Nefes kesen kıyı şeridi, ırk ayrımcılığına adanan mücadele tarihi, Mandela’nın hapis yattığı Robben Adası, Ümit Burnu, safari turları ve elbette daha fazlası… Otantik bir Cape Town deneyimine hazır mısınız?
Atlantik Sahili dünyanın en güzel sahilleri arasında
Gün ışığının cömertçe dans ettiği Victoria & Alfred Limanı, okyanus manzarasıyla göz alabildiğine uzanan masmavi kıyı şeridi, Güney Afrika’nın uç noktası Ümit Burnu ve halk arasında ‘masa örtüsü’ olarak adlandırılan ince bir bulut tabakasının zaman zaman kapladığı düz tepeli zirvesiyle ilginç bir şekilde yükselen Masa Dağı sayesinde çok ilginç bir şehir Cape Town. Atlantik Okyanusu ile Masa Dağı’nın etekleri arasında yer alan Atlantik Sahili ise dünyanın en güzel bölgelerinden. Bu bölge Cape Yarımadası’na kadar uzanıyor ve plajların muhteşem manzarasına hayran kalıyorsunuz. St. James Plajı’nı, Camps Körfezi Plajı’nı ve rengarenk tahta kabinleriyle Muizenberg Plajı’nı mutlaka görün!
Bir yanda görkemli hayatlar, diğer yanda yoksulluk
Cape Town, aynı zamanda Güney Afrika’daki en eski şehir. Halk dilinde ‘Anne şehir’ olarak da adlandırılıyor. Hem gökdelenlerin hem de gecekondu mahallelerinin yükseldiği, gelir dağılımı arasında uçurumların olduğu bir şehir. Bir yanda görkemli hayatlar, lüks villalar, diğer yanda tenekeden yapılmış evler ve yoksulluk. Nyanga, Cape Town’un en fakir yerlerinden biri ve tabii en tehlikeli bölgelerinden. Şehrin en eski ilçeleri; Nyanga, Langa ve Cape Flats gibi Khayelitsha da en fakir bölgeler arasında. Güney Afrika’nın en fakir bölgesi Doğu Cape. Halkın büyük bölümü yoksul. Dolayısıyla rehberler Cape Town’ın yüksek suç oranına sahip iç bölgelerinde yalnız başınıza gezmemenizi ve tenha sokaklara girmemenizi öğütlüyor. Ultra zengin Güney Afrikalıların çoğu ise Paarl, Franschhoek ve Stellenbosch kasabalarının da aralarında bulunduğu Cape Winelands, Clifton ve Bantry Bay bölgelerinde yaşıyor.
Irk ayrımcılığı 1990 yılına kadar sürüyor
1488’de Portekizli kaşif Bartolomeu Dias tarafından keşfedilen Cape Town, Boerler ve İngilizlerin eline geçmiş. 1652’de Güney Afrika’da kurulan ilk Avrupa yerleşimi olmuş. Afrika kıtasının güneyinde Britanya İmparatorluğu’na bağlı sömürge bölgeleri olan Cape Kolonisi, Natal Kolonisi, Transvaal Kolonisi ve Oranj Nehri Kolonisi bölgelerinin birleştirilmesi ile meydana gelen ve varlığını 1910 ile 1961 yılları arasında sürdüren Güney Afrika Birliği’nin kurulmasının ardından ülkenin yasama başkenti seçiliyor. Güney Afrika Birliği ise 1961 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin kurulması ile varlığını sonlandırıyor. 40’lı yılların başında beyaz olmayan halkın tüm haklarını kısıtlanmasıyla çok acılı bir dönem yaşıyor Cape Town ve bu durum ırk ayrımcılığının bittiği 1990’a kadar sürüyor.
‘Ulusun Babası’ Nelson Mandela’nın 18 yıl hapis yattığı ada: Robben Adası
UNESCO’nun 1999 yılında Dünya Mirası Alanı ilan ettiği Robben Adası, ülkenin acılı tarihinin en canlı kanıtı. Sömürgecilik ve ayrımcılık karşıtı aktivist, insan hakları savunucusu, demokratik sosyalist lider ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi devlet başkanı olan Nelson Mandela’nın 18 yıl hapis yattığı ve adadaki diğer mahkumlarla beraber kireç taşı ocaklarında çalıştığı ada burası.
1993’teki Nobel Barış Ödülü, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil 250’nin üzerinde ödül kazanan Nelson Mandela, Güney Afrika’da ‘Ulusun Babası’ olarak görülüyor doğal olarak.
Robben Adası, yaklaşık 400 yıl insanların tecrit edildiği, sürgüne gönderildiği bir hapishane olarak kullanılmış. Cezaevi Müzesi’ni de görebileceğiniz adaya Victoria & Alfred Limanı’ndan kalkan feribotlarla gidebilirsiniz. Bir de küçük not: Adadaki turlar eski mahkumlar tarafından düzenleniyor.
Otantik Cape Town deneyimi
Long Street hareketli gece hayatıyla öne çıkıyor. Üstü açık turlarla en gözde turistik yerleri keşfedebilir, yürüyüş turlarıyla şehri dolaşabilirsiniz. Bu turların öne çıkanları arasında, bir zamanlar kölelerin satıldığı ama günümüzde yerel el sanatlarının en güzel örneklerini; muz ağacından yapılmış objeleri, ahşap maskeleri ve takıları bulabileceğiniz Green Market Meydanı geliyor.
Nelson Mandela’ya saygıyla!
Nelson Mandela’nın özgür bir adam olarak ilk konuşmasını yaptığı Belediye Binası’nı mutlaka görün. Mandela, 1905 yılında inşa edilen binada 11 Şubat 1990’da, hapisten çıktıktan sadece birkaç saat sonra, ilk halka açık konuşmasını balkondan yaptı.
Düz tepeli ilginç dağ
Tafelberg Milli Parkı’nın bir parçası olan Düz tepeli Tafelberg Dağı, ilginç görüntüsünden dolayı Masa Dağı olarak da anılıyor.
Hava müsaitse teleferikle Masa Dağı’na çıkmak harika bir fikir. Şarap tutkunlarının göz bebeği lezzetleri keşfetmek istiyorsanız, Güney Afrika’nın en eski şarap bölgesi Groot Constantia sizi bekliyor. Üstü açık otobüslerle Masa Dağı’ndan Victoria & Alfred Limanı’na, Camps Körfezi’nden dünyanın en güzel bahçelerinden biri olarak kabul edilen Masa Dağı’nın eteğinde bulunan Kirstenbosch Botanik Bahçeleri’ne kadar Cape Town’un manzaralarının keyfini de çıkarabilirsiniz.
Şehrin en popüler noktası: Victoria & Alfred Limanı
Liman boyunca uzanan bu güzel sahilde yerel el işi dükkanlarını keşfedebilir, restoran ve barlarda Afrika mutfağıyla tanışabilirsiniz. Liman, turistlerin göz bebeği popüler Two Oceans Akvaryumu’na da ev sahipliği yapıyor. Victoria ve Alfred Limanı, adını Cape Town’un Cape Colony’nin bir parçası olduğu dönemde Britanya Kraliyet Ailesi’nin üyeleri olan Prens Alfred ve Kraliçe Victoria’dan alıyor. Robben Adası feribot terminaline giden Nelson Mandela Geçidi ile Zeitz Afrika Çağdaş Sanat Müzesi burada. Nobel Meydanı’nda Nelson Mandela’nın heykellerini de görebilirsiniz.
Önce ırk ayrımcılığının, sonra özgürlüğün simgesi: Bo-Kaap mahallesi
Şehir içinden kalkan turlarla kolayca ulaşabileceğiniz Bo-Kaap; rengarenk evleri ve taş döşeli sokaklarıyla ünlü bir mahalle. Bo-Kaap aslında kölelik döneminin mirası olan eski bir Malay mahallesi. Hollanda kökenli göçmenler köle olarak çalıştırmak için Müslüman Malayları buraya yerleştirmiş. Köle akını 17’nci yüzyıldan 19’uncu yüzyılın başına kadar devam etmiş. Hiçbir hakkı olmayan kölelerin kendi dillerinde konuşmaları ve ibadet etmeleri yasakmış. İbadet etmek için sadece beyaz efendilerinin yaptırdığı ve kölelerin geldiğinin belli olması için beyaza boyadığı ibadethanelere gitmek zorunda kalmışlar. Müslüman Malezyalılar özgürlüklerini aldıktan sonra bu mutlu olayın anısına beyaz evlerini rengarenk boyamış. İşte bu rengarenk evler bugün özgürlüğün rengi olarak yükseliyor.
Mama Africa’da yerel etleri, Mariner’s Warf’ta deniz ürünlerini keşfedin
Gerçek anlamda yerel bir deneyim için pazarları mutlaka gezin.
Woodstock’taki Neighbourgoods Market’ta devekuşu burgerlerinden paella’ya, taze reçellerden peynirlere kadar her şey satılıyor. Restoranlar ise et tutkunları için mücevher niteliğinde. Bizim tercihimiz Long Street’te canlı müzik yapılan Mama Africa’ydı. Menüdeki şefin önerileri bölümünde zebra eti, devekuşu eti ve timsah bifteği bile var ben pek cesaret edemediysem de! Mariner’s Warf ise otantik liman atmosferinde harika deniz ürünleri sunuyor.
Cape Point Doğa Koruma Alanı’na hayran kalacaksınız
Cape Point ve Ümit Burnu Atlantik ve Hint Okyanusu’nun romantik buluşma yeri olarak anılıyor. İki yanınızda iki farklı okyanusun bulunmasına tanık olmak gerçekten nefes kesen bir deneyim. Cape Point Doğa Koruma Alanı, etkileyici kayalıkları, el değmemiş plajları ve nefes kesen manzaralarıyla gerçekten hayranlık uyandırıcı. 1857’den beri faaliyette olan Cape Point Deniz Feneri’ni görmek ise unutulmaz bir deneyim.
Afrika penguenleriyle tanışın
Cape Town’ın bir diğer önemli özelliği nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan ve en küçün penguen türlerinden biri olan Afrika penguenlerine yuva olması. Bu sevimli hayvanlar yalnızca Afrika’nın güney sularında, Cape Town’un güneyindeki sahil kasabası Simon’s Town’da yaşıyor ve burada yavruluyorlar. Boulder’s Plajı ise penguen kolonisini keşfetmek için ideal. Bu bölge aynı zamanda Masa Dağı Milli Parkı içinde yer alıyor.
‘Büyük 5’i görmek için safariye çıkın
“Afrika’nın büyük beşlisi” olarak adlandırılan aslan, leopar, gergedan, fil ve Afrika mandasını (Cape buffalo) görmek isteyenler için özenle hazırlanmış tur programları var. Aquila Private Game Reserve & Spa, Cape Town’dan sadece iki saat uzaklıkta. İki günlük Western Cape turları yaban hayatını gözlemlemek için harika bir seçenek. Bahçe Rotası turları ise üç gün sürüyor.
Ümit Burnu’nda bulunmanın ayrıcalığını yaşayın
Cape Town’dayken Ümit Burnu’nda bulunmanın ayrıcalığını yaşayacaksınız, tadını çıkarın. Ümit Burnu, Cape Yarımadası’nın güneyindeki uç nokta. Denize doğru uzanan kayalıklardan oluşuyor ve buraya gelen herkes fotoğraf çektirmek için adeta birbiriyle yarışıyor. Aslında yaygın yanlış kanının aksine Ümit Burnu Afrika’nın en güneyindeki nokta değil. Kıtanın gerçek güney ucu Ümit Burnu’nun 160 km güneydoğusundaki Agulhas Burnu. Burada Atlantik Okyanusu ile Hint Okyanusu’nun akıntıları buluşuyor. Bu okyanus buluşma noktası, Agulhas Burnu ile Ümit Burnu’nun doğusunda kalan Cape Point arasında gidip geliyor.
Cennet gibi bir sahil şeridi: Blaauwberg
‘Mavi Dağ’ anlamına gelen Blaauwberg, şehir merkezine yakın, cennet gibi bir sahil şeridi. Blaauwberg Plajı, bölgedeki odak noktası ve Masa Dağı’nın muhteşem manzarası sayesinde sörfçüler arasında çok popüler. Big Bay ise aynı zamanda su sporları meraklıları için de en gözde mekan. Bu bölgede mükemmel restoran ve barlar var. İster macera peşinde koşun, ister sadece muhteşem manzaraların tadını çıkarın, burada bulunmaktan keyif alacağınız garanti.
En eski üzüm bağları Helderberg’de
Helderberg bölgesi, Güney Afrika’nın en eski üzüm bağlarından bazılarına ev sahipliği yapıyor ve burada üretilen şaraplar dünyanın en iyi şarapları arasında. Gordon’s Bay, Somerset West kasabalarının yanı sıra ünlü Sir Lowry’s Pass kasabaları da burada. Dağ manzaralarının çevrelediği muhteşem okyanus da insanı kendine hayran bırakıyor. Helderberg’de leziz yerel mutfağın tadına bakmadan dönmeyin!