2017-2022 döneminde Türkiye'de sanayi verimliliği azalırken hizmet verimliliği kendi gelir grubu ortalamasının bile üstünde arttı. Yüksek gelirli ekonomilerde ise sanayi verimliliği hizmetler verimliliğinden daha hızlı artıyor.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kalkınma Programı Direktörü Ekrem Cunedioğlu’nun hazırladığı “İmalat Sektörü ve İyi İşler” başlıklı bilgi notu Türkiye’de imalat sanayisinde işçilik maliyetlerinin yüksek olduğu savını boşa çıkartırken verimlilik konusunda da alınacak hayli yol olduğunu gösteriyor. Bilgi notundaki ilginç tespitlerde biri de Türkiye’de 2020-2022 döneminde inşaat sektörü dahil sanayi sektöründe çalışan başına katma değerin tüm dünyanın tersine düşmüş olması. Cunedioğlu bilgi notunda şu görüşleri paylaşıyor:

“Hem işçi başına hem de çalışılan saat başına sanayi üretimi pandemiden beri Türkiye’de yerinde sayıyor. Alternatif bir verimlilik göstergesi olarak çalışan başına katma değere baktığımızda da benzer bir sonuçla karşılaşıyoruz. ILO ve Dünya Bankası verilerini kullanarak hesapladığımız sanayi sektöründe (inşaat dahil) çalışan başına katma değer 2020-2022 döneminde Türkiye’de yüzde 6,6 azalırken, dünya genelinde yüzde 1,3, üst-orta gelirli ülkeler grubunda yüzde 5,5, yüksek gelirli ülkeler grubunda ise yüzde 5,1 artmış. Ancak Türkiye için asıl dikkat çekici husus, izlenen büyüme modelinin de bir yansıması olarak hizmetler sektöründeki verimliliğin çok hızlı artması. Şekil 1’de görüleceği üzere 2017-2022 döneminde Türkiye sanayi verimliliğinde azalma yaşarken, hizmetler verimliliğinde kendi gelir grubu ortalamasının bile üzerinde bir artış hızı sergilemiş. Yüksek gelirli ekonomilerde sanayi verimliliği hizmetler verimliliğinden daha hızlı artıyor ve üst-orta gelirli ülkelerde de 2017 öncesinde benzer bir eğilim söz konusu. Böyle bir ortamda Türkiye’de sanayi verimliliğinin azalıyor olması bizim sanayi için de farklı politikalara ihtiyaç duyduğumuz anlamına geliyor.

Endüstriyel robot fiyatları ortalama ücretlere göre yüksek

Endüstriyel robotların emeği ikame etme potansiyeli dijital dönüşümün sosyal boyutuna yönelik tartışmaların merkezinde yer alıyor. Oxford Economics’in 2019’da yayımladığı bir çalışma da bir endüstriyel robotun kurulumundan sonraki ilk yılda 1,3 işçinin yerini aldığını ama firma robotları daha etkin kullanmayı öğrendikçe bu oranın 1,6’ya çıktığını gösteriyor. Endüstriyel robotların imalat süreçlerine penetrasyonu arttıkça imalat sektörünün istihdam yaratma kapasitesi daha da azalacak ve penetrasyon hızını belirleyen ana faktörlerden biri de elbette robotların fiyatı olacak. Deloitte’un 2018’deki bir çalışmasına göre endüstriyel robotların ortalama satış fiyatı 2009’da 63.000 ABD doları iken 2014’te 45.000 ABD dolarına gerilemiş ve 2018’e kadar bu düzeyde seyrini sürdürmüş. Interact Analysis tahminleri ise endüstriyel robot fiyatlarında 2020’ye kadar az da olsa düşüşün devam ettiğini ama pandemiden sonra yaşanan tedarik zinciri aksaklıkları nedeniyle sert bir artış yaşandığını gösteriyor. Endüstriyel robot fiyatları tekrar düşüş trendine girerse robot penetrasyonunun gelişmekte olan ülkelerde de artması beklenebilir. Ancak Türkiye gibi emeğin işveren maliyetinin düşük olduğu ülkelerde bu dönüşümün o kadar da hızlı gerçekleşmeyeceğini beklemek yanlış olmayacaktır.

ILO’nun 2022 verilerine göre Türkiye’de imalat sektöründeki ortalama saatlik ücret 3,86 ABD doları. (Şekil 2) İmalat işleri için sunduğu nominal ücret neredeyse Özbekistan ile aynı düzeyde olan ve kıyas ülkelerinin oldukça gerisinde bir ülkeden bahsediyoruz. Yabancı para cinsinden ücret örneği verildiğinde kur tartışması başladığından, bu tartışmayı bertaraf etmek üzere ortalama ücretin kişi başına GSYH’ye oranına da bakabiliriz. Türkiye için değişen pek de bir şey yok ama Özbekistan aslında kendi gelir düzeyine kıyasla Türkiye’den oldukça yüksek ücret veriyor gibi bir sonuç var. Ancak robot penetrasyonu açısından asıl belirleyici olan ücretin düzeyi. Örneğin bir işçinin ayda 225 saat çalıştığını varsayarsak İtalya’daki imalat işçisinin yıllık işveren maliyeti yaklaşık 83.000 ABD doları iken bizde 10.400 ABD doları civarında. Bir endüstriyel robotun kısa vadede 1,3 işçiyi ikame edeceğini düşündüğümüzde İtalya’daki işveren 108.000 ABD doları emek maliyetiyle 45.000 ABD doları robot fiyatını karşılaştıracak. Türkiye’de ise bu karşılaştırma 13.500 ABD doları emek maliyetiyle 45.000 ABD doları robot fiyatı arasında gerçekleşecek. Bunun oldukça basit bir hesap olduğunun ve dönüşüm kararını alırken birçok başka faktörün de dikkate alınabileceğinin farkındayım. Ancak ücretlerin düşük olmasının imalat sektörünün dijitalleşmesini ya da otomasyonu yavaşlatma ihtimalini en azından bir hipotez olarak dikkate almalıyız diye düşünüyorum.

Türkiye’nin imalat sektörü ortalama ücretlerinin diğer ülkelere göre düşük olması sektörel yapı farklılığından kaynaklanıyor olabilir. Nitekim Şekil 2’de yer alan ülkelerin imalat katma değerinde orta ve yüksek teknolojili sektörlerin payının imalat sektörü ortalama saatlik işgücü maliyeti ile korelasyonu 0,69, kişi başına gelire oranla saatlik işgücü maliyetiyle korelasyonu ise 0,42. Ancak Türkiye’de özellikle 2016’dan sonra yaşanan hızlı ücret düşüşü sadece sektörel yapıyla açıklanabilecek bir durum değil. Şekil 3’te bazı Avrupa ekonomilerinin 2016 ve 2022’deki kişi başına gelire oranla imalat sektörü saatlik işgücü maliyetleri görülebilir. Bu dönemde imalat sektöründeki işveren maliyeti azalan Avrupa ekonomileri var ama bu ülkelerde yaşanan azalma Türkiye’deki yüzde 41 azalmanın yanında anlamsız kalıyor.

Türkiye’de iyi işleri hangi sektör sağlayacak?

TOBB ETÜ Sosyal Politikalar Merkezi, tarım dışında, kayıtlı ve zamana bağlı eksik olmayan istihdamı eğreti olmayan istihdam olarak tanımlıyor. Bu tanımdan hareketle imalat ve hizmetler sektörlerinde kayıtlı ve zamana bağlı eksik olmayan istihdamın sektörlerin toplam istihdamı içindeki payını iyi iş oranı olarak varsayabiliriz. Şekil 4’te görüleceği gibi 2019’dan sonra özellikle kayıt dışı istihdamdaki azalmaya bağlı olarak her iki sektördeki iyi iş oranı artıyor. Ancak bu tanıma bir gelir kriteri de eklenebilir. Nitekim iyi bir işin çalışana yeterli ücreti sunmasını da bekleriz. Yeterli ücreti belirlemek için Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı Türkiye Beslenme Rehberi 2022 çalışmasında 30-39 yaş grubunda ve orta aktif fiziksel aktivite yoğunluğundaki medyan (ortanca) erkeği referans çalışan olarak varsaydık. Bu referans çalışanın günlük kalori gereksinimi 2452 kkal. TÜRK-İŞ’in hesapladığı açlık sınırını, 4 kişilik hane için varsaydıkları toplam günlük enerji gereksinimi olan 10600 kkal’e bölüp 2452 ile çarptığımızda referans çalışanımız için bir dengeli beslenme eşiği belirlemiş oluyoruz. Bu eşiğin 4 katının yeterli ücret eşiği olduğunu varsayıp iyi iş tanımına bu kriteri eklediğimizde iyi iş oranı sonuçları tamamen değişiyor. 2022 itibarıyla Türkiye’deki tarım dışı işlerin sadece yüzde 44,7’si gelir kriterimizi sağlayan iyi iş tanımını sağlıyor. Yine Şekil 4’te görüleceği üzere gelir kriteri eklenmiş iyi iş oranı hem hizmetler hem de imalat sektörlerinde 2020’den sonra hızlı şekilde azalıyor. Hatta imalat sektöründeki iyi iş oranı azalmasının hizmetlerden daha fazla olması dikkat çekiyor.

Bu kısa değerlendirmede öne çıkan iki bulgu var. Birincisi Türkiye’de imalat sektörü ortalama ücretlerinin oldukça düşük olması sektörün dijitalleşmesini geciktirebilir. Kısa vadede düşük ücret bir avantaj gibi görünse de orta-uzun vadede teknolojik gelişmelere uyumda gecikmeden kaynaklı rekabetçilik kaybı yaşanabilir. İkincisi Türkiye’de zaten ücretler oldukça düşükken imalat firmalarının ülke dışına yatırım taşıma veya Türkiye’deki faaliyetlerinde Hindistan’dan, Bangladeş’ten gelen ve vasıflı olmayan işçi çalıştırma eğiliminde olması. Bu eğilimin ülkeyi verimlilik ve yenilikçilik artışına götürmeyeceği aşikar. Oysa kalkınma ve ikiz dönüşüme uyum gibi konularda ilerleme sağlamak istiyorsa, Türkiye’nin en çok ilerleme sağlaması gereken alanlar da verimlilik ve yenilikçilik. Türkiye’nin küresel trendleri de dikkate alarak hizmetler sektörünün iyi işler yaratma kapasitesini artıracak yeni çözümlere ihtiyacı var. Ancak bunu yaparken imalat sektörünü kendi akışına bırakmak da pek rasyonel görünmüyor. Zira Türkiye’de imalat sektörünün son dönemdeki performansını vasatın altına yolculuk şeklinde özetlemek mümkün.