Fransa’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Rusya’ya kadar bulundukları şehirlere farklılık katan ve estetik güzelliğine hayran kalacağınız binalar, seyahatlerin unutulmaz fotoğraf karelerine girmeyi hak ediyor.

Bazen mimari akımlardan, bazen yaratıcı tasarımlardan, bazen de estetik dokunuşlardan ilham alıyorlar… Şehirlere güzellik katan bu bina cephelerinin her biri görsel bir şölen tadında.

Hotel Elysee Ceramic (Paris, Fransa)

Gerçek bir Art Nouveau mücevheri… Ünlü mimar Jules Aime Lavirotte’nin ödüllü Art Nouveau ikonik cephesiyle 1904 yılında tasarlanan bu muhteşem bina şehrin en göz kamaştıran yapılarından.

1905 yılında Paris Belediyesi’nin açtığı cephe yarışmasını kazanan bu Art Nouveau Hotel Elysee Ceramic binası şan öğretmeni Amelie Russeil için tasarlanmış ve tarihi anıt olarak listelenmiş. Alevli kumtaşı ve sırlı tuğla ile kaplanmış seramik cephe, betonarme bir yapıyı gizliyor.

Jules Lavirotte, ünlü seramikçi Alexandre Bigot ve heykeltıraş Camille Alaphilippe’in eserleriyle bugün Paris’in ölümsüz isimleri arasında.

Elementlerin Avlusu-Kunsthof-Passage (Dresden, Almanya)

Dresden’deki Outer Neustadt bölgesinde yer alan Kunsthof-Passage, binaların arasına sıkıştırılmış, farklı temalı boyalı avlulardan oluşuyor.

Planlarına Gingko Projesi adını veren bir heykeltıraş ve tasarımcı grubu beş bina seçmiş ve her birine kendi temasını vererek avluları ve ön cepheleri tasarlamış.

Bu beş avludan biri olan Elementlerin Avlusu’nda, Rube Goldberg’in yağmurla hareket eden ve bir apartmanın duvarına sabitlenmiş tasarımı gerçekten övgüyü hak ediyor.

Bu harika tasarım, yağmur yağdığında canlanıyor ve kendi müziğini oluşturuyor.

Dum U Minuty (Prag, Çekya)

Prag’ın muhteşem eski şehir meydanındaki Dum U Minuty adlı ev 15’nci yüzyıldan bugüne uzanıyor ve Çek Cumhuriyeti’nin ulusal anıtı olarak listelenmiş.

Ev 16’ncı ve 17’nci yüzyılların başında Rönesans tarzında yeniden inşa edilmiş. Zemin kat Rönesans tonozlarıyla kaplanmış ve bazı odalar fresklerle süslenmiş.

Etkileyici Rönesans cephesiyle görenleri kendine hayran bırakan evin üzerinde İncil’den, Yunan mitolojisinden ve aynı zamanda dönemin Rönesans efsanelerinden konular tasvir edilmiş.

Franz Kafka ise 1889-1896 yılları arasında bu evde yaşamış.

Katerina Sarayı (St. Petersburg, Rusya)

Saint-Petersburg’un 30 km güneyindeki Tsarskoye Selo kasabasındaki saray Rusya’daki Rokoko mimarisinin en güzel örneklerinden. Mavi-beyaz ve altın rengi muhteşem ana girişiyle gerçekten göz kamaştırıyor.

1752- 1756 yılları arasında mima Bartolomeo Rastrelli tarafından yapılan Katerina Sarayı, Romanovların resmi yazlık ikametgahıydı ve adını, kocasının ölümünden sonra iki yıl boyunca Rusya’yı yöneten Büyük Petro’nun eşi I. Katerina’dan alıyor.

Sherlock Holmes Müzesi (Londra, Birleşik Krallık)

221 B Baker Street adresi size bir şey çağrıştırıyor mu? Bu adres Sir Arthur Conan Doyle’un akıllara zarar zekasıyla ünlü roman kahramanı, dedektif Sherlock Holmes’un yaşadığı adres.

Kurgusal bir karakterin gerçekte var olmayan adresi aslında ama Baker Street’te bulunan Sherlock Holmes Müzesi, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler için neredeyse bir mabet gibi. Müzenin bulunduğu ev ise 1815 yılında inşa edilmiş.

Biscuiteers (Londra, Birleşik Krallık)

Bisküviler, çikolatalar, makaronlar ve kekler konusunda uzmanlaşmış bir adres.

2007 yılında Harriet Hastings ve Stevie Congdon tarafından kurulan Biscuiteers, Fransız kafelerini andıran şık dış cephesiyle adından söz ettiriyor.

Buzlu bisküvileriyle müdavimlerini yaratan Biscuiteers’ın Notting Hill ve Belgravia’da iki butikleri var. Muhteşem bir öğleden sonra çayının keyfini çıkarmak için ideal.

Majestic Cafe (Porto, Portekiz)

Eşsiz Belle Epoque atmosferiyle dünyanın en çekici kafelerinden biri ve Porto’daki Art Nouveau’nun en güzel örneklerinden.

Majestic Cafe kapılarını 1922 yılında açmış. Mimar Jose Pinto de Oliveira’nın Art Nouveau dekorasyonuyla o günden bu yana bulunduğu Santa Caterina Caddesi’ni aydınlatmaya devam ediyor.

Çiçek öğeleri ve kıvrımlı şekillerle süslenmiş çarpıcı mermer cephe, o dönemin dekoratif tarzının iyi bir yansıması.

Ana cephede iki zarif sütun ve üç dikdörtgen pencere bulunuyor. Bunların üzerinde, bir alınlık, Majestic’in baş harfleriyle kompozisyonu taçlandırıyor. Her iki tarafta, iki eğlenen küçük çocuk figürü dikkati çekiyor.

Viuva Lamego Seramik Fabrikası (Lizbon, Portekiz)

Azulejo: Sanat formuna dönüşen bir kaplama… Azulejo adı verilen Portekiz’e özgü mavi-beyaz seramik karolar ülkenin en önemli sembollerinden.

Karmaşık ve şaşırtıcı derecede güzel olan bu geleneksel seramik karolar genellikle Portekiz yaşamına dair aydınlatıcı sahneleri temsil ediyor.

Evlerin dış cephesinin fayanslarla kaplanması fikri, zamanın ve iklimin getirdiği doğal aşınma ve yıpranmaya karşı dayanıklı olabilecek bir kaplamaya sahip olma ihtiyacından doğmuş.

Lizbon’un eski bir mahallesindeki bu tarihi seramik fabrikası, şehrin ikonik yapılarından biri. Antonio da Costa Lamego tarafından 1849-1865 yılları arasında inşa edilmiş.

Sally Lunn’s (Bath, Birleşik Krallık)

1482 yılından günümüze uzanan bir bina var karşımızda ve Bath’ın en eski evlerinden biri.

Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği sunan Sally Lunn’s, gelenekseli çağdaş bir bakış açısıyla yeniden yorumluyor ve çekici dış cephesiyle insanda hemen fotoğraf çekme isteği uyandırıyor.

Bath’taki ilk çöreğin 1680 yılında burada yaratıldığı düşünülüyor ve hala gizli tutulan bir tarife göre pişirilen bu çörek günümüzde bölgesel bir spesiyalite.

Alt katta bir de mutfak müzesi var. Sally Lunn’un kullandığı orijinal mutfak sergileniyor ve her gün saat 18.00’a kadar açık.

Els Quatre Gats (Barselona, İspanya)

Yaşayan bir sanat eserinin içinde yürümeye ne dersiniz?

Barselonalı mimar Josep Puig i Cadafalch tarafından tasarlanan modernist bina Casa Marti’de 1897 yılında kapılarını açan Els Quatre Gats, kısa sürede sanatçıların buluşma noktası haline gelmiş.

Art Nouveau tarzı, mermer sütunları ve göz alıcı yeşil ve altın rengi cephesiyle Barselona’nın zengin sanatsal mirasını gözler önüne seriyor. Hatta Picasso’nun ilk kişisel sergisini burada açtığı söyleniyor. Çeşitli düzenlemelerden sonra 1978 yılında yeniden açılmış.

Madrid Tarih Müzesi (Madrid, İspanya)

Madrid’in etkileyici Barok binalarından biri. İspanyol mimar Pedro de Ribera tarafından 1673 yılında San Fernando Kraliyet Hastanesi olarak inşa edilen bir bina var önümüzde.

Bu binada 1929’da Belediye Müzesi olarak açılan yapı, 2007 yılında Madrid Tarih Müzesi olarak adlandırılmış.

Müzenin daimi koleksiyonu, Madrid’in 1561’de İspanya’nın başkenti olmasından günümüze kadar sanatlarına, endüstrilerine, yaşam tarzlarına ve geleneklerine genel bir bakış sunuyor.