararlılık ve sabır gerektiriyor.”
Bakan Şimşek geçen sene 56 ülkedeki 100 enflasyonist şokun incelendiği bir araştırmaya değinerek şu bilgileri verdi:
“Şok öncesi düzeye enflasyonun indirilmesi ortalama 3-4 yıl alıyor. Dolayısıyla biz ilk yılımızı, ki Haziran 2023 ile önümüzdeki ayın ortasına kadarki dönemi, geçiş dönemi olarak tanımladık ve bunu ilk günden paylaştık. Bu geçiş dönemi bu ay itibarıyla sona eriyor. Baz etkisinden bahsetmiyorum, para politikasının enflasyon beklentilerini çıpalayacak düzeye gelebilmesi zaman alıyor. Şu anda dezenflasyon sürecinin eşiğindeyiz. Başlangıçta baz etkisi nedeniyle hızlı şekilde enflasyon inecek. Merkez Bankamızın sunduğu perspektife göre eylülde 40’lı rakamları yüksek ihtimal görebiliriz ama süreç uzun, sabır ve kararlılık gerektiriyor. Merkez Bankamız para politikası anlamında ne gerekiyorsa yapıyor, çok iyi bir ekip var. Bütün araçları istediği şekilde uygulamaya koyuyor ve sonuç alacağımıza inanıyorum.”
Bankaların kredi yenileme oranı yüzde 150’lerin üzerine çıktı
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek OVP’de yaşanan gelişmelere ve gelinen noktaya değinerek “OVP’nin kalbi yeniden dengelenme. Programımız çalışıyor.” dedi. Özellikle üçüncü çeyrekten itibaren iç talebin yumuşayacağını öngördüklerini dile getiren Bakan Şimşek şu değerlendirmeleri yaptı:
“Cari açıkta muazzam bir iyileşme var, bu devam edecek, devam etmesi için bu politikalar sürecek. Enflasyon beklentilerinde iyileşme var. Önümüzdeki aylarda enflasyon düşünce beklentilerin bizim hedeflere yakınsadığını inanıyorum ki göreceğiz. Dış finansmana erişimde sorun büyük oranda çözülmüş durumda. Bankalarda roll over (kredi yenileme) rasyosu yüzde 150’lerin üzerine çıktı, reel sektörde de yüzde 120’ye yaklaştı. Bunlar çok ciddi artışlar, rezerv birikiminin bir ayağı da bu. Bankaların sermaye benzeri, son birkaç aydır, dünya sermaye piyasalarından devşirdiği kaynak 4 milyar doların üzerinde, bunun daha da artması ihtimalini yüksek görüyoruz.”
Şimşek bankaların uzun vadeli kaynağı artık küresel piyasalardan devşirebildiğini, hepsinin carry trade, sıcak para olmadığını belirterek “Bizim çok taraflı küresel bankalardan edindiğimiz çok ciddi kaynak var, önümüzdeki 3 yılda Dünya Bankası gibi ona benzer bankalardan en az 60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş kaynak var. Oturup bir programa bağladığımız bir kaynak var ve buna carry trade ya da sıcak para diyemezsiniz” şeklinde konuştu.
‘Eleştirileri saygıyla karşılıyoruz ama program çalışıyor’
Bakan Şimşek programa yönelik ve ülkeye para girişi konusunda yapılan eleştirileri anımsatarak “Son 1,5 ayda 60 milyar dolardan fazla Merkez Bankasına kaynak aktı. Eleştirileri saygıyla karşılıyor ve eleştiriye değer veriyoruz ama bu program çalışıyor” dedi.
KKM’den çıkış konusunda net olduklarını, bunun biraz zaman alacağını ancak şu an bulunulan noktanın çok iyi olduğunu vurgulayan Şimşek “Türk Lirası mevduatlardaki artış oransal olarak çok iyi noktada, öngördüğümüzden daha iyi gidiyor. Hem fon akışında hem KKM’den çıkış hem rezerv birikiminde ilk gün başladığımızda ideal senaryoda ne olur diye bana sorsaydınız bu seviyeler öngördüğümüzden daha iyi” diye konuştu.
Şimşek Merkez Bankası rezervlerine ilişkin “Çok büyük ihtimalle yakında, bütün swaplar hariç pozitif rezerv noktasında olacağız. Yakınız, çok yakınız. Ben açıklanmayan rakamları genelde paylaşmıyorum. Rezervle ilgili kaygılar önemli ölçüde Türkiye’nin gündem maddesi olmaktan çıkacak. Ama bizim yolculuğumuzun daha başındayız, onun da tekrar altını çizelim. Türkiye’nin risk priminde ciddi azalış var. Ortada çok net piyasa güveni anlamında bir yansıma var” dedi.
‘Yapay zekada hazırlık düzeyimiz kötü değil’
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek yapay zeka kullanımıyla yüksek verimlilik sağlanmasına ve yapısal reformların küresel büyümeye katkısına işaret ederek Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeyi sağlamak adına gündemine aldığı konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Şimşek “Yapay zekada hazırlık düzeyimiz kötü değil ama daha çok beşeri sermayeye ihtiyacımız var. Fiber optik gibi, hyperscale veri merkezleri gibi alanlara daha çok yatırım yapmamız gerekiyor, onları önceliklendireceğiz” dedi.
Türkiye’nin beşeri sermayeyi güçlendireceğini anlatan Şimşek, yapay zeka döneminde çok yıkı gelişmelerin olabilme ihtimaline karşın iş gücü piyasası ve ona yönelik düzenlemelerin çok kritik olduğunu söyledi.
‘Türk insanı yaşlanmadan zenginleşecek’
Bakan Şimşek sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın reformlara ihtiyacı olduğunu belirterek, Türkiye’de iş gücü piyasasında yaşanan gelişmelere yönelik yapılan çalışmalara dikkati çekti ve Türk insanının “yaşlanmadan zenginleşeceğini” söyledi.
Türkiye’nin ve gelişmiş ülkelerin borçluluk oranları hakkında bilgi veren Şimşek “Orta vadede büyümeyi etkileyen faktörlerden biri olan yüksek borçluluk büyümeyi aşağı çekiyor. Türkiye’yi bütün borç unsurları itibarıyla bakarsanız yüksek borçlu addedemezsiniz. Türkiye’nin hanehalkı borcu, şirket ve finans sektörü borcu ve kamu borcu toplamının milli gelire oranı yüzde 110’un altında. Bize benzer ülkelerde yüzde 250’in üzerinde, dünya ortalaması yüzde 330’un üzerinde. Borç henüz bizim için bir hız limiti değil, bu avantajımız var” diye konuştu.