Longevity kavramını her gün daha fazla duymaya başladık. Ya da bizim yaşların daha çok ilgisini çekiyor da olabilir. Kelime anlamı uzun ömürlülük, uzun ömürlü olma gibi çevrilebilir. Ama en düz anlamda başlangıç ve bitişi arasındaki zaman aralığı uzun olan demek. Long uzun, vital ise yaşam anlamına geliyor.
Peki, neden bu kavramla daha çok karşılaşmaya başladık. Hatta girişim dünyasında bile yatırım yapılacak şirketler arasında longevity/uzun yaşama yönelik iş geliştiren Start-up’lara yatırımların arttığını görmeye başladık. Longevity uzmanları ortaya çıkmaya başladı. Hatta bu uzmanlar, ‘sağlıklı uzun yaşama’ dair öneriler veriyor
Benim anlatmak istediğim ise daha farklı, amacım sağlıklı yaşlanma ya da uzun yaşama sırları vermek değil, uzmanlığım hiç değil. Bu bilgiler her yerde, Google’a, komşularınıza ya da iş arkadaşlarınıza sorun, hepsinden onlarca öneri alabilirsiniz.
Sabahları limonlu ılık su iç, günde 7500 adım at, stresten uzak dur, şu vitaminleri al gibi. Gündemi takip et ve bulmaca çöz gibi öneriler ise bizim yaşlar için çok da geçerli değil.
‘Asıl ihtiyacımız olan ilhamlar ve yüreklendirmeler’
Çok duymadığımız ve asıl ihtiyacımız olan ilhamlar ve yüreklendirmeler ise ‘hadi beraber iş yapalım’, ‘neden üretmeye devam etmiyorsun’ gibi en sonra 10-15 sene konuştuğumuz konular. Hatta bu konular artık çocuklarımızın gündemi oldu.
Madem böyle bir gerçek var ve insan ömrü uzuyor ve uzamaya devam edecek, biz buna karşı ne yapıyoruz ve gelecek ile ilgili planlar yapıyor muyuz, esas sorum budur. Araştırmalardan –ya da etrafımızdan- gördüğümüz kadarıyla, yaşlı nüfus tüm dünyada hızla artmakta. Hatta 2050 yılında her beş kişiden birinin 60 yaşın üstünde olacağı tahmin ediliyor. Bizim çocukluğumuzda amca-teyze dediğimiz kişilerin 40-50 yaş aralığında olduğu ve 60’ını gören akraba ve komşuların parmakla gösterildiği bir zamandan, ortalama yaşam süresinin 80’lere dayandığı bir döneme girdik. Ve tüm sistem ve modeller ortalama 65 yaşam ömrüne göre dizayn edilmiş durumda.
Hele ki EYT gibi uygulamalardan sonra 45’inden sonra emekli olanlarla karşılaşmak çok mümkün. Babam, 1973’de 41 yaşında emekli olmuş ve çalışmaya devam etmiş. Eğer emeklilikten sonra dursaydı, hayatının sadece 1/3 ünü çalışarak geçirecekti. Ama o emeklilikten sonra kendi işini kurarak 40 sene daha çalışmayı tercih etti. Hayatını ve bizim hayatımızı daha anlamlı kıldı.
Dünya Sağlık Örgütü, aktivite ile yaşamın ilerleyen dönemlerinde sağlıklı yaşama fırsatları arasında güçlü bir ilişki olduğunu vurgulayarak, yaşlılar için aktif yaşam fırsatlarının yaratılması gerektiğine dikkat çekmiş. Yani bizdeki tanımıyla, park ve bahçe yaparak yürüme ve fiziksel aktiviteleri devam ettirme faaliyetleri.
Emeklilik, adı üstünde bir meslek değil, meslekten çekilme hali. Emekliliği pasif bir yaşam şekli olarak tanımlamak da mümkün. Ama yine de sizin yapmak istediklerinizle alakalı. Özellikle büyük şehirlerde olan ve emeklilikte büyük şehirlerde yaşamaya devam edenler için. Kentsel dönüşüm sonucunda kutu evlerinde bilmem kaçıncı katta camdan veya balkon denilen kutucuklardan sokaktan gelen geçeni seyretme durumu da denilebilir.
‘Emekli olduktan sonra çok yaşamadı’
Arkadaşlarımla konuşmalarımda şunu da çokça duymaya başladım. Çok aktif çalışan ve bir amcam vardı ve emekli olduktan sonra çok yaşamadı, bende bu yüzden 50-60’larımda emekli olmak istemiyorum ve üretime bir şekilde devam edeceğim. Tanıdık geliyor mu size de bu sözler.
Tam da bu yüzden üretmeye devam edelim, aktif kalalım, deneyimlerimizi yeni işlere aktaralım diyoruz.
Bugün işten ayrıldığım dönemde yaptığım planı ve düşüncelerimi yazdığım dosyayı tekrar açtım baktım.
Kendime şunları söylemişim;
-Enerjini, paranı ve zamanını sevdiğin odaklı işlere ayır.
-Önüne çok seçenek çıkacak, dağılma. Zamanını iyi planla ve kullan.
-Tam zamandan, esnek zamana kademeli geçiş yap.
-Temel prensiplerine karar ver- nelere evet, nelere hayır diyeceksin, net ol ve paylaş.
-Sadece ve sadece istediğin kişilerle ve istediğin işleri seç.
-Düşünce ve fikirlerini önce doğrula sonra yaymak için çaba göster.
-Gençleri ve girişimcilik konusunu merkezine al ve oradan başla.
Tam da oradan başladım. Az ve odaklı.
Ama doğru formül mü, zamanla göreceğiz. Önemli olan opsiyonları çoklayıp sonra azaltmak, mümkünse bire indirmek. Gördüğüm iyi örnekler yok mu? Elbette var, bakın burada;
‘Toprakla uğraşınca sağlığı düzelmeye başlamış’
Bursa- Orhaneli’ne son ziyaretimde, arabama otostop yapan bir ağabeyi aldım. Köyden yıllar önce ayrılmış ve Bursa’ya ailesini yanına alarak para kazanmaya gitmiş. Annesi gelmeyi reddetmiş ve köyde kalmış. Bahçesine bakmaya ve günlük rutinlerine devam etmiş. Yıllar sonra, ağabey emekli olunca sağlık problemleriyle beraber, annesinin yanına köye dönmüş ve toprakla uğraşmaya başlamış. Sağlığı düzelmeye başlamış, ağrıları azalmış ama hala annemin sağlığı benden daha iyi dedi.
Eşi de gelmiş yanına, annemin evinde beraber yaşamaya başladık dedi. Çocuklar ve torunlar Bursa’da kaldı, şimdi onlar için üzülüyorum dedi. Hatta arabadan inerken keşke şehre hiç gitmeseydik diye de ekledi.
Köy ve köydeki ana evi yine hayat kurtarmış, ağabeyin köyünde ve çevre köylerde emekli olan herkes emeklilikten sonra köye dönmeye başlamış. Ama köyde genç ve çocuk yok, sadece biz yaşlılar varız ve hepimiz birbirimizi tanıyoruz, birlikte çalışıyoruz ve sosyalleşiyoruz dedi. Yaşam burada hem daha iyi, hem daha ucuz, sebze meyvemizi kendimiz yetiştiriyoruz, hatta tarımla uğraşıp para kazananlarda var diye ekledi inerken.
İlkokulda okurken yaz tatillerinde, köyü olanlar yaz tatilini orada aile büyükleri ile geçirirdi. Benim ise bütün aile büyüklerim çevremizde olduğu için gidecek bir köyümüz yoktu. Çok isterdim gidecek bir köyümüz olmasını ve yaz sonunda son hafta köyden dönüp, öğretmenin ilk okul günü yaz tatilinizi nasıl geçirdiniz sorusuna çoğu arkadaşım gibi çobanlık yaptık, tarla sürdük, hasat yaptık cevaplarını vermeyi.
Uzun yaşam artık sır değil, nasıl hazırlandığın ve iyi planların olması daha önemli.