Unvan ve title’lar iş hayatının en büyük numarası. Hepimiz balıklama bu tuzağın içine dalıyoruz. İş hayatında var olma sebebimizi çoğu zaman yeni pozisyonlara yükselmek ve en iyi unvanlara sahip olmak olarak yorumluyoruz.
Organizasyon şemasında yukarıya doğru kutular azaldıkça ve adımız o kutularda oldukça ofiste ve dışarıdaki toplantılarda yürüyüşümüz hatta konuşmamız bile değişmeye başlıyor.
Her toplantıda açılış ve kapanış konuşmalarını senin yapman, bir açılış varsa kırmızı kurdeleyi senin kesmen, başkası yapsa bile basın bülteninde adının en tepede olması gerekliymiş duygusu içimizi kavuruyor.
‘Haddini bildirmek için fırsat arıyoruz’
Bunların olmaması durumunda gereksiz gerilim yaratıp ve bunu herkese hissettirip bir daha olmaması konusunda kırıcı mesaj ve mailler atmayı kendimizde hak görüyoruz. Hatta bize bağlı ama adı bizden daha çok öne çıkan biri olursa haddini bildirmek için fırsat arıyoruz.
Herkes yerini bilmeli, en tepe yönetici olarak şirketin adı geçtikçe benim adım da orada olmalı hevesine kapılıyoruz. En azından o pozisyonda bizim adımız yazdığı sürece.
Atama mailinin tüm organizasyona duyurulduğu dakikalarda sağdan soldan gelecek mesajları ve mailleri defalarca okuyup açtığımız ‘kutlama mesajları’ dosyasına atarken aldığımız keyfi başka hiçbir şeyden alamıyoruz.
İşte şimdi duracak dünya senin için, telefonlar, mesajlar ve mailler gelmeye başlayacak.
‘Çok tebrikler, çok hak edilmiş bir atama’. Hatta geç bile kaldılar.
Aslında kime terfi giderse en çok hak ‘O’ etmiş olacaktı. Sen seçilirsen seni sevenler ve taraftarların, rakibin seçilseydi onun sevenleri ve taraftarları en çok onun hak ettiğini düşünecekti.
‘Kimlerin aramadığı konusu da derdimiz olabiliyor’
Ek olarak kimler kutlama için mesaj attı veya aradı listesi yaparken kimler aramadı ya da yazmadı, konusu da derdimiz olabiliyor.
Yaptıklarının görülmesi ve sorumluluklarının artması açısından yukarılara tırmanma hikayesi elbette çok önemli. Unvanlar, hem organizasyonda hem de organizasyon dışında o konu veya işin yönetiminin kimde olduğunu sembolize eden tanımlar. Daha büyük işleri yönetmek ve karar verici olmak elbette iş hayatında hepimiz için en büyük tatmin. Özellikle ekibe iyi liderlik yapmak ve ortak hedefler yaratmak sonrada hedeflenen sonuçları almak unvandan bağımsız olabilecek işler.
Her unvan alan yukarıdakileri yapacak diye bir şey yok zaten. İyi lider kadar kötü liderler de iş hayatında kendine yer buluyor. Belki de unvan konusunu daha büyüten ve gündeme taşıyanlar da onlar.
Şirketten şirkete, kültürden kültüre değişse de iş yaşamının vazgeçilmezi unvanlar.
Çünkü arkasında çok sayıda maddi ve manevi anlam yüklü. Maddi anlamı tahmin edebileceğiniz gibi maaş, prim veya yan haklar adı verilen kullandığınız araç türünden sigorta türüne, kişisel şoför veya sekreter imkanlarından gideceğiniz yurt dışı eğitimlere kadar farklılıklar gösterebiliyor.
Masaya özel garsonlar servis yapıyor
Bazı kurumlarda üst pozisyonlar için yemekhanede özel masa hazırlatıldığını, herkes yemeğini kendi alırken o özel masaya özel garsonların servis yaptığını, bazı kurumlarda otoparkta bazı pozisyonlara özel park yeri ayrıldığını görmek de mümkün. Ya da iş seyahatinde şu pozisyon ve üstüne VIP’e girişi kartı veya business uçma hakkına olduğunu da.
Bu işler için tüm dünyada bir ‘grade’ ya da bizim dilimizle ‘puanlama’ sistemi yaratılmıştır. Dünyanın neresinde çalışıyor olursanız olsun şirket dilinde sizin bir puanınız var. Tüm şirket o rakamı duyunca sizin ne yetkileriniz olduğunu anlar. Ne kadar önemli olduğunuz rakamınızdan bellidir. Kim olduğu ve ne yaptığından çok puanı yüksekse, ‘bir merhaba demekte fayda var, ileride lazım olur’ işlerine girebilirsiniz mesela.
Yaratılan en akıllı girişim fikri nedir?
İster Güney Afrika ofisinde çalışın ister New York, ister İstanbul ofisinde bu adam 22 grade denirse herkes onun önemli biri olduğunu ve iyi bir yaşam kalitesine sahip olduğunu bilir. Hatta şirketlerde yeni işler, yeni pozisyonlar açıldıkça bu puan sisteminin yeniden yapılması için yetkili şirket çağrılır. Onlar da yeni pozisyonu değerlendirerek yeni açılan, birleşen ya da ortadan kalkan pozisyonların yarattığı etkileri araştırıp yeni bir puanlama yapar. Bana göre dünyada yaratılan en karlı ve akıllı girişim fikridir.
İşte bu süreçte hayat durur, nefesler kesilir ve herkes yeni puanını bekler. Demek ki sadece title’lar değil puanlar ve grade’ler de iş hayatımızı etkiliyor.
İşe girerken, iş değiştirirken, hatta eş ve arkadaş seçerken bile unvanları değerlendirmeye alan iş insanları vardır. Unvana göre iş toplantısına girip girmemeye ya da iş dışında görüşüp görüşmemeye de karar verebilirler.
Yeni tanıştığımız kişilere kendimizi çoğu zaman unvanımızı söyleyerek tanıtırız. Kendimizi en iyi anlatan ve yücelten sıfatın unvan olduğuna dair yaygın bir inancımız var.
İşe girerken bile yapacağımız işten ve aranan yeteneklerden çok işin unvanına göre seçimler yapmaya başladık. Uzman, temsilci, yetkili veya memur. Aslında hepsi de üniversiteden sonra giriş pozisyonları olmasına ve hepsi de üç-beş sene sonra hayatımızdan sonsuza kadar çıkıp unutulacak olmasına rağmen iş seçerken pozisyon ve unvanları önemsiyoruz. Odaklanmamız gereken konu ‘bu iş bana ne katacak ve istediğim iş bu mu’ diye kendimize sormak yerine, ‘işe giren diğer arkadaşlarım satış temsilcisi olduğumu duyarsa bunun için mi okudun derler’ diye düşünmeye başlarız. Hatta işi sevsek bile unvanı yüzünden hayır diyebiliriz.
Kimler yükselmeyi daha çok hak eder?
Unvan seçmek yerine işini iyi yapan, verilen işten daha fazlasını üretmek için araştıran ve soran, yaptığı işten keyif alan ve işine ve ekibine bağlı çalışanlar yükselmeyi daha çok hak eder.
En iyi ve büyük atamalar çok da beklemediğiniz anlarda gelirse daha değerlidir.
Şirket işinde ve dışında unvanınızdan çok adınız ve yaptığınız işler gündem oluyorsa o zaman isminizin önündeki unvanı daha çok hak ediyorsunuz demektir.
Kendinizi tanıtırken bir toplantıda sadece isminizi söylemeniz yeterlidir. İster en alt, isterse en üst kademede olun fark etmez, toplantı ya da sunuşunuz başlayınca yetkinliğiniz ve bilginiz zaten görülecektir.
Çok merak eden olursa zaten unvanınızı tanışmanın başında soracaktır zaten. O da unvanınıza göre size ne diyeceğine ve nasıl davranacağına karar verecek biri olacaktır.
‘En iyilerin ortak noktaları nelerdi?’
Son haftalarda yaptıkları işlere çok saygı duyduğum ve konusunda Türkiye’nin en iyileri olduğunu bildiğim isimlerle tanışma ve konuşma şansım oldu.
Rahat Battı podcastlerinde tanıştığım ve hikayelerini öğrendiğim bu değerli insanların ortak özellikleri çok benzer. Tevazuları ve yaptıkları yapacakları iyi işleri anlatırkenki sadelikleri ve coşkuları.
Bugüne kadar yıllarca değişik ülkelerde değişik insanlarla bir araya geldim. Bunlar arasında bakanlar, federasyon başkanları, politikacılar veya kamu yönetiminden çok üst düzey insanlar oldu. Ya da iş dünyasından en üst düzey iş insanları.
Ama en iyi dinlediğim ve dinlerken çok saygı duyduğum isimler işini tutku ile yapan ve mücadelesinden hiç vazgeçmeyen öğretim görevlileri ve sanatla uğraşanlar oldu.
İş hayatında yaptığımız işlerin ve unvanların veya büyük başarı hikayeleri diye anlattıklarımızın onların yaptıkları yanında çok küçük kaldığını bilmek ve anlamak çok önemli. Sahip olduğumuz unvan ve title’ların da.
O yüzden yaptığımız işi severek ve geliştirerek yapmak, çevremizdeki insanlara güven vermek ve onlara güvenmek, adil ve şeffaf kararlar almak, gençlere güvenmek ve onları yetkilendirmek bütün unvan ve pozisyonlardan daha kıymetli.
Bu bakış açısı ve kafa yapısına sahip olunca sadece size bağlı çalışanlar değil dışarda tanıştığınız ve konuştuğunuz insanlar da unvanınızdan dolayı değil, yaptıklarınızdan dolayı saygı ve sevgi duymaya başlayacaktır size.
Sizi unvanlarınız değil, ürettiğiniz işin sonuçları ve birlikte olduğunuz insanlar anlatsın, asıl zenginlik ve mutluluk odur.