İstanbul Barosu 60 bini aşkın üyesiyle dünyanın en büyük barosu ve bu yıl yeni başkanını seçmeye hazırlanıyor. Seçimler 19-20 Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde yapılacak ve adaylar İstanbul Barosu’nun yeni başkanı olabilmek için yarışacak.
Bu yıl baro başkanlığı için tam 10 isim yarışacak. Adayların tam listesi şu şekilde:
Abdulhalim Yılmaz, Ali Gürbüz, Filiz Saraç, Hakan Çatak, Hasan Kılıç, İbrahim Kaboğlu, Mert- Er Karagülle, Metin Uracin, Turgay Bilge ve Türkan Kara.
Baronun şu an ki başkanı Filiz Saraç. 22 yıldır baroyu yönetmekte olan Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun üyesi. Ancak grubunun 29 Haziran’da yaptığı ön seçimi kabul etmedi ve ön seçime girmedi. Ali Gürbüz grubun adayı olarak açıklandı. İkiye bölünen grup 14 Eylül’de ikinci bir ön seçim yaptı ve tek adayın katıldığı seçimde Saraç yeniden aday olduğunu açıkladı.
Hem grup içinde ikilik çıkmasına sebep olduğu iddiasıyla, hem de mevcut Baronun işleyişindeki ‘yetersizlik’lerden dolayı adaylığı sıkça eleştirilen Saraç’ı biz de aradık.
Ancak Saraç önce röportaj talebimizi kabul etse de sorularımızı yanıtsız bıraktı…
Adaylar arasında hukuk camiasında tanınan isimlerden biri Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da var. Aynı zamanda eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili olan Kaboğlu’nun aday olması için ‘Değişim İçin Avukatlar Grubu’ 24 saat içinde 1200 imza topladı ve aday olma çağrısı yaptı. Bu çağrıya olumlu yanıt veren Kaboğlu ağustos ayında resmi olarak Baro başkan adaylığını açıkladı.
‘Ben değil biz’: İstanbul Barosu mücadelenin öncüsü
“Ben değil biz” sloganını benimseyen Kaboğlu İstanbul Barosu avukatlarına seslendi ve “Hukuk ortak paydasında buluşan İstanbul Barosu avukatları siyasi görüş ve grupların üstünde ve ötesinde ‘Anayasa’ya saygı çerçevesinde siyaset’ ve ‘hukuk yoluyla demokrasi’ mücadelesinin öncüsü olabilir, olmalıdır ve olacaktır” dedi.
Genci, kadını, kıdemlisi fark etmeksizin Baro’nun avukatları olarak hep birlikte hareket etmenin önemini vurgulayan Kaboğlu “İstanbul Barosu’nu Türkiye’nin anayasal rejime dönüşü konusunda inisiyatif alabilen, tavır koyabilen, direnebilen bir hukuk kurumuna dönüştürebileceğimize olan inançla yola çıktık” ifadesini kullandı.
Ülke olarak bir ‘Anayasasızlaştırma’ sürecinden geçtiğimizi söyleyen Kaboğlu baroların adil yargılanma hakkının sıfırlanmasıyla tamamen işlevsiz hale geldiğini aktardı. Adaylık kararında İstanbul Barosu üyesi avukatların kitlesel çağrısının belirleyici olduğunu söyleyen Kaboğlu ‘Değişim İçin Avukatlar Grubu’nun çağrısından sonra ‘seyirci kalamayacağını’ ve aday olduğunu anlattı.
‘İstanbul Barosu Türkiye’nin kaderini değiştirebilir’
İstanbul Barosu’nun Türkiye’yi etkileme potansiyeli olduğunu söyleyen Kaboğlu “ İstanbul Barosu’nun potansiyelini kullanabilir ve baroyu Türkiye’deki anayasal yıkıma karşı bir hukuk kurumu gibi kullanabilirsek geçim sıkıntısı yaşayan genç avukatların, tutuklanan, savunma hakları kısıtlanan avukatların haklarını da savunabileceğiz” dedi.
Hangi hakkı kullanırsak kullanalım adli yargılanmaya ihtiyaç duyacağımızı söyleyen Kaboğlu “Ben bu hakkımı kullanıyorum ama biliyorum ki bu hakkım ihlal edildiği zaman adil yargı güvencesinden yararlanacağım!” Bu bakımdan adil yargılanma hakkı gerekleri üzerinde sürekli olarak vurgu yapıyorum. Bunun için yeni bir anayasaya ihtiyacımız yok. İstanbul Barosu, adil yargılanma hakkı ihlallerini izleme merkezi de kurmalı” dedi.
Bu yıl dördüncü kez İstanbul Barosu Başkanlığına aday olan Hasan Kılıç ise geçmiş dönemlerde Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’yla birlikte hareket ederken 2022’de ayrılıp Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi’ni kurdu ve 2022 seçimlerinde Bir Aradayız ittifakı ile girdiği seçimde 6 bin 465 oy aldı.
Kendi grubuyla ilk seçimi olan Kılıç yakın zamanda ‘Önce Avukat Grubu’ adayı Elif Görgülü ile güçlerini birleştirerek ‘Avukatın Yükselişi Hareketi’nin ortak adayı oldu.
İki grup başkanı Av. Elif Görgülü ve Av. Hasan Kılıç tarafından yapılan açıklamada “Avukatın Yükselişi” grubunun öncelikli amaçlarının “İstanbul Barosu’nu kişisel çıkarlar karşısında korumak,” “Neoliberalizmin etkisinde özünden koparılmaya çalışılan mesleği güçlendirmek,” “Emperyalizm savunucularına karşı Tam Bağımsız Türkiye’yi savunmak” ve “Toplumun avukata olan ihtiyacını anlatmak” olduğu belirtildi.
‘Bölünerek değil birleşerek kazanacağız’
2002’den beri İstanbul Barosu’nu yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun (Önce İlke) üyesi olan Gürbüz 29 Haziran’da düzenlenen ön seçimde grup adına İstanbul Barosu Başkan Adayı olarak seçildi.
“Bölünerek değil birleşerek kazanacağız” sloganıyla yola çıkan Av. Ali Gürbüz şu anda İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor. Baroyu tanıyıp bildiğini söyleyen Gürbüz sahip olduğu bilgi birikim ve tecrübeyi baronun ve meslektaşlarının menfaati için kullanmak istediğini söyledi ve “Meslektaşlarımızın yaşadığı sorunların farkındayım. Bazılarını çözdük, bazılarını çözmeye devam ediyoruz. Halihazırda çözülemeyenler için önerilerimiz de hazır. Ancak bazılarını gerçekleştirebilmek için bizzat İstanbul Barosu Başkanı olmak gerekiyor. Bu yüzden aday oldum” dedi.
‘İstanbul Barosu’nun çözülemeyecek hiçbir problemi yok’
Yapmak isteyen bir başkanın doğru yönetim, iyi bir delegasyon ve sistem kurduğu zaman Baro’nun tüm problemlerini çözebileceğini söyleyen Gürbüz “İstanbul Barosu’nun çözülemeyecek hiçbir problemi yoktur. Elimizde olmayan şeyler de oluyor. Yasal değişiklik yapıldığı zaman, karşı çıksak da uymak durumunda kalıyoruz. Ancak böyle durumlarda da derdimizi en doğru biçimde anlattığımız takdirde başarıya ulaşabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
En ben büyük vaadinin ulaşılabilir başkan olmak olacağını söyleyen Gürbüz iletişime açık, şeffaf ve ulaşılabilir bir başkan olacağını söyledi:
“Ben iletişime açık, şeffaf, ulaşılabilir bir başkan olacağım. Her kurum ve kuruluş ile, hele de meslektaşımızın lehine bir talep ve fikir ile geliyorsa görüşmeye hazırım. Ben binaya hapsolup oradaki idari işler altında boğulmayacağım. Sahada olacağım, iletişim kuracağım.”
‘Baro avukatının yanında olmak için telefonunda da olmak zorunda’
Projelerinin çoğunun sahada yaşanan sorunlara dair olduğunu söyleyen Ali Gürbüz diğer avukatların yaşadığı ekonomik zorlukların da farkında bir şekilde projelerini geliştirdiklerini söyledi. Gürbüz “Mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımıza belirli bir süreyle sınırlı olmak üzere ücretsiz ofis tahsis etmeyi düşünüyoruz. Bunun dışında 65 bin kişiye ulaşan üye sayımızla bu gücümüzü artık kurum ve kuruluşların farkında olmasını sağlayacağız. İş birliklerine çok büyük önem atfediyoruz” dedi ve bir kooperatif kurma hedefleri olduğundan bahsetti:
“Bazı belediyelerle arazi tahsisi için gerekli görüşmeleri gerçekleştirdik. Olumlu geri dönüşler de oldu. Bu işi en iyi bilen insanlardan bir ekip kurarak, İstanbul Barosu Avukatları Konut Yapı Kooperatifi projemizi hayata geçirmek istiyoruz. Günümüz ekonomisinde ev sahibi olmak giderek zorlaştı ve zorlaşmaya da devam edecek gibi. Bu yüzden birlik olarak, meslektaşlarımızı da bu çatı altında bir araya gelerek belirli bir sıraya ve kıdeme göre bütün üyelerimizi ev sahibi yapmayı çok istiyoruz.”
Bir ‘dijital baro’ ihtiyacı olduğuna da değinen Gürbüz bu konuda da bir çalışmaları olduğunu söyledi. Gürbüz “‘Baro bi’ tık ötende’ sloganı ile yola çıktık. İstanbul Barosu Avukatın hep yanında olmak zorundadır diyoruz. Biraz da bunun tezahürü bu. Avukatının yanında olmak için, telefonunda da olmak zorunda İstanbul Barosu” dedi ve seçildikten bir sene sonra ‘dijital devrim’ başlatacaklarını ekledi.
‘İstanbul Barosu bir direniştir’
İstanbul Barosu’nun son dönemlerde toplumsal sorunlar özelinde etki alanını kaybettiği düşüncesine katıldığını söyleyen Gürbüz “İstanbul Barosu biraz başkancı bir yapıya sahip. Başkan kimse onun dediği daha kolay oluyor. Biz bu yapıyı kırmak ve daha demokratik, daha şeffaf, daha toplumla iç içe bir baro olacağımızı söylüyoruz. Aslında bu durumun neden böyle olduğu sorusunun cevabı aslında şimdiki başkanımız Av. Filiz Saraç’ta gizli. Diğer başkanların aksine toplumsal olaylara karşı daha sessiz kalmayı tercih etti” dedi.
Baro’dan “146 yıllık şanlı direnişin sembolüdür İstanbul Barosu” şeklinde bahseden Gürbüz atılacak adımların zor olmadığını, demokratik bir yönetimle, şeffaf bir şekilde ortak akılla yönetilirse Baro’nun eski günlerine iki üç ay içerisinde döneceğini ve ‘tek adamla yönetim’ anlayışından bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Gürbüz “Hiçbir şey söylemeyen bir İstanbul Barosu olması söz konusu olamaz. Biz büyüklerimizden de böyle gördük. İstanbul Barosu bir direniştir. Öyle de devam etmek zorundadır” dedi.
Gençlere öncelik
Genç avukatların karşılaştığı zorlukları hafifletmek amacıyla bir sürü projeye imza atacaklarını söyleyen Gürbüz mesleğe yeni başlayan genç meslektaşları için “İşbirlikleri ile daha uygun koşullarda yaşamalarını sağlayacağız. Avukata yakışır bir hayat sürmeleri için elimizden geleni yapacağız. Yeni başlayanlara mentor avukatlık, belirli bir süre ile ücretsiz ofis hizmeti, baromuzdan avukat talep edildiğinde gençlere öncelik verilmesi gibi birçok hedefimiz var” dedi.
Pandemi sürecinde yeterli ve düzgün eğitim alamadığını düşünen ve sahada yapayalnız hisseden genç bir kitlenin varlığına değinen Gürbüz “Biz bu arkadaşlarımız da düşündük, yabancı dil eğitimlerinden, uzmanlaşma eğitimlerine kadar her şey bir tık uzağında olacak. Gerektiğinde mentoruyla da görüşecek. Baro aplikasyonumuzdan bir tıkla başkana soru da soracak. Özetle İstanbul Barosu avukatın 7/24 yanında olacak” dedi.
Etkili liderlik, kalıcı çözümler
Avukat Hakları grubunun adayı olan ve geçen yıl düzenlenen Baro Başkanlığı seçimlerinde ikinci olan Turgay Bilge aday olmasının temel nedeninin İstanbul Barosu’nun son dönemlerde meslektaşların sorunlarına yeterince çözüm üretememesi ve baronun etkili bir liderlik göstermemiş olması olduğunu söyledi.
Bilge özellikle genç avukatların sorunlarına kalıcı çözümler sunulmadığını söylerken “Bizim hedefimiz, stajyerlerin ücretlendirilmesi, meslektaşlarımıza sosyal hakların genişletilmesi, ve baronun toplumsal rolünün güçlendirilmesi olacak. Bunları yaparken avukatların meslek ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönünde somut ve sürekli çalışmaları ve üretkenliğiyle tanınan, İstanbul ve Türkiye genelinde destek bulan Avukat Hakları Grubumuzun gücünü ve daha önceki mesleki ve baro yönetimi deneyimlerimi etkin biçimde değerlendirebileceğimi gördüm” dedi.
Şeffaf, dayanışma kültürü olan, destek veren bir baro
Adayı olduğu Avukat Hakları Grubu’nun şeffaf yönetimi benimseyen ve meslektaşlar arası dayanışmayı arttırmayı önceleyen bir anlayışla çalışacağını söyleyen Bilge “İstanbul Barosu’nda uzun süredir devam eden bir yapı var, ancak bu yapı artık baronun etkinliğini ve avukatlara sağladığı desteği zayıflatıyor. İç çekişmeler, kişisel çıkar çatışmaları baromuzu yönetim zafiyeti ile karşı karşıya bıraktı. Avukat Hakları Grubu olarak meslektaşlarımızın sorunlarını merkezine alan bir anlayışla daha etkin bir baro yönetimi vaat ediyorum” dedi.
Baro hizmetlerini hızlandırmak için dijital imkanlardan yararlanacaklarını da ekleyen Bilge avukatların giderek gelişen yapay zeka uygulamaları ve gündeminden uzaklaşmaması için meslek faaliyeti odaklı ürün ve çözümler geliştireceklerini söyledi.
‘Mevcut yönetim hizmet üretemiyor’
Somut ve uygulanabilir projeleri oluşunun kendisini diğer adaylardan ayıran en önemli fark olduğunu söyleyen Bilge “Baromuzu sadece mesleki bir örgüt değil, toplumsal sorumluluk taşıyan, avukatların yararı ve toplumun adalet arayışının güvencesi olan bir yapı haline getireceğiz” dedi.
İstanbul Barosunun mevcut yönetiminin ‘kendi iç çekişmelerine odaklanmış ve hizmet üretemez’ durumda olduğunu söyleyen Bilge baronun saygınlığının dahi tartışılır durumda olduğunu, ancak kendisinin ve grubunun tek odağının meslektaşlarının sorunlarını çözmek olduğunu söyledi ve baro yönetiminde tüm mensupları kapsayıcı bir anlayış içinde olacaklarının altını çizdi.
İstanbul Barosu’nun toplumsal konularda daha aktif ama aynı zamanda objektif bir rol oynaması gerektiğine inandığını söyleyen Bilge son dönemde baronun bu alandaki etkisinin yönetim içindeki krizler ve önceliklerin yanlış belirlenmesi nedeniyle azaldığını söyledi ve bu etkiyi geri kazanmak için “toplumsal sorunlara duyarlı, sivil toplumla iş birliği yapan ve kamuoyunda daha aktif bir baro” yönetimini benimseyeceklerini söyledi. Ve sözlerine şu şekilde devam etti:
“İstanbul Barosu sadece meslek içi sorunlarla ilgilenmekle kalmamalı; toplumsal adaletin korunmasında da öncü olmalıdır. Toplumun adalet duygusunun güçlenmesi, baronun bu rolü aktif şekilde üstlenmesiyle sağlanır. Baro sadece mesleki sorunları çözmekle kalmamalı, aynı zamanda demokratik hukuk devleti anlayışını pekiştiren bir kurum olmalıdır. Toplumun adalete erişiminde bir rehber olmalı ve hukukun üstünlüğü ilkesini savunmalıdır.”
Mesleğin geleceği genç avukatlar
Genç avukatların mesleğin geleceği olduğunu ve ciddi sorunlarla karşı karşıya olduklarını söyleyen Bilge iş bulma zorlukları, düşük ücretler ve ağır çalışma koşullarının en büyük problemler arasında olduğunu söyledi ve bu sorunları çözmek için asgari ücret standardı, eğitim ve uzmanlaşma fırsatlarıyla mentorluk programları gibi uygulamalar gerçekleştireceklerini söyledi.
Turgay Bilge’nin genç meslektaşlarına dair vaatleri şu şekilde:
- Stajyer avukatlara ücret desteği sağlayacak bir sistem kuracağız. Bu sistemde, stajyerlerin alacakları ücretin bir kısmı baro tarafından finanse edilecek. Stajyer avukatların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına yardımcı olacağız ve böylece nitelikli bir eğitim süreci geçirmelerini sağlayacağız.
- Genç avukatlara yönelik meslek içi eğitim ve sertifikasyon programları sunacağız. Avukatların farklı uzmanlık alanlarında kariyer yapabilmeleri için özel sektörle işbirlikleri yaparak sertifikalı eğitimler düzenleyeceğiz. Bilgi güvenliği, teknoloji hukuku gibi alanlarda genç avukatlara yeni kapılar açacağız.
- Uzmanlaşmaya yönelik teşvikler sunarak, genç avukatların belirli bir alanda derinleşmesini sağlayacağız. Bu kapsamda genç avukatlara verilecek eğitimler ve uzmanlık sertifikaları, kariyerlerinde fark yaratmalarına olanak tanıyacak.
- Sıfır faizli kredi imkanları sunarak, mesleğe yeni başlayan avukatların ekonomik yükünü hafifleteceğiz. Bankalarla yapılacak anlaşmalarla, genç avukatlara mali destek sunacağız. Bu desteklerle genç meslektaşlarımız iş hayatına daha sağlam bir başlangıç yapacak.
- Baro ile genç meslektaşlarımızı buluşturan dijital platformlar oluşturacağız. Bu platformlar sayesinde iş bulma sürecinde kolaylaştırıcı bir rol üstleneceğiz. Akıllı insan kaynakları sistemleri ile avukatlık büroları ve genç avukatları en iyi şekilde eşleştirerek, meslektaşlarımızın en uygun iş imkanlarına ulaşmalarını sağlayacağız.
İki yılın ardından bir kez daha aday
“Değişim İçin Güçlü Baro”nun adayı Mert-Er Karagülle 2022’deki seçimlerden sonra bir kez daha aday. 1996-2000 yılları arasında İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Sekreteri olan Mert-Er Karagülle daha önce üç kez başkanlığa aday oldu.
“Baronun özellikle de İstanbul Barosu’nun savunma hakkı ve hukuk devleti için önemini yaşayarak öğrendim” diyen Karagülle, Yücel Sayman dönemindeki yönetim kurulu üyeliği tecrübesinin baronun bugünkü durumu karşısında rahatsızlık duymasındaki en önemli etken olduğunu söyledi ve “Böyle olmamalı, çok daha iyisi olabilir, biz bunu yaşadık.. Bildiğimi, başarı ile deneyimlediğimi hayata geçirmek için adayım” dedi.
‘Baro 22 yıldır sadece günü kurtardı’
“Baro 22 yıldır fark yaratan kalıcı bir şey yapmadı, sadece günü kurtardı” diyen Karagülle meslektaşlar için en ufak bir şeyin üretilmesinin “mevcut yönetimde ve önceki 22 yılda yapılmayan” bir şey olacağını söyledi ve “Staj Eğitim Merkezi”den örnek verdi:
“Staj Eğitim Merkezi Başkan Kazan döneminde kuruldu, bizim dönemimizde binasıyla, müfredatıyla kurumsallaştı. En önemlisi özerkti. Sonra gitgide küçüldü ve geçiştirme bir eğitim devam ediyor. SEM Yürütme Kurulu; yöneticiliğe giden yol oluyor, genç oyları bu şekilde yönetime çekme sistemi işliyor. Hatta SEM Yürütme Kurulu Başkanlığı yapmış olmak başkan adaylığına da cesaret kazandırıyor.”
Kendisinin başkan seçilmesi durumunda İstanbul Barosu’nun yalnızca görünen soruna odaklanmayan, sorunun kaynağını da irdeleyen, özgür ve özgün fikirler üreten bir yaklaşımla ilerleyeceğini söyleyen Karagülle baronun bu yaklaşımın ortaklaşabileceği, verilerin en uygun şekilde değerlendirilebileceği, demokratik bir ortamda en fazla seçeneğin tartışılabileceği ve seçilen çözümlerin en güçlü biçimde hayata geçirilebileceği bir yer haline gelmesini taahhüt ettiğini söyledi.
Baronun cesarete ihtiyacı var
“Etki alanınızı kaybetmemeniz için, toplumsal sorunlarda da, bilgiye ve emeğe dayalı olarak geliştirilmiş bir tavrın süreklilik kazanması gerekiyor. Baro yöneticilerinin bu nitelikteki tavrı gösterebilecek cesareti de olmalı” diyen Karagülle bahsettiği “cesaret” kavramının kişisel cesareti içermekle birlikte yalnızca ondan ibaret olmadığını söyledi.
“Bugünkü İstanbul Barosu yönetimi baro üyelerinin % 12,75’inin oyu ile seçilmiş durumda. Temsilde adalet olmadığı için kitlesel desteği yok ve bu da söylemde ve eylemde özgüven, cesaret eksikliğine yol açıyor” diye sözlerine devam eden Karagülle, bu tablonun iktidarın baroyu ciddiye almaması ve bildiğini okumasının yanı sıra daha önce “baro ne diyor bu konuda” diye dikkatle izleyenlerin ilgisinin ve güveninin de yok olmasına neden olduğunu söyledi ve “Sonuçta sözünüzün değeri, etkisi kalmıyor” dedi.
‘Sözler’ ve ‘nitelikli üretimler’
Savunmanın kurumu olan baroların ve özellikle İstanbul Barosu’nun söyleyeceği “sözler” ile hayata geçmesi için mücadele edeceği “nitelikli üretimler”in olmasının zorunlu olduğunu söyleyen Karagülle “Ülkemizde devletin siyasi rejiminden sosyal medyaya kadar her alanda ‘adaleti sağlamak’ kaygısından uzak, iktidarın ajandasına uygun düzenlemeler hayatımıza hakim olmaya başladı. Sansür yasasından tutun, sokak hayvanları yasasına kadar yüzlerce düzenleme bu anlayışla yapılıyor. Adalet arayışında sığınılacak liman olan yargı sisteminde de adaletsizlik giderek artıyor. En kötüsü de toplumun tüm bireylerine yayılan güvensizlik ve onun halkalarından biri olan yalnızlık duygusu Biz avukatlar da bu resmin bir parçasıyız” dedi.
Bu resmin en önemli parçasının da genç meslektaşlar olduğunun altını çizen Karagülle genç avukatların karşılaştığı iş bulma ve düşük ücret sorunlarıyla ilgili vaatlerinden de bahsetti.
Karagülle’nin öne çıkan vaatleri şu şekilde:
- Öncelikle; Adil Yargılanma Hakkı’nı sağlayarak hak ihlallerini aza indirecek ve avukata da geleneksel işlevi kapsamda iş olanağı sağlayacak olan zorunlu avukatlık getirilmelidir. Tüm yargılama süreçlerinde, arabuluculuk görüşmesi gibi yargılama öncesi aşamalarda ve taşınmaz satışı benzeri hak kaybı riskinin yüksek olduğu hukuki işlemlerde, zorunlu avukatlık olmalıdır.
- Bu tabloda; özellikle mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız, yaşamını sürdürebilecek düzeyde bir gelir elde edebilmek için CMK ve Adli Yardım hizmetlerine yönelmektedir. Ancak buralardaki ücretlerin düşüklüğü ve ödemlerdeki gecikmeler büyük bir sorundur. İşçi, bağlı çalışan avukatlar, asgari ücret seviyesinde ücret almaktadır. Mesleğe sevgi ve geleceği güven azalmaktadır. CMK Ücretlerinin yükseltilmesi ve adli yardım kapsamının genişletilmesi ile bunların işleyişindeki hataların giderilmesi öncelikli gündemimiz. İşçi, bağlı avukatların, ücret ve meslektaşlar arası ilişkiler temelinde insan onuruna, meslek etiğine uygun çalışma koşullarının oluşmasını hızla sağlayacağız.
- Mobbing Yönergesi’ni hayata geçireceğiz.
- Talep eden her avukata; çalışma biçimleri konusunda genel bilgilendirme yapılacak, tercihe göre de seçilen biçime özel destek sunulacaktır. Baro bünyesinde veya baro denetiminde “ortak ofis mekanları” ve “sanal ofis hizmetleri” sağlanacak. “Sanal evrende, yapay zeka ürünü ofisleri” gerçekleştirmek de hedefimiz olacak.
İlk kez aday oldu
Abdulhalim Yılmaz, Bağımsız Avukatlar Grubu tarafından aday gösterildi. Yılmaz, Baro başkanlığına ilk defa aday olsa da grup daha önce 2022 seçimlerinde Gülden Sönmez ile bin 56 oy almıştı.
Bağımsız Avukatlar Grubu’nun (BAK) baro seçimlerine katılma amacının genel anlamda baronun varlığını hem mensuplarına hem de ülkenin adalet sistemine hatırlatma ve yeniden var etme isteği olduğunu söyleyen Yılmaz; hukuk eğitiminden staj eğitimine, mesleki gelişimden uzmanlaşmaya kadar mesleki kalitenin arttırılmasında aktif şekilde rol alan, mesleğini icra ederken sorun yaşayan meslektaşın sorunlarını çözmek için sahada olan, genç avukatların ofis açması ve gelir getirici yeni iş alanları açılması için çabalayan bir baroyu var erme vaatleri olduğunun altını çizdi.
“22 yıldır Önce İlke ÇAG yönetiminde olan İstanbul Barosu çok kan kaybetti, parçalandı, aynı şekilde avukatlık mesleği de saygınlık ve itibar kaybetti. Ülkede adalet sistemi belki de tarihin en kötü dönemini yaşarken İstanbul Barosu yokmuş gibi davranıyor” diyen Yılmaz, avukatların adliyede, emniyette, icra dairelerinde, göç idaresinde yapayalnız olduğunu ekledi.
Yılmaz, sorunların çözümü için başta Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı nezdinde inisiyatif alan, İstanbul gibi bir metropol şehirde baro ile avukatların bağını, meslek kültürünü güçlendirmek için bölgesel çalışmalar yapan bir baro için yola çıkmış olduklarını belirtti.
‘Avukatlar Baroyu yanında görmek istiyor’
“Baronun meslektaşlar için bir anlam taşımadığı, ilgilendirmediği bir dönem yaşıyoruz. Bu kopukluk o kadar uzun zamandır yaşanıyor ki ilgisizlik ve kopukluk çok derin” diyen Yılmaz, avukatın önce barosuna yakınlaşması gerektiğini ve baroya olan güvenini yeniden kazanıp bağ kurması gerektiğini ekledi ve bu bağı kurmak ve güvenini yeniden kazandırmak, meslektaşlar arası dayanışmayı güçlendirmek için “avukat evleri”ni düşündüklerini aktardı.
Avukatların mesleğini icra ederken Baroyu yanında görmek istediğini söyleyen Yılmaz, “Avukatların ihtiyaç duyduğu zaman ya da meslekle ilgili bir sorun yaşadığı zaman Baro’nun standart bir çözümü olmalı ve devreye girmeli” dedi. Mevcut durumda baronun hangi alanda ne yapabileceğine dair kapsamlı bir yönergesi olmadığını söyleyen Yılmaz,. İstanbul Barosu’na mensup meslektaşları temsil eden adaletli ve dengeli bir temsili öngören yönerge çalışmalarının şimdiden hazır olduğunu söyledi.
‘Baroyu önce avukatın Barosu yapacağız’
Baronun bireysel avukat sorunları ile uğraşması gerektiği gibi ülkede genel olarak adalete ilişkin sorunlarda da aktif rol alması gerektiğini düşünen Başkan adayı Yılmaz, adalet sistemini ilgilendiren konularda 65.000 avukat adına hareket eden, avukatın yanında olan, onların gücünü arkasına alan bir Baro’nun yapacağı çok şey olduğunu aktardı.
Önceliğinin Baro’nun varlığını tekrar ortaya koymak olduğunu söyleyen Yılmaz, bunun yanında bir yandan da genel olarak hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunan, savunmakla da yetinmeyip korumak konusunda da çaba sarf eden, avukatların mesleki ihtiyaçlarını karşılamak için canla başla çalışan bir Baroyu oluşturacaklarını söyledi:
“Avukat barodan baro da avukattan uzak halihazırda. Baroyu öncelikle avukatın barosu yapmalıyız. Her avukat değerli ve çözümün bir parçası hissetmeli kendini. Biz avukatları baroyla buluşturacağız diyoruz. 65 bin avukatın ortak iradesini yansıtacağız, birlikte hareket edeceğiz, birlikte karar vereceğiz, bu kadar avukatı arkasına alan bir baro etkisini de artıracaktır. Bağımsız avukatlar yönetiminde, İstanbul Barosu hem avukatların yaşadıkları sorunlar hem de toplumsal sorunlar karşısında ses çıkaracak, sahada olacak, aktif olacaktır. Dünyanın en büyük Barolarından ve Türkiye’deki avukatların üçte birini içine alan bir Baro; gücünü ve potansiyelini kullanarak görevlerini tam olarak yapacak. Hukuk ve adaletle ilgili sorunlarda kendisini ortaya koyacak. Hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasının teminatı olacak. Üyelerinin kişisel görüş, inanç veya ideolojisine bakmadan savunmanın yanında olacak. Baro yönetiminin tek ideolojisi avukatlık olacak. Ayrıca, toplumsal adaletin sağlanmasında da özel çaba harcayacak. Bu çerçevede, sorunların çözümü için TBB, Adalet Bakanlığı, TBMM ve adliyeler ile iş birliği ve diyalog içinde olacak. Diğer yandan, üyelerini sosyal, ekonomik ve mesleki içinden gelişmesi için çalışacağız.”
‘Avukat olmadan, savunma olmadan adalet olmaz’
“Adayların bir kısmı ‘Önce İlke ÇAG’dan ayrılan kişiler, hatta birisi mevcut yönetimde başkan yardımcısı. Bir kısmı önceki dönemlerde aynı grubun baro yönetimlerinde seçilmiş ve görev almış kişiler. Hiçbir karara itiraz etmemiş, yönetim kurulu üyesi olarak bir farkındalığa, uygulamaya imza atmamış bu kişiler ne oldu da yönetimde iken yapamadığını başkan olunca yapacak? Aslında fotoğraf daha çok koltuk kavgası gibi. Diğer bir kısım adaylar ise, baroyu bir meslek örgütü olmaktan çok siyasi emellerine uygun olarak ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görüyor” diyen Yılmaz, kendisinin ve grubunun baroyu bir meslek örgütü, bir hukuk kurumu olarak gördüğünü söyledi. Ekipleri olmayan adaylarla ilgili de konuşan Yılmaz, “Baroyu yönetmek ekip işidir. Biz mesleği ve itibarını öncelemiş bir avukat ekibiyiz. Bizim diğerlerinden ayırt eden diğer bir konu ise yatay örgütlenme biçimidir. BAK içerisinde yönetim modelini benimsedik. Bu pratiğimizi baroda da uygulamak istiyoruz” dedi.
Baronun geçmişten gelen ve yasalarla verilen görevleri olduğunu söyleyen Yılmaz, “Avukat olmadan, savunma olmadan adalet olmaz. Çoğu zaman, avukat olmadan mahkemeye erişim bile mümkün değil. Bu nedenle, Baro, adaletin, hukuk devletinin ve insan haklarının teminatlarından biridir. Bu görev ve bilinçle, Baronun toplumsal sorunlar özelinde etkin olması, bu alanı genişletmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi ve Baro’nun mahkeme kararına rağmen içerde tutulan ve kendi üyesi olan Can Atalay’a bile gerçek anlamda sahip çıkmadığını söyledi.
Baro yönetimine gelmeleri durumunda doğrudan ve dolaylı olarak yapacakları olduğunu söyleyen Yılmaz, bu vaatlerinden de bahsetti.
Abdulhalim Yılmaz’ın vaatlerinden birkaçı şu şekilde:
- Genç avukatlar için sanal ofis oluşturmak, bağlı çalışan avukatların haklarını yasal teminat altına almak.
- İstanbul’un üç stratejik bölgesine en az üç “avukat evi” yapmak.
- Genç meslektaşlar için yeni iş alanlarını açmak için özel çalışmalar yapmak; mesleki gelişim için avukatlık akademisini kurmak, Avukatlık Kanunu’nda staj, bağımsız yargı, adil yargılanma ve CMK sistemi, disiplin ve meslek etiği konularında gerekli değişiklikler için girişimlerde bulunmak.
- Avukatlık mesleğini icra edenlerin birbirine zorbalığına, mobinge baro dur diyecek. Baro disiplin kurulları günümüze uyarlanacak.
- Adliyelerdeki “baro odası bilgisayarı” bilgisayar olacak.
- Yargı kararları avukatlara açılacak.
- Avukatların staj döneminin ücreti Adalet Bakanlığı tarafından ödenecek.
Mesleğe yeni başlayan ve başlayacak olan çok sayıda avukat olduğunu ayrıca belirten Yılmaz, bağlı avukat olarak çalışma, ofis açma, mesleki gelişim gibi farklı konularda ciddi sorunlar yaşayan genç meslektaşlarının durumunun çok ciddi olduğunu hatta bu durumun bazılarının intiharına bile sebep olabildiğini ve bunun çözümü için genç avukatların her bir sorunu ayrı bir başlık altında çözümlere ihtiyacı olduğunu söyledi.
“Ekonomik sorunlarla boğuşan, var olmaya çalışan meslektaşların derdini iyi biliyoruz” diyen Yılmaz’ın genç avukatlara vaatlerinden bazıları ise şöyle:
- Mesleğin nitelik yönünü arttırmak için staj eğitimi yanında mesleğin ilerleyen yıllarında mesleki gelişim için “Avukatlık Akademisi” kuracağız ve avukatlıkta uzmanlaşmanın önünün açacağız.
- Acil olarak, bir “Avukatlık iş Kanunu”na ihtiyacımız var, hazırlıklarımız mevcut. İşçilerin haklarını savunan avukatların bizzat kendi iş haklarını yasal güvence altına alan; tip sözleşme, kıdem, fazla mesai, asgari ücret ve mesleki bağımsızlığı düzenleyen bir yasal düzenlemenin yapılması için çalışacağız. Örneğin, bağlı çalışan için en az 3 asgari ücret veya 50 Bin TL ya da daha yüksek bir asgari ücret standardı belirlenmesi gerekiyor.
- Genç avukatlar için iş hacmini ve çeşitliliği arttırma ve yeni iş alanları açılması için girişimlerimiz olacak. Genç avukatlara dosya tevzi edilmesi için kamu ve özel sektörle görüşme ve iş birliği yapmak gerekiyor. Belirli bir büyüklüğe sahip olan şirketlere avukat zorunluğu olmalı.
- CMK işlemlerinde her aşamaya ayrı ücret olmalı ve fiziki evraka son verilmelidir. Bizce en önemlisi, ödemeyi savcılık değil Baro veya Bakanlık yapmalıdır.
“Biz iyi yönetilen bir Baro istiyoruz” diyen Yılmaz, “Baromuza, meslek örgütümüze sahip çıkmak, etkin hale getirmek istiyoruz. Hedefimiz mesleğimizi daha iyi icra edelim, insanlar adalete erişebilsin. İyi bir avukatlık ve etkili bir baro için herkes ile çalışırız. Farkımız, bakış açımız” dedi ve tüm meslektaşların baroya güvenini geri kazanmasını hedeflediklerini söyledi.
“Baro avukatının ne durumda bilecek ve her daim yanında olacak. Avukat ise baronun her anlamda kendini izlediğini, yanında olduğunu bilecek. Tabiri caizse baroyu avukata, avukatı baroya getireceğiz” şeklinde konuşan Yılmaz, “Önce “baroyu birlikte yönetelim “dedik. Sonra “baro senin, baro sensin” dedik. Devamında ise değişime vurgu yaparak “Bak değiştir” demiştik. Şimdi ise meslektaşlarımıza genel kurula çağırıyor ve “Baroya Bak” diyoruz” dedi.
‘Kapıları sonuna kadar açacağız’
Uzun yıllar İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Başkanlığı yapan Metin Uracin, kurduğu İstanbul Avukatlar Birliği (İAB) ile ikinci kez seçime girmeye hazırlanıyor. “Biz vaatlerde bulunmuyoruz, yıllar öncesinde başlatmış olduğumuz ve yarım kalan çalışmalarımız geliştirerek ve büyüterek devam ettirmeyi hedefliyoruz” diyen Uracin ve grubunun ‘mottosu’, “kapıları sonuna kadar açacağız”.
Çalışmalara katılımı çok önemsediğini söyleyen Uracin “Avukatların meslek örgütleri olan Baro’da” tecrübe, birikmiş bilgi ve ilgi alanlarında çalışmalara katılmalarını hedeflediklerini söyledi ve İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi’nden bahsetti:
“Teori ve Pratik içinde engelleri kaldırarak açıklıkla katılımı sağlamak, devamla katılımcı demokrasinin gücünü avukatların katılımından birliğinden ve dinamizminden alarak Baroda çalışmalarımızın devamını hedefliyoruz. 22 yıl önce Hukuk İngilizcesi ve Terminolojisi dersleri ile başlatmış olduğumuz çalışmalar katılımı, bilgiye erişimi ve ilgiyi attırarak avukatların önce Baroya aidiyeti duygusu oluşturdu ve bu algı kavrama dönüşünce İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi (DİM ) 113 genç avukatla kuruldu.”
Uracin, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Vaadimiz yoktur, var olan hedefimiz katılarak çoğalmak ve katılımcı demokrasi çalışmalarımızı devam ettirmek cevabının uygun olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Avukatlar Birliği’nin İstanbul Barosu tarihinde, genç avukatlara güvenmiş, genç avukatlara kapılar sonuna kadar açmış, genç avukatlara imkan ve olanak vererek güler yüz, yüksel moral ve cesaretle tarihe kayıt bıraktıklarına tüm dünya şahit olmuşken, bir kısım çevrelerce seçimden seçime hatırlanan genç avukatlara vaatlerde bulunmanın anlamsızlığı anlaşılabilecektir.”
Uluslararası işbirliği
Dünya Avukatlar Birliği başta olmak üzere uluslararası ve yerli tüm barolarla işbirliği içinde olacaklarını söyleyen Uracin, 34 yaş altı avukatların Avrupa ve Dünya’nın değişik ülkelerinde değişim programlarına katılmalarına da sağlayacaklarını aktardı.
Baro Kütüphanesi, Baro Bahçe, Baro Kültür Merkezleri gibi icraatlardan bahseden Uracin, “Konuşulması dahi uygun olmayan sadece derhal yapılması gereken bu icraatları genç avukatların Teori ve Pratik çalışmaları için kullanamaması hüzünlü bir sosyolojik hikayedir” dedi ve Baro Kütüphanesi, Baro Bahçe, Baro Kültür Merkezilerinin 24 saat tüm meslektaşlara açık olması için çalışacaklarını söyledi.
‘Güzelleştikçe sevilen, sevildikçe seven’ bir düzen
“Daha önce olduğu gibi” İstanbul Barosunun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yasa hazırlık çalışmalarında ve kanunlaşma süreçlerinde aktif olarak katılması gerektiğini söyleyen Uracin, geçmişte yaptıkları çalışmaların üstüne ekleyerek geliştireceklerini, “Katılımcılık, farklı düşüncelere saygı, merak, ilgi, ve hürmet, sükut değil hareket, güzel düşünme, güler yüz, diyalektik akıl ve cesaretle” hareket edeceklerini söyledi ve “Vaatte bulunmuyoruz, sadece önceki yaptıklarımızı devam ettireceğimizi söylüyoruz” dedi.
İstanbul Avukatlar Birliği çalışma programı kapsamında yapılacaklar hedeflenirken “ekonomi korkusu taşımayan, mücadele ettikçe özgürleşen, özgürleştikçe güzelleşen, güzelleştikçe sevilen, sevildikçe seven” bir düzen anlayışını benimsediklerini aktardı.
Metin Uracin İstanbul Avukatlar Birliğiyle birlikte Baro seçimlerini kazanması halinde hedefledikleri Baro’nun özelliklerini detaylıca sıraladı:
- Karikatürize olmuş bir ekonomizm talebini elinin tersiyle iten
- Güler yüz, diyalektik akıl ve cesaretle kendi gücüne güvenen
- Kurtarıcı ihtiyaç duymayan ve aramayan
- Gücünü avukatların katılımından, birliğinden ve dinamizminden alan
- Ayrımcı değil birleştirici olan
- Avukatların haklarını savunmak için çalışan
- Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, her alanda katılımcı – egemen demokrasiyi, dil, din, ırk, mezhep ya da siyasi görüş farkı gözetmeksizin savunan
- Tarihte bireyin rolünü abartmayan
- Rüzgarı tutamayan insanın toplumsal gücünü önemseyen
- Hiyerarşik iktidar hevesi olmayan
- Egemenlik hedefleyen
- Egemenliğin yağmur gibi her yere her zaman eşit ve orantılı yağmasını örnek alan
Hem ülkeye hem dünyaya örnek Baro
Metin Uracin, İstanbul Avukatlar Birliği’nin özellikle genç avukatların çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik çalışmalarını vurguladı. Uracin’e göre, genç avukatların hak ettikleri ücretlerin mesleğin onur ve haysiyetine uygun bir seviyeye yükseltilmesi için en önemli unsur birlik.
Bu çerçevede, genç avukatların gelirlerini artırmak için serbest meslek makbuzu karşılığında tahsil edilen KDV oranlarının düşürülmesi yönünde çalışmalar yürütüleceğini ve stajyer avukatlar için stajın son altı ayında staj yapılan hukuk bürolarının stajyerleri sigortalamasını zorunlu hale getireceğini söyledi.
Uracin liderliğindeki İ.A.B.’nin CMK ücretlerinin yarısının peşin ödenmesi için çalışacağını, otopark, asansör ve diğer avukatların mesleki faaliyet ve savunmalarını kolaylaştıracak hususlar ile avukatların savunma faaliyetlerini engelleyen avukatların aranması gibi hukuka aykırı işlemlerin kaldırılmasını önceleyeceğini ileten Metin Uracin, baroların, İstanbul Barosunun, hukukçuların ve avukatların yalnızca avukatlara değil ülkeye ve dünyaya örnek olması gerektiğini ifade etti.