Perili evler, tekinsiz ormanlar, akıl hastaneleri, hapishaneler ve onların gizemli hikayeleri… İrlanda ve İskoçya’nın hayaletli kalelerinden paranormal olayların yaşandığı Hoia-Baciu Ormanı’na kadar hayalet hikayelerine meraklı gezginleri memnun edecek rotalar bir sonraki seyahatinizde heyecanlı dakikalar yaşatabilir.
Hoia-Baciu Ormanı (Cluj / Romanya)
Transilvanya’nın Bermuda Şeytan Üçgeni olarak bilinen bu orman, paranormal hikayeleriyle her daim ilgi çekiyor. Kimi UFO gördüğünü söylüyor, kimi ormanda kaybolan insanlardan bahsediyor, kimi ormana gelenlerin eve döndükten sonra sıkıntılı bir ruh hali yaşadıklarından… Yöre halkının pek girmediği biliniyor ve ormanın tekinsiz olduğuna dair söylentiler her geçen gün artıyor. Hatta ormanın başka bir boyuta açılan bir portal olduğuna inananlar bile var.
Aokigahara Ormanı (Yamanashi / Japonya)
Fuji Dağı’nın kuzeybatısında yer alan bu güzel ormanın üzücü bir şöhreti var. Halk arasında “İntihar Ormanı” olarak bilinen Aokigahara’da 50’li yıllardan bu yana 500 intihar vakası görülmüş. Kimileri bu olayları ormanın Japon mitolojisindeki şeytanlarla olan ilişkisine bağlıyor. Orman bazı romanlara da konu olmuş. Orada hayatını kaybedenlerin ruhlarının orada kaldığına da inanılıyor.
Paris Yeraltı Mezarları (Fransa)
Yerin 20 metre altında, yaklaşık 6 milyon Parislinin kalıntılarını içeren bir kemik mezarlığı burası. Şehrin taşan mezarlıklarını ortadan kaldırma çabasının bir parçası olarak oluşturulmuş. 1774 yılında Kutsal Masumlar Mezarlığı’nın çevresindeki bodrum duvarları çökünce kalıntılar taş ocağı tünellerine nakledilmiş ve 1874’ten itibaren halkın ziyaretine açılmış. Catacombs adlı Yeraltı Mezarları, dolambaçlı geçitler, özenle düzenlenmiş kemikler ve kafataslarından oluşuyor ve 2013 yılından bu yana Paris Musees tarafından yönetilen 14 Paris Şehri Müzesi arasında yer alıyor.
Brissac Şatosu (Loire Vadisi / Fransa)
Ünlü Loire Vadisi’ndeki Chateau de Brissac’ın da gizemli bir hikayesi var. Şato, 15’inci yüzyılda Kral VII. Charles’ın bakanlarından biri tarafından inşa edilmiş. Kral VII. Charles’ın gayri meşru kızı, “Fransa’nın Charlotte’u”, zina yaptığı anlaşılınca kocası tarafından öldürülür. Yeşil elbiseler içindeki hayaletinin ise şatoya musallat olduğuna inanılıyor.
Farafra Çölü (Mısır)
Yerel tur rehberleri, bu çölde eski Mısır rahiplerini kızdıran Firavun Akhenaten’in lanetli hayaletinin dolaştığını anlatır. Hikaye şöyle: Firavun Akhenaten eski Mısır tanrılarına tapınmayı yasaklar, yerine yeni inançlar getirir. Bu durumu rahipler hiç onaylamaz tabii. Akhenaten ölünce rahipler ve eski tanrıların takipçileri onu sonsuza kadar çöllerde dolaşması için lanetlerler.
Sedlec’in İskelet Kilisesi (Kutna Hora / Çekya)
Bohemya Bölgesi’nde bulunan Sedlec’in İskelet kilisesi ya da diğer adıyla Sedlec’in Kemik Kilisesi ve şapeli, içi insan kemiklerinden yapılmış mimarisiyle ilgi uyandıran, dünyanın en ilginç yapılarından biri. Şapel döşeme ve dekorasyonunda kullanılan 40 bin kadar insan iskeletleriyle tanınıyor. Hikayeye gelince… Sedlec Mezarlığı’nda yer kalmayınca 12 ile 13’üncü yüzyıllar arasında mezarlığın yakınına bir kilise inşa ediliyor. Kemikler bir keşiş tarafından bodruma yerleştiriliyor ve yüzyıllar boyunca burada kalıyor ta ki kilise 19’uncu yüzyılda bugünkü görünümüne kavuşana kadar. Kilisede kafatası ve kemiklerden oluşan avize ve kalkan ise gerçekten görülmeye değer.
Zvikov Kalesi (Çekya)
Güney Bohemya Bölgesi’ndeki kale, “Çek kalelerinin kralı” olarak adlandırılıyor ama Çekya’nın en perili yerlerinden biri. Öyle ki köpek hayaletlerinin ve Slav folklorunda adı geçen şeytani bir güç olan Zvikovski Raresek’in burada dolaştığı söyleniyor. Söylentiler en çok kalenin iki kulesini işaret ediyor: Gizemli ve şifreli taş işaretleriyle dikkat çeken Markomanka adlı kule ile aynı zamanda “Kara Kule” olarak da adlandırılan Hliza. Yöre halkı buraya getirilen hayvanların kaleye girmeyi reddettiğini de söylüyor.
Edinburg Kalesi (Edinburg / İskoçya)
Edinburg Kalesi İskoçya’nın başkentinin en ilgi çeken yerlerinden. Birkaç hayaletin kalenin içinde ve etrafında dolaştığı söyleniyor: İki asker, bir köpek ve Lady Glamis’in hayaleti. Lady Glamis, büyücülükle suçlanmış ve 1537’de çıkan yangında ölmüş. Bazı ziyaretçiler kalenin zindanlarında Yedi Yıl Savaşı boyunca orada kalan Fransız mahkumların çığlıklarını duyduğunu söylüyor. Yolunuz Edingburg’a düşerse şehrin ve Edinburgh Kalesi’nin karanlık tarihini anlatan turlara katılmayı unutmayın!
Leap Kalesi (County Offaly / İrlanda)
Geçmişi 13’üncü yüzyıla kadar uzanan bu kale, tarihi boyunca İrlandalı klanların savaşlarına ve gizli zindanlarında ölümle sonuçlanan işkencelere tanık olmuş. Bu ruhların hala dolaştığına inanılıyor. Elinde bir hançerle görüldüğü iddia edilen Kızıl Leydi ise en sık görülen hayalet. Kale, ‘Dünyadaki En Korkunç Yerler’ ve ‘En Perili’ programlarına da konu oldu. 1996 yılında kalenin tarihi ‘İrlanda’nın Kale Hayaletleri’ (Castle Ghosts of Ireland) dizisinde incelendi.
The Skirrid Inn (Galler / Birleşik Krallık)
Brecon Beacons Milli Parkı’nda yer alan The Skirrid Inn, ahşap panelleri, taş duvarları ve gürül gürül yanan ateşiyle 900 yıllık bir geçmişe sahip. Galler’deki bu en eski bar, eşkıyaların ve koyun hırsızlarının yargılandığı bir mahkeme olarak kullanıldığı için yüzlerce yıl idamlara ve çeşitli katliamlara sahne olmuş. İdam edilenlerin ruhlarının hala burada dolaştığına inanılıyor. Bir Noel gecesi yapılan katliam, VI. Henry’nin saltanatına karşı isyancıların yaptığı katliam ve 17’inci yüzyılda veremden ölen kadın barmen Fanny Price’ın hayaleti ürkütücü hikayelerden sadece birkaçı.
Antik Ram Inn (Wotton-Under-Edge / Birleşik Krallık)
Birleşik Krallık’ın en perili binası olduğu iddia ediliyor. 12’nci yüzyıldan günümüze kadar kalmayı başaran ve bugün 2’nci derece koruma altındaki binanın eski bir pagan mezarlığının üzerine inşa edildiği söyleniyor. Antik Ram Inn (The Ancient Ram Inn) paranormal olayların yaşandığı hanlardan biri. Hanın şu anki sahibi Caroline Humphries, bazı misafirlerin tuhaf deneyimler yaşadığını ve hanın yaklaşık 20 hayalete ev sahipliği yaptığını söylüyor. Hanla ilgili söylentiler arasında hanın önceleri şeytana tapanların ibadethanesi olması ve küçük çocukların kurban edilmesi de var. Hayalet avı turları da düzenleniyor.
Raynham Hall (Norfolk / Birleşik Krallık)
Tüm zamanların en ünlü hayalet görüntüsünün çekildiği yer olduğu ve bu görüntünün de geçmişi 400 yıl öncesine uzanan malikanenin eski ev sahibi Leydi Dorothy Towsend olduğu iddia ediliyor. 1936 yılında Country Life dergisinden Indre Shira ve Kaptan Provand adlı fotoğrafçıların çektiği bu görüntünün ne kadar gerçek olduğu elbette derin tartışmalara yol açmış. Hayaletin görüldüğüne dair kaydedilen ilk iddia, 1835 Noel’inde Raynham Salonu’nda yapılan bir toplantıyla ilgili olarak Lucia C. Stone’a ait.
Poveglia Adası (Venedik / İtalya)
“Veba Adası” olarak da bilinen ve birbirine bağlantılı üç küçük adacıktan oluşan Poveglia’da, 1793 ile 1814 yılları arasında vebaya yakalanan yaklaşık 160 bin kişi karantinaya alınmış, dolayısıyla toplu mezarlar bulunuyor. Ada, 1968 yılında kapatılan bir akıl hastanesi ve huzurevine de ev sahipliği yapmış. Ada ziyarete kapalı ama çekim yapmak ya da araştırma yapmak için özel izin alınabiliyor.
Port Arthur (Tazmanya / Avustralya)
1833 yılında bir ceza kolonisi oluşturulan ve 1877’de terk edilen eski bir mahkum kasabası. İşin ilginç yanı kasabada birçok enteresan tur yapılıyor. Örneğin Ölüler Adası Mezarlığı Turu. Ölüler Adası, 1833 ile 1877 yılları arasında buraya gömülen 1000’den fazla hükümlü, askeri ve sivil memur, kadın ve çocuk için son dinlenme yeri. Bu turda dünyanın dört bir yanından buraya getirilen hükümlülerin, hapishaneyi koruyan askerlerin ve ailelerinin hikayelerini duyabilirsiniz. Fenerlerle aydınlatılmış Port Arthur Hayalet Turu ise kötü şöhretli binalara, harabelere ve buralarda yaşanan gerçeküstü olaylara adanmış.
Hofdi Evi (Reykjavik / İzlanda)
Reykjavik’in muhteşem sahilindeki beyaz boyalı ev, hizmete alındığı 1909 yılından bu yana konsoloslara, elçilere, şairlere ve sanatçılara ev sahipliğ yapmış. Bugün belediye başkanının kabul salonu ve şehrin resmi sosyal etkinliklerinin yapıldığı yer. 1986 yılında Höfoi’de düzenlenen ve Soğuk Savaş’ın sonunun başlangıcı olduğuna inanılan Reagan-Gorbaçov zirvesine ev sahipliği yaptı. Söylenenlere bakılırsa bir büyükelçi, evde “Beyaz Leydi” adlı bir hayalete rastlamış. Yöre halkı evden geceleri ürkütücü sesler geldiğini söylüyor.
Chuuk Lagünü (Mikronezya)
Suyun 50 metre altında, karanlık sırlarla dolu bir gemi mezarlığına kim girmek ister ki ama batık dalışına meraklı bazı dalgıçlar bizim gibi düşünmüyor tabii. Chuuk Lagünü ya da eski adıyla Truk Lagünü, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon Donanması için üs olarak hizmet vermiş ve 1944’te üç günlük bir hava saldırısı sırasında Amerikan kuvvetleri tarafından saldırıya uğramış. Hepsi bugün Truk Lagünü’nün Hayalet Filosu olarak biliniyor.
Bebekler Adası (Meksika)
Mexico City şehir merkezinin güneyinde bulunan Isla de las Munecas, Meksika’nın cazibe merkezlerinden biri. Adanın her yerinde, adanın eski sahibi Julian Santana Barrera tarafından ağaçlara yerleştirilen, örümcek ağları ve böceklerle dolu, kırık ve yıpranmış bebekler bulunuyor. Barrera, oyuncak bebeklerin yıllar önce boğulmuş halde bulduğu bir kızın ruhunu uzaklaştırmaya yardımcı olduğuna inanıyordu. Adaya sadece tekneyle ulaşılıyor ancak batıl inançları yüzünden sizi götürmek istemeyen kayıkçılara rastlayabilirsiniz.
Bran Kalesi (Bran / Romanya)
‘Kont Drakula’nun Şatosu’ olarak da bilinen Romanya’nın bu efsanevi kalesi, Romanya Kraliçesi Marie’nin eski konutu ve İrlandalı yazar Bram Stoker’ın 1897 tarihli romanı ‘Drakula’nın ilham kaynağı. Söylentiler ilhamın esin kaynağının asıl ismi III Vlad olan, ‘Kazıklı Voyvoda’ lakaplı tarihin kanlı liderlerinden biri olduğu yönünde. 1431-1476 yılları arasında Eflak Prensi olan III Vlad, gaddarlığıyla ünlü. Orta Çağ’dan bugüne uzanan ve Osmanlı akınlarına karşı koyabilmek için yapılan kale, Transilvanya ile Eflak arasındaki sınır boyunca bir tepenin üzerinde yükseliyor.
Moosham Kalesi (Salzburg / Avusturya)
Bir Orta Çağ kalesi olan Moosham, Haçlı seferleri dahil 50’ye yakın savaşa katılmış ama bu kadar kötü bir üne sahip olmasının nedeni içinde hayaletlerin dolaşması ve gerçekten kanlı bir tarihe sahip olması. Moosham Kalesi, Avrupa tarihinin en korkunç cadı avlarından birine sahne olmuş. 1675 – 1690 yılları arasında Zaubererjackl Duruşmaları olarak adlandırılan davalar 139 kişinin idam edilmesiyle sonuçlanmış. Bugün kalenin büyük bir kısmı halka açık. Yıllar boyunca paranormal olaylara ilişkin raporlar iddia edilmiş.
Trans-Allegheny Akıl Hastanesi, (Batı Virginia / ABD)
1864’te açılan ve yalnızca 250 kişiyi kabul edebilecek şekilde tasarlanan Trans-Alleghenry Lunatic Asylum, yaklaşık 2500 kişiyi aynı anda barındırmış, dolayısıyla hastaların temizlik, aydınlatma, ısınma gibi ihtiyaçları karşılanamamış. Yoğun kalabalık, insanlık dışı koşulların sahnelenmesine yol açmış. Kontrol edilemez olduğu düşünülen birçok hasta kafeslere kapatılmış. Akıl hastanesi nihayet 1994’te kapatılmış ve müzeye dönüştürülmüş ama koridorlarda ölen hastaların hayaletlerinin dolaştığı söyleniyor.
Doğu Eyaleti Hapishanesi (Philadephia / ABD)
Paranormal olaylarla adını duyuran hapishane, mahkumlara yapılan işkencelerle de anılıyor. Bir zamanlar dünyanın en ünlü hapishanesi olan Doğu Eyaleti Hapishanesi (Eastern State Penitentiary), bugün yıkık dökük hücre duvarları ve gözetleme kuleleriyle bir film seti gibi duruyor. Ünlü gangster Al Capone’un hücresi ve Ölüm Hücresi gibi yerlere turlar düzenleniyor. Doğu Eyaleti Hapishanesi’nin koridorları ise duyulan çığlıklarla tüylerinizi diken diken ediyor. Bugün özel turlara ev sahipliği yapması da Amerikan pazarlamacılığının kanlı canlı kanıtlarından biri olsa gerek.