İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times’a göre Ankara’nın dünyanın en az gelişmiş kıtası Afrika’da etkinliği artıyor. Gazete gelişmeleri “Türkiye’nin Afrika’daki ağırlığı artıyor” başlıklı bir makaleyle mercek altına aldı:
“Somalili ve Etiyopyalı diplomatlar Doğu Afrika ülkeleri arasında bir savaşa neden olma potansiyeli taşıyan uyuşmazlığı sona erdirmeyi amaçlayan görüşmeler için bu ay Türkiye’nin başkentine geldi. Üst düzey bir Türk diplomat Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın müzakerelere hakemlik ettiğini ve her bir heyeti yüz yüze görüşmeler için bir araya getirmeden önce bakanlığında ayrı odalara yerleştirdiğini söyledi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da denize kıyısı olmayan Etiyopya’nın Ocak ayında Somali’yi kızdıran ayrılıkçı Somaliland bölgesinde bir deniz üssü inşası için anlaşmaya varmasının ardından iki ülkenin arasını düzeltmek için lobi faaliyeti yaptı.
Ankara’nın Mogadişu ve Adis Ababa arasında önümüzdeki ay devam edecek olan görüşmelerde arabuluculuk rolü Türkiye’nin Afrika’daki etkisinin son yirmi yılda nasıl arttığını gösteriyor. Çin ve ABD gibi pek çok ülkenin bölgede etkilerini göstermeye çalıştığı bir dönemde Türkiye’nin güçlü siyasi, ticari ve güvenlik ittifakları kurması kendisini güçlü bir oyuncu olarak konumlandırmasını sağladı. Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Elem Eyrice Tepeciklioğlu ‘Türkiye’nin Afrika’da artan etkisi dış politika seçeneklerini çeşitlendirme, bölgesel güç iddialarını yansıtma ve bölgesel ve küresel meselelerde daha büyük bir rol oynama arzusuyla ilgilidir’ diyor.
TÜRK HAVAYOLLARI AFRİKA’DA EN ÇOK NOKTAYA UÇUYOR
Alman düşünce kuruluşu Konrad Adenauer Vakfı’nın Sahel Program Direktörü Ulf Laessing ‘[Ankara] Afrika’yı Türk dış politikası için bir öncelik ilan ederek zemin hazırladı’ diyor. Türkiye’nin son birkaç yılda Afrika kıtasında hızla artan etkisi özellikle Sahra’nın güneyindeki yarı kurak Sahel şeridinde (Kuzeyde Sahra’dan güneyde daha az kurak Sudan bölgesine (aynı ismi taşıyan Sudan ülkesi ile karıştırılmamalıdır) geçişi oluşturan bölge) öne çıktı.
Ankara Sahel bölgesindeki nüfuzunu teröristlerin ve isyancı grupların saldırılarıyla halkın öfkesinden yararlanan isyancı askerlerin birkaç hükümeti düşürmesinin ardından Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi orta güçteki ülkelerle birlikte arttırdı. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi adlı düşünce kuruluşunda çalışan eski CIA yetkilisi Cameron Hudson Afrika’nın birden fazla yabancının nüfuz için yarıştığı ‘daha rekabetçi bir yer’ haline geldiğini söylüyor. Hudson ‘Afrika ülkeleri kıtada on yıllar boyunca süren Fransız, İngiliz ya da Amerikan müdahalesinden soğudukça orta güç ülkeleri yeni fırsatlara ve ortaklara sahip oluyor’ diyor.
Analistlere göre Türkiye’nin Afrika’da yayılma stratejisi ilk olarak 2011’de önemli değişimler geçirdi. Türk şirketlerinin kıtanın yükselen ekonomik gücünden faydalanmak istemesi ve Ankara’nın nüfuzunu yakın çevresinin ötesine genişletme hedefi bu hamleyi tetikledi.
Somali’de kız çocuklarına ‘İstanbul’ ismini veriyorlar
Erdoğan Somali’ye 2011’de büyük bir kıtlığın pençesindeyken gitti ve ülkeyi Afrika dışından neredeyse yirmi yıldır ziyaret eden ilk lider oldu. Erdoğan Somali’nin başkenti Mogadişu’nun havaalanı, limanı ve caddelerinde dalgalanan Türk bayraklarıyla coşkulu bir şekilde karşılandı. Şık bir takım elbise giyen ve eşi ile bir grup bakanın eşlik ettiği Erdoğan havan topu mermilerinin isabetiyle çukurların kapladığı sokakları gezdi ve diğer ülkeleri de yardıma çağırdı. O zamanki açıklamasında ‘Burada yaşanan trajedi medeniyet ve çağdaş değerler için bir sınavdır’ dedi. Ziyaretin Somali üzerinde İstanbul’un ülkede giderek yaygınlaşan bir kız ismi haline gelmesi gibi farklı alanlarda uzun süreli etkileri oldu. Türkiye Ankara’nın öncülük ettiği ve çoğu zaman Türk şirketleriyle birlikte yürüttüğü ticari, güvenlik, diplomatik ve dini çabaların bir karışımıyla Afrika’daki varlığını hissettirmeye devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 2013’e göre neredeyse yüzde 50 artarak 32 milyar dolara ulaştı. Türk müteahhitler ayrıca Nijer de dahil olmak üzere batılı meslektaşlarının güvenlik riskleri nedeniyle genellikle uzak durduğu birçok ülkede havaalanı ve otel gibi en az 1.800 altyapı projesinde çalıştı. Laessing ‘Türk hükümeti Türk inşaat şirketlerinin bölgede bir yer edinmesine yardımcı oldu, Batılı ülkelerin görmezden geldiği ülkelere yatırım yapmak için daha fazla risk aldı’ diyor. Eski CIA’ci Hudson Türk şirketlerinin Erdoğan’ın önemli diplomatik bağlar kurduğu Afrika ülkelerine yatırım yapmasının ‘tesadüf olmadığını’ söylüyor ve ekliyor:
‘Hepsi aynı yere bakan birçok yeni güç var. Hizmet verilmesi gereken büyüyen ancak az gelişmiş bir iç pazar, ulusal savunma sanayileri, ordular veya altyapı veya gelişmekte olan tüketici pazarları olsun, büyük fırsatlar bulunuyor.’
Türkiye Afrika’da kalpleri ve zihinleri kazanmasına yardımcı olacak yumuşak güç girişimlerine de yatırım yaptı ve bazen ortak dini inançlara bel bağladı. Gana’nın başkenti Akra’da İstanbul’un ikonik Sultanahmet Camii tarzında Ulusal Cami’yi inşa etmek için yaklaşık 10 yıl harcadı. Mali, Cibuti, Sudan ve başka yerlerde de başka camiler için de ödeme yapıldı. Somali Türkiye’nin inşa ettiği okul ve hastanelerden faydalandı ve zeki Afrikalı öğrencilere Türkiye’de eğitim alma fırsatı sunan burs programları bulunuyor.
Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla görevli kuruluşu TRT geçen yıl İngilizce, Fransızca, Svahili ve Hausa dillerinde yayın yapan bir Afrika haber servisi başlattı. Bu arada sivil havacılıkta ulusal bayrak taşıyıcısı Türk Hava Yolları veri analiz şirketi Cirium’un Ağustos ayı uçuş verilerine göre şu anda Afrika’da Afrikalı olmayan diğer tüm havayolu şirketlerinden daha fazla noktaya hizmet veriyor. Türkiye ayrıca birçok Afrika ülkesine yönelik vize kısıtlamalarını gevşeterek özellikle Sahel ülkelerinden gelen orta ve üst sınıf vatandaşların iş, eğlence ve tıbbi ihtiyaçlar için Türkiye’yi tercih etmelerini sağladı. Laessing ‘Sahel’den gelenler Avrupa’dan vize alırken genellikle ayrımcılıkla karşılaşıyor’ diyor.
‘Türkiye her yerden insanın ziyaretini kolaylaştırıyor’
Ancak Türkiye’nin Afrika’daki ağırlığının güvenlik ittifaklarının derinliğinden daha büyük bir göstergesi bulunmuyor. Ankara, Sahel’de Nijer’den kıtanın doğusundaki Somali ve Etiyopya’ya kadar çeşitli ülkelerle bağlar geliştirdi ve savaş alanlarında etkinliği kanıtlanan ucuz insansız hava araçlarının tedarikçisi olarak öne çıktı. Analistler ve eleştirmenler Türk insansız hava araçlarının, yalnızca devletlere satılmalarına rağmen insan hakları gibi konularda kısıtlayıcı şartlar bulunmaması nedeniyle de cazip hale geldiğini söylüyor.
Bayraktar TB2 insansız hava aracı, Türkiye’nin Afrika ülkelerine yönelik askeri cazibe operasyonun bir ayağı haline geldi. TB2’ler Erdoğan’ın damadının yönetim kurulu başkanı olduğu özel Türk savunma şirketi Baykar tarafından üretiliyor. Mali, Nijer, Etiyopya ve diğer ülkelerin cephaneliklerinde insansız hava araçları var. Ankara’daki Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Tepeciklioğlu’na göre Türkiye Afrika ülkelerine ayrıca küçük silahlar, mayın temizleme araçları, zırhlı araçlar ve helikopterler de satıyor. Bağlantılar sadece silah satışının ötesine geçiyor. Türk diplomat ‘Neredeyse tüm Afrika ülkeleriyle güvenlik ve savunma işbirliğimiz artıyor’ diyor. ‘Türkiye, Somalili yetkililerle ulusal ordularını kurma ve güvenlik sektöründe reform yapma konusunda çok yakın çalışıyor’ diyen yetkili diğer Afrika ülkelerinin de askeri güçleri için eğitim talep ettiklerini sözlerine ekliyor.
Somali ile ilişkilerin derinleştiğine dair diğer işaretler arasında Türkiye’nin bu yılın sonlarına doğru büyüklüğü 30 milyar varile kadar ulaşabilecek petrol ve gaz rezervinin araştırılması için ülkeye bir sondaj gemisi göndermesi de yer alıyor. Bu, yılın başlarında büyük bir Türk askeri üssünün bulunduğu Somali’nin karasularını korumak için yapılan bir anlaşmanın ardından gerçekleşti. NATO üyesi Türkiye’nin Afrika’daki yükselişi, Rusya ve Çin’in kıtaya yönelik angajmanlarıyla ilişkilendirilen Batı şüpheciliği olmaksızın gelişti. ‘Rakip olmak ile düşman olmak arasında fark var. ABD, Türkiye ile diplomatik ve ticari olarak rekabet edebilir ama nihayetinde Türkiye bir müttefiktir’ diyor Hudson.