Yüksek gıda fiyatlarına bir de küresel su krizi darbe indirecek gibi. Dünyanın gıda kaynakları tehlike altında çünkü soframıza gelen şeyler esasında çok az ülkede üretiliyor ve bu ülkelerin çoğu giderek büyüyen bir su sıkıntısıyla karşı karşıya. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Ülkemizde birçok tarım ürünü yetişiyor olsa da su zengini değiliz. Bu hafta yayınlanan birbirinden bağımsız üç araştırma da aynı sonuca varıyor: Önümüzdeki 25 yıl bizim için çok zorlu geçecek.
Küresel iklim krizinin etkilerinden biri, su kaynaklarının giderek daha az ulaşılabilir olması. Aynı kriz bir de dünyanın esas olarak tarım yapılan bölgesi olan Ekvator’un kuzey ve güneyindeki tropik kuşakların hemen yukarısını vuruyor.
Aralarında Türkiye’nin de olduğu bu kuşakta yer alan ülkeler önümüzdeki 30 yılda çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Daha şimdiden Türkiye’nin bir zamanlar tahıl ambarı olan Konya Ovasında çölleşme belirtileri var. Bu çölleşmenin temel sebebi su yokluğu. Bir zamanlar içi su dolu yeraltı su depoları Konya ovasında artık devasa çukurlar, yani ‘Obruk’lar olarak sık sık karşımıza çıkıyor.
Artan Türkiye ve dünya nüfusu yüzünden aşırı tarım yapılmak zorunda kalınması, Konya’da yeraltı su kaynaklarını tüketti, yerüstü kaynaklar ise tükenmeye yüz tutmuş durumda. Örneğin dev Beyşehir Gölü giderek kuruyor. Bunun sebebi gölü besleyen ırmaklardan tarım için aşırı su alınması.
🎈Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün yayınladığı çalışma dünyadaki mahsullerin dörtte birinin su kaynaklarının kısıtlı, güvenilmez ya da hem kısıtlı hem de güvenilmez olduğu yerlerde üretildiğini gösteriyor.
🎈Küresel Su Ekonomisi Komisyonu’nun çalışması ise verileri biraz daha farklı değerlendiriyor. Dünyadaki gıda üretiminin yarısının su kaynaklarının azalacağı tahmin edilen bölgelerde yapıldığı sonucuna varıyor.
🎈Avrupa Birliği’nin çevre ajansının yaptığı üçüncü çalışma da kıtanın normalde ıslak olan bazı bölgelerinin bile kuruma ihtimaliyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Her üç çalışmanın tavsiyesi aynı: Bir an önce acil durum rotası oluşturmak zorundayız. Alınabilecek önlemler arasında su kaçaklarının önlenmesi, gıda atıklarının azaltılması, sulak alanların restore edilmesi ve sürdürülebilir su kullanımıyla ilgili kurumların harekete geçmesi var.
Küresel Su Ekonomisi Komisyonu buna ek olarak kanun yapıcılara “suyu doğru şekilde fiyatlandırma” çağrısı yapıyor. “Su genelde doğanın bize cömert armağanı olarak kabul edilir” diyen komisyon “Oysa su kıt olan ve maliyetli bir ihtiyaç” vurgusu yapıyor.
Dünyadan kıtlık örnekleri
Doğa şimdiden bizleri uyarıyor. Mesela Brezilya’daki kuraklık ülke genelinde gıda fiyatlarını yükseltmekle kalmadı, üstüne şeker ve kahvenin küresel fiyatları da arttı. Brezilya dünyanın en büyük şeker üreticisi, küresel kahve arzının da üçte birini de karşılıyor.
Çin’in tarım merkezi Henan eyaleti kurak sezonun ardından gelen şiddetli yağmurlarla tarumar oldu. Sebze fiyatları da böylece arttı. Afrika’nın güneyinde hem sıcaklıkların artması hem de bu yılın başlarında El Niño hava olayının etkili olması kuraklığa neden oldu. Bu da bölgede en çok üretilen mısırın telef olmasını ve son yıllarda görülen en kötü “açlık krizi”ni doğurdu.
Birleşmiş Milletler’in (BM) bu hafta yayınladığı rapora göre Afrika’daki kuraklıklardan 27 milyonu aşkın insan etkilenmiş durumda. 21 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Lesotho, Malavi, Namibya, Zambiya ve Zimbabve geçen aylarda ulusal felaket durumu ilan etti. Namibya ve Zimbabve’de yetkililer aç kalan insanları doyurabilmek için filler dahil vahşi doğadaki canlıları öldürme yoluna gitme kararı aldı.
AB çevre ajansının araştırmasına göre su stresi Avrupa’nın 27 ülkesinde her yıl nüfusun yüzde 30’unu etkiliyor ve dünya ısındıkça bu durumun daha da kötüleşmesi bekleniyor. Avrupa’da suyun en çok kullanıldığı yer olmasıyla su krizine karşı en savunmasız sektörlerin başında tarım geliyor. Sıcaklık ve kuraklık, Akdeniz’in en gözde ürünlerinden biri olan zeytini şimdiden tehlikeye atmış durumda.
Üç tahıl büyük tehlikede
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün verileri mısır, pirinç ve buğday açısından alarm veriyor. Dünyadaki sekiz milyar insan bu üç tahılla besin ihtiyacını karşılıyor. Enstitü son verilerine eşlik eden analizinde “Çiftçiler su tedarikindeki değişimine biraz olsun ayak uydurmuş olsa da artan rekabet ve iklim değişikliği, mevcut kaynakları zorluyor. Dolayısıyla su stresi görülen bölgelerde mahsul yetiştirmek gıda güvenliğini tehlikeye atıyor” diyor.
Gıda üretiminin bir avuç alana sıkıştırılması da başka bir risk. Mesela ABD ve Çin’in de aralarında olduğu 10 ülke şeker, buğday ve pamuk dahil dünyanın suyu en çok tüketen mahsullerinin yaklaşık dörtte üçünü üretiyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne göre bu ürünlerin üçte ikisi yüksek ya da aşırı yüksek seviyelerde su stresi yaratıyor.