Dünyaca ünlü moda markalarının küratörlüğünü yaptığı, şıklık ve zarafetin ön plana çıktığı lüks restoranlar ve kafeler, mükemmel tabloları aratmayan yemekleriyle kelimenin tam anlamıyla bir cazibe merkezi.

Emporio Armani’den Gucci’ye, Dior’dan Louis Vuitton’a dünyanın en saygın moda evlerinin adını taşıyan restoranlar gastronomiye tutkun gezginlere farklı deneyimler sunuyor. Hepsinin ortak noktası ise sundukları menünün en az tasarımları kadar mükemmel oluşu.

Restaurant Monsieur Dior (Paris / Fransa)

Dior markasının lüks bir restoran aracılığıyla yaratıcısı Christian Dior’a saygı duruşu… Geometrik panellerden oluşan etkileyici bir Claudia Wieser aynası ile Guy Limone’un çalışmasıyla göz dolduran Monsieur Dior, Fransız yaşam sanatını temsil ediyor ve sadeliği zarafetle birleştiriyor. Yaratıcısının adını gururla taşıyan bu restoranı keşfetmek isterseniz Avenue Montaigne’deki efsanevi butiğe gitmeniz yeterli. Monsieur Dior, sade ve kesinlikle çok şık. Parisli gurmelerin ve turistlerin gönlünde yer edinmesi tesadüf değil yani. Dilerseniz Monsieur Dior’un muhteşem lezzetlerini keşfedin, dilerseniz muhteşem bir gül bahçesine bakan La Patisserie Dior’da kahve eşliğinde sembolik Fransız pastalarını tadın, kesinlikle pişman olmayacağınız garanti.

Ralph’s (Paris / Fransa)

“Ralph’s’ın Paris’teki sınıfının en iyi restoranı olmasını istiyorum. Harika bir şekilde şık ve romantik bir ortamda mükemmel Amerikan mutfağı sunan bir kuruluş. Karşılama sıcak ve hem göz alıcı hem de rahat bir incelikte” diyor ünlü modacı Saint-Germain Bulvarı’ndaki bu şık restoranı için. Ralph’s, Maryland tarzı yengeç keklerinden New York cheesecake’lerine kadar Amerikan mutfağının ikonik lezzetlerini sunuyor. Tabii Ralph Lauren’in en sevdiği margarita da zengin kokteyl menüsünden ayrı tutulmamış. Avlu, vintage ve modern kumaşların zarif karışımıyla tasarlanmış. Yemek Odası’nda ahşap kirişler ve yıpranmış deri mobilyalar rahat bir atmosfer yaratmış. Demir aplikler ve mumlar ise romantizmi vurguluyor.

Beige Alain Ducasse (Tokyo / Japonya)

Tokyo’da çağdaş bir Fransız restoranı kulağa nasıl geliyor? 2004 yılında ünlü şef Alain Ducasse, Tokyo Chanel’de bulunan Beige Tokyo’yu yaratmak için Chanel ile işbirliği yaptı. Beige Alain Ducasse Tokyo, Alain Ducasse’ın çağdaş Fransız mutfağının ruhunu tam anlamıyla temsil ediyor. Yumuşak renkler ve ışıklar restoranı huzurlu ve davetkar kılıyor. Alain Ducasse ve yıllardır onunla çalışan yönetici şefi Akihiko Kamioka, kendinizi Fransa’ya gitmiş gibi hissetmenizi sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmış. Hafif ve zarif lezzetler, Ducasse’ın mutfak vizyonundan ilham alıyor. Ürünlere özenle seçilmiş yerel ve mevsimlik sebzeler, deniz ürünleri, kümes hayvanları ve et eşlik ediyor.

Sugalabo V ve Le Cafe V (Osaka / Japonya)

İlk Louis Vuitton kafe ve restoranı, 2020 yılında Japonya’nın Osaka kentindeki Louis Vuitton Maison’un üst katında açıldı ki bu bina şehrin denizcilik tarihinden esinlenerek inşa edilmiş mimari bir harika olarak nitelendiriliyor. Le Cafe V, yalnızca Louis Vuitton zarafetinin bir kanıtı değil, aynı zamanda hem moda hem de gastronomi meraklıları için yenilikçi bir mutfak destinasyonu. Bu seçkin restoran, konuklarını mutfak sanatı ve olağanüstü tasarımın eşsiz birleşiminin keyfini çıkarmaya davet ediyor. Le Cafe V, 2020’de yeni Louis Vuitton Maison Osaka Midosuji’deki büyük açılışını gerçekleştirdi. Lüks moda evi, Fransız mutfağını Japon lezzetiyle birleştiren bir yemek deneyimi yaratan bir menü hazırlamak için ünlü Japon şef Yosuke Suga ile işbirliği yaptı. Le Cafe V, ünlü mimar Jun Aoki ve New Yorklu tasarımcı Peter Marino’nun imzasını taşıyor.

Prada Caffe (Harrods, Londra / Birleşik Krallık)

Prada’nın ikonik adaçayı yeşiliyle yorumlanan duvarlar, tavanlar, kadife döşemeli kanepeler ve koltuklar… Mağaza geçen yıl martta açıldı ve 2025 yılının nisan ayına kadar müdavimlerini ağırlayacak. Prada Caffe, dekorasyondan menüye, sofra takımlarından atmosfere kadar her seçimle Prada’nın görsel ayırt edici özelliklerini yeniden yorumluyor ve markanın dilini, yaklaşımını ve dünyaya bakış açısını yansıtıyor. Sofra takımları orijinal ve her biri antik Seladon seramiklerinden; kapaklı çay ve kahve fincanlarından, çaydanlıklardan, tabaklardan ve tepsilerden esinlenerek kontrast oluşturan mavi Japon porseleninden özünde Prada üçgen desenine sahip Triangle serisi de dahil olmak üzere kristal cam eşyalara kadar uzanıyor. Menü fesleğen pestolu gnocchi ve burrata ile imza kokteylleriyle İtalyan geleneğine incelikli, modern bir bakış açısı sunuyor. Şarap listesi ise Sicilya’dan Piedmont’a kadar tüm İtalya’yı kapsıyor.

Prada Bar Luce (Milano / İtalya)

Amerikalı yönetmen Wes Anderson tarafından 2015 yılında tasarlanan Bar Luce, eski Milano’daki tipik kafe atmosferini yeniden yaratmış. Bar Luce, ünlü yönetmenin sözleriyle “oturmak, sohbet etmek, kitap okumak, yemek yemek ve içmek için rahat mekanlarla yaşanacak şekilde, sinema dışı öğleden sonralarını geçirmek istediği bir mekan” olarak tasarlanmış.
Tonozlu tavan ve duvarların üst kısmı, Milano’nun sembolik yerlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele’nin cam çatısını ve dekorasyonlarını minyatür bir şekilde yeniden canlandırıyor. İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının iki başyapıtı, Vittorio De Sica’nın ‘Milano’da Mucize’ (1951) ve Luchino Visconti’nin efsanevi ‘Rocco ve Kardeşleri’ filmleri barın diğer ilham kaynakları arasında yer alıyor.

The Tiffany Blue Box Cafe (Harrods, Londra / Birleşik Krallık)

İşte içinizdeki Holly Golightly’yi ortaya çıkarmanız için fırsat… Mermer bir masada kahvenizi yudumlarken cam kutularda parıldayan zarif mücevherlere hayran kalacaksınız. Londra Harrods’taki kafe “sırf orada kahvaltı yaptım” demek için bile yeterli olabilir. Kafenin rengi Tiffany&Co. markasının efsanevi mavi kutusundan ilham alıyor elbette. Alt Zemin Kat’taki mekan, köpüklü şampanya ve kokteyllerin yanı sıra günlük kahvaltı ve öğleden sonra çayı servis ediyor. Kahvaltı tabağı ünlü mücevher mağazasının ikonik ambalajına selam niteliğindeki kruvasan kutusu, tütsülenmiş somon ve çırpılmış krema peynirli simit ve krep yığınları içeriyor. Özetle menü bir Tiffany vitrini kadar gösterişli.

Gucci Osteria da Massimo Bottura (Floransa / İtalya)

Signoria Meydanı’nda, Gucci Bahçeleri ve Gucci butiğinin bitişiğinde bulunan bu 30 kişilik restoran, yaratıcıları, Gucci CEO’su Marco Bizzarri ve ünlü İtalyan şef Massimo Bottura arasındaki ortak yemek ve moda tutkularına adanmış. Gucci Osteria da Massimo Bottura, 2018 yılından bu yana Gucci markasıyla aynı üstün yaratıcılık ve ilham değerlerini kapsıyor.
Gucci Osteria, parlak yeşil ve turkuvaz tonlarının hakim olduğu çarpıcı bir yemek odasına ve her yerinde Gucci dokunuşlarıyla süslenmiş güzel bir açık terasa ev sahipliği yapıyor. İç mekan tasarımı Alessandro Michele’ye ait. Karime Lopez ve Takahiko Kondo, İtalya’nın ve dünyanın diğer yerlerinin renklerini ve lezzetlerini harmanlayarak kendilerine özgü bir mutfak evreni yaratmışlar. Parmigiano Reggiano kremalı tortellini, Sea Deepness ve Emilia Burger ise restoranın imza yemekleri arasında.

Anya Cafe (Londra / Birleşik Krallık)

Bir İngiliz geleneği olan öğleden sonra çayını şık bir Londra kafesinde içmeye ne dersiniz? Anya Hindmarch’ın Pont Street’deki kafesinin menüsünde kahvaltı, kahve, öğle yemeği, çay, vegan seçenekler, çikolatalı klasikler, kokteyl ve içkiler var. Ayrıca hediye olması için şık kutularda özel olarak hazırlanmış Anya Hindmarch keklerini ve bisküvilerini de bulabilirsiniz. Anya Cafe, eski İngiliz kafelerinden esinlenerek ve markanın mizah anlayışıyla tasarlanmış. İngiliz kahvaltısı, kruvasan, çikolatalı poğaça, tartine ve tost çeşitleri, kekler, pastalar ve daha neler neler sizi karşılayacak.

Emporio Armani Caffe & Ristorante (Milano)

Emporio Armani Caffe & Ristorante, taze pişmiş hamur işlerinin tadını doya sıya çıkarabileceğiniz bir mekan. Kafede hızlı ama lezzetli bir öğle yemeğinin tadını çıkarabilir, restoranda Yönetici Şef Ferdinando Palomba’nın mutfak kreasyonlarını deneyebilirsiniz. Emporio Armani Ristorante Giardino’nun açık alanı ise rahat ve samimi bir ortamda yazın son günlerinde rahatlamak için mükemmel. Tek kişilik tasarlanmış, içmeye hazır kokteyler ise ister hareket halindeyken ister evde lezzete ulaşmak için basit ve kullanışlı bir yol sunuyor. Restoran zinciri Dubai’den Tokyo’ya kadar uzanıyor.