Eski ABD Başkanı Donald Trump haftalardır hakim karşısına çıktığı “sus payı” davasında yöneltilen 34 suçtan da suçlu bulundu. Yargıç Trump’ın alacağı cezaya temmuz ayında tam da Cumhuriyetçilerin adayının seçileceği gün karar verecek. En kötü senaryoda Trump dört yıl hapis cezasına çarptırılıp hapse atılacak, en iyi ihtimalde şartlı tahliye edilecek. Tabii kararı temyize de taşıyabilir. Ancak Trump’ın tek kaybı bu olmayacak gibi görünüyor. Zira eski lider sus payı davasında çıkan karar sonucu cuma günü servetinden milyonlarca dolar kaybetti. Peki ABD’li milyarderlerin Trump’ı desteklemeye devam etmesini nasıl yorumlamalı?
2016 yılındaki seçimlerde porno yıldızı Stormy Daniels’a geçmişte yaşadıkları ilişkiyi açıklamasın diye 130 bin dolar veren Trump parayı seçim harcaması olarak gösterdiği için belgelerde tahrifat yapmaktan suçlanmıştı. Aslında Trump’ın amacı bu davayı da diğer üç dava gibi seçim sonrasına saklamaktı, ancak mahkemeden kaçamadı.
Trump Media & Technology Group’un hisseleri cuma gününü Wall Street’te yüzde 5,3 düşüşle tamamladı. Piyasalar kapandığında Trump’ın hissesi yaklaşık 5,6 milyar dolar seviyesindeydi. Halbuki duruşmadan önceki gün bu meblağ altı milyar dolara yakındı. Şirketin hisseleri cuma günü sert bir şekilde çakılsa da dün biraz toparlanmaya başladı.
Truth Social’ın çatısı olan Trump Media’nın mart ayında piyasadaki büyük çıkışı Trump’ın servetini milyarlarca dolar artırmış, eski lider ilk kez dünyanın en zengin 500 insanı arasına girmişti. Ancak Trump Media’nın hisseleri dalgalı bir seyre sahip ve hisselerini eylül ayına kadar elden çıkarmasına mani olan anlaşma nedeniyle Trump’ın eli kolu bağlı.
Bu arada şirketin finansal getirileriyle piyasadaki durumu birbirine eşdeğer hale gelmiş değil. Trump Media’nın net zararı bu yılın ilk üç ayında 210 milyon dolardan 328 milyon dolara çıkarken, aynı dönemde geliri de 770 bin 500 dolara gerileyerek yüzde 31’e düştü. Öte yandan şirket sosyal medya aracılığıyla bireysel yatırımcılar arasında popülerlik kazandı. Bazı Trump destekçileri, eski liderin sus payı davasında suçlu bulunmasının ardından yatırımcıları hisse almaya davet etti.
Milyarderler neden Trump’ı destekliyor?
ABD’li milyarder Elon Musk ve yatırımcı David Sacks, geçen ay Hollywood’da zenginleri davet ettikleri gizli bir akşam yemeği partisi düzenledi. Amaçları Trump’ı Beyaz Saray’a getirmelerini sağlayacak desteği bulmaktı. Davetli listesinde Peter Thiel, medya patronu Rupert Murdoch, Travis Kalanick, Michael Milken ve Trump’ın eski Hazine Bakanı Steven Mnuchin vardı.
Musk kendi sosyal medya platformu X’te ABD Başkanı Joe Biden karşıtı söylemlerini de giderek artırıyor. New York Times’ın analizine göre Musk bu yıl ayda ortalama en az yedi kez Biden hakkında paylaşım yaptı. Yaşından tutun da sağlık ve göçmen politikasına kadar pek çok konuda Biden’i eleştirdi. Öte yandan aynı süre zarfında Trump’ı övdüğü 20’den fazla paylaşım vardı. ABD’li milyardere göre Trump’ın karşı karşıya kaldığı ceza davaları “medya ve savcılığın önyargısının sonucu”ydu. “Aman canım ne olacak övdüyse” dememek gerekiyor. Zira Musk’ın X’te 184 milyon takipçisi var, platform kendisine ait olduğu için algoritmayı manipüle ederek paylaşımlarını gören kişi sayısını da pekâlâ artırabilir.
Kaldı ki Musk sahip olduğu nüfuzu şimdiye kadar sadece Trump’ı değil, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’yi ve Brezilya’nın eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’yu desteklemek için de kullandı. Musk’ın bu üç lideri desteklemesi kendi çıkarlarıyla örtüşüyor. Örneğin Hindistan’da Tesla araçları için düşük ithalat tarifeleri için izin alabildi. Brezilya’da SpaceX’in Starlink hizmeti için yeni bir pazar alanı açtı. Arjantin’de ise Tesla’nın bataryaları için gerekli bir cevher olan lityuma ulaşabiliyor.
ABD’nin eski Çalışma Bakanı Robert Reich The Guardian’da kaleme aldığı köşe yazısında Musk ve diğer milyarderlerin eylemlerinde çok daha derin bir şeyler döndüğünü yazıyor. “Musk, Thiel, Murdoch ve yandaşları demokrasiye karşı bir harekete öncülük ediyor” diyor Reich. Bir de Thiel’in bir zamanlar ki “Artık özgürlük ve demokrasinin birbiriyle uyumlu olduğuna inanmıyorum” sözlerini hatırlatıyor.
Thiel, Trump’ın iddia ettiği gibi 2020 seçimlerinin çalındığına inanıyor, Biden’ın yürüttüğü göçmen politikasının “ülkeye daha fazla Demokrat seçmen gelmesini sağlamak” olarak yorumlayan JD Vance’in senatörlük kampanyasına 15 milyon dolar akıtmıştı. Şu sıralar Vance’in Trump’ın başkan yardımcısı olma ihtimaline olası bakılıyor. Milyarderlerin parası şimdi de 2024 seçimlerine akıyor.
Americans for Tax Fairness tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre 2024 seçimlerine sadece 50 aile şimdiden 600 milyon dolardan fazla para akıtmış. Bu paranın büyük kısmı Trump’ın partisi Cumhuriyetçilere gidiyor. Bir zamanlar 6 Ocak Kongre baskınını “demokrasiye bir hakaret” olarak niteleyen Blackstone Group’un CEO’su Stephen A Schwarzman şimdilerde Trump’ı destekliyor. Sebebiyle ABD’nin “ekonomi, göç ve dış politikasının yanlış yöne doğru gitmesi.”
Trump dönemindeki ekonomi politikalarından kim çıkar sağladı?
Ocak ayında İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan JPMorgan Chase’in yönetim kurulu başkanı ve CEO’su Jamie Dimon da Trump’ın başkanlık dönemindeki politikalarına övgüler yağdırdı. Dimon “Şimdi dürüst olalım. Trump ekonomiyi gayet iyi büyüttü. Vergi reformu da işe yaradı” dedi. Reich, Trump döneminde iş piyasasında 2.9 milyonluk bir kayıp yaşandığını söylüyor. Trump’ın vergi indiriminin faydasını da JPMorgan Chase gibi büyük şirketlerin gördüğünü söyleyen Reich ortaya çıkan maliyetin bütçe açığında dev bir yarık açtığını vurguluyor: “Eğer Trump’ın, Bush’un vergi indirimleri olmasaydı federal borcun ulusal ekonomiye oranı şimdi daha düşük olacaktı.”
Reich’e göre milyarderlerin tek amacı vergi indirimleri ya da yasal düzenlemeler değil; demokrasiyi geriletmek. Kasım ayında bir podcast sırasında Musk’ı siyasete girip girmediği sorulduğunda cevap olarak “Medeniyete karşı tehdit olarak gördüğüm duyarcı zihniyet virüsüne karşı savaşmak politikleşmekse o zaman evet siyasete giriyorum. Duyarcı zihniyet virüsü komünizmin maskelenmiş halidir” demişti.
Muhafazakâr eski zenginlerin Amerikan kurumlarını korumak için belli başlı kişilere oy verdiğini söyleyen Reich yeni nesil zenginlerin hiçbir şeyi korumak istemediğini vurguluyor: “En azından sosyal güvenlik, medeni haklar, kadınların oy hakkı da dahil 1920’lerden sonra ortaya çıkan hiçbir şeyi korumak istemiyorlar.”
Reich sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hiç de tesadüf olmayan bir şekilde 1920’ler Amerika’nın soyguncu baronlarının ülkenin servetini yağmaladığı, geri kalanlarında yaşam standartlarını korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak için büyük borçlara girmek zorunda kaldığı Yaldızlı Çağ’ın son nefesini verdiği yıllardı.
Bu borç balonu 1929’da patladığında Büyük Buhran’ı yaşadık. Sonra da Benito Mussolini ve Adolf Hitler, özgürlüğe ve demokrasiye karşı dünyanın tanık olduğu en büyük tehdidi yarattılar.
Amerika’nın Yaldızlı Çağı ile 1930’larda bir kanser gibi büyüyen faşizmden bir şey öğrendiysek o da gelir ve servetteki büyük eşitsizliklerin Musk, Thiel, Schwarzman ve Murdoch gibi milyarderlerin şimdi tam olarak yaptıkları gibi demokrasiyi ve özgürlüğü yok edecek diktatörleri yaratmasıdır.
Faşist diktatörlerin yönetimi altında kimse güvende değildir, oligarklar bile.”