Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçe açığını azaltan radikal tedbirlerden sonra dün sosyal medyadan bir mesaj yayımladı. Piyasalara verilmiş bir mesaj gibi gözüken sözlerin, ekonomik istikrar için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük mesaj olma ihtimali, sanki daha yüksek görünüyor.
Yaptığı açıklamada, ekonomi programının üç temel bileşeni olduğunu hatırlatan Bakan Şimşek, bunu elbette söylemedi ama; şimdiye kadar sadece belirttiği ilk bileşen için adım atıldı. O da daha 2 gün önce bütçe açığının kapatılması adına atılan adımlar. Saydığı diğer bileşenler konusunda henüz bir şey yapılmadığı gibi, yakın sürede önemli aşamalar kaydedilmesi de zor görünüyor. Buradan yola çıkarak, bu adımların atılmasını gerektiğini hatırlattığını düşünüyoruz.
Şimşek söz konusu bileşenleri şu şekilde özetledi:
-Mali disiplinin yeniden tesis edilmesi; yani deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastricht kriterleri ile uyumlu bir seviyeye çekilmesi.
-Enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için kademeli parasal sıkılaştırma ve enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası.
-Makro finansal istikrarı ve diğer tüm kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformlar.
Bütçe disiplini sağlanabilir mi?
Bakan Şimşek’in alınan son bütçe tedbirleriyle, deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastrich kriterlerine uyumunun sağlanacağını kastettiğini tahmin ediyoruz. Piyasalara dönük bu mesajın gerçek olup olmayacağı, bütçe açığında görülecek sapmalar konusunda ‘deprem etkisi kılıfı’ altına saklanma ihtimali bulunduğunu da şimdiden söylemek gerek.
Bütçe açığının alınan son önlemlere rağmen nereye kadar ulaşacağı henüz bilinmiyor. Uzmanlar tedbir alınmadığı takdirde bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 10’lara kadar çıkabileceği konusunda uyarılar yapıyorlardı. Buna karşılık piyasada bu oran için yüzde 7-8 rakamları konuşuluyordu.
Alınan önlemlerin bütçedeki gelir artırıcı etkisi ve KKM’deki gibi gider azaltıcı etkisi ne olacak henüz bilinmiyor. İktisatçılar rakamlar üzerine çalışıyorlar ama büyüme oranlarının ne olacağı, enflasyonun seyri nedeniyle gsmh deflatörünün yüzde kaç olarak alınacağı konularında tahmin yapmak bir hayli zor görünüyor.
İşte bu nedenle Maastrich kriterlerine çekilmese bile bu yıl sonunda bütçe açığının milli gelirin yüzde 5’ine kadar indirilmesi imkanının bulunabileceği kaydediliyor. Yüzde 4’ün üzerine çıkacak rakamlar konusunda da “Deprem etkisi nedeniyle saptı” deme yolunun şimdiden hazırlandığı anlaşılıyor.
Mehmet Şimşek’in saydığı ilk bileşen belki piyasaya “Gerekli çabayı gösteriyoruz” mesajı anlamına gelebilir. Ancak saydığı diğer unsurlar için piyasanın bir şey yapacağı yok ve bu konularda gerekli adımların atılmasını istiyor. Yani bu mesajların daha çok birer uyarı olarak görülmesi mümkün.
En zor bileşenler
İkinci bileşen olarak belirtilen parasal sıkılaştırmaya devam ve enflasyon hedefiyle uyumlu gelirler politikası mesajının, daha çok belirleyici otoriteye yani Erdoğan’a dönük olduğu açık. Gerçi KKM’nin yükünü Merkez Bankası’na yıkarak enflasyonla mücadeleyi zorlaştırdı ama Şimşek, bütçe açığını azalttığını ve bunun tekrar bozulmaması gerektiğini belirtir gibi. Gelirler politikasının maaş zamlarını kapsadığı, yani memura emekliye yüksek maaş zamları yapılmaması gerektiği konusunda uyarı yapıldığını da söyleyebiliriz.
Ancak enflasyonla ilgili beklentilerin bozulduğu o nedenle hangi zam oranının yüksek kalacağı da belli değil. Bu bileşen içinde yeralan, orta vadede enflasyonu tek haneye indirecek kademeli parasal sıkılaştırma konusu da tartışmalı bir konu. Şimşek, kademeli sıkılaşmanın devam etmesini yani faiz artışlarının yüksek oranlarda devam etmesi için bir uyarı yapmış gibi gözüküyor. Ancak bu noktada kademeli olduğu zaman zaten faiz artış ihtiyacının şimdiden büyüdüğünü söylemek de gerekir. Şimşek belli ki kademeli parasal sıkılaştırma konusunda yine yukarılardan bir fren gelme ihtimali konusunda uyarıyor.
Son bileşen olarak belirttiği, “Makro finansal istikrarı ve diğer tüm kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformlar” konusu ise şimdilik bize çok uzak gözüken aşamalar. Yapısal tedbir sözünün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından pek kabul görmediğini herkes biliyor. Ancak Şimşek’in de dediği gibi, makro ekonomik istikrarı sağlamak için, yapısal tedbirlerin alınması da şart. Ancak yapısal tedbir dediğimizde, gerekenlerin geniş bir yelpazeye sahip olduğunu, önemli siyasi ve hukuki reformlara ihtiyaç bulunduğunu da hatırlatmak gerekiyor. Bunlar yapılmadığı takdirde istenen doğrudan yabancı sermayenin gelmesi de zor, gecici olarak gelen yabancı sermayenin Türkiye’de kalıcı olması da.
Hala cari açık üreten bir ekonominin de yabancı sermayeye ihtiyacı şart. Bunun için gereken siyasi iradenin var olup olmadığı ise tartışmalı.