Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) verilerine göre 2006-2023 yılları arasında 17 bin 951 köy okulu kapandı. Bu durum köylerde yaşayan çocukların eğitim olanaklarına erişimini sınırlandırıyor. Çocuklar köylerindeki okullar kapandığı için okula gidemediği gibi birçok ilde MEB Personel Genel Müdürlüğü’nün 10 Eylül’de yayınladığı ‘kamuda tasarruf tedbirleri eğitim programı’yla ücretsiz taşımalı eğitim uygulaması da kaldırılıyor.
2022 MEB verilerine göre Türkiye genelinde 1.3 milyon öğrenci taşımalı eğitimden faydalanıyordu. Ancak MEB Personel Genel Müdürlüğü’nün 10 Eylül’de yayınlamış olduğu ‘kamuda tasarruf tedbirleri eğitim programı’ kapsamında bu sayı düştüğü gibi çocuklar da seçeneksiz ve okulsuz kaldı. Mağduriyetini dile getiren ailelere söylenen de ‘çocuklarınızı kendi imkanlarınızla okula götürün’den öteye geçemedi.
Peki ellerinden hem okulları hem de ‘taşımalı eğitim hakları’ alınan yüz binlerce çocuk şimdi ne yapacak?
‘Her geçen gün kamusal eğitimden vazgeçiliyor’
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ”2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı Başında Eğitim Durum Raporu”nun düzenlediği basın toplantısında taşımalı eğitim hakkına dair konuştu.
Taşıma sisteminden vazgeçilmesinden kaynaklı eğitime erişim problemlerinden bahseden Irmak düşüncelerini şu şekilde ifade etti:
“Toplu taşıma sistemine geçildi bundan yaklaşık 16-17 yıl önce. O günden beri toplu taşıma yapılıyor, servisler oluşturuldu, bununla beraber köy okulları kapatıldı. Yerinde eğitim ortadan kaldırıldı. Ama bugün de ulaşımda yeniden bir geri adım atıldı. Çocuklarımızı servislerle artık almıyorlar. İki gün önce bazı illerde, İl Valiliklerinde ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde bazı görüşmeler yaptık. Birçok velinin İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin bastığını, çocuklarına gerekli ulaşımı sağlayamadıklarını, taşıma sisteminden vazgeçilmesinden kaynaklı eğitime erişimlerinin ortadan kaldırıldığını, hatta bir velinin taşımayı kendi yaparken kaza yaptığını ve bu kazada kendisinin yaralandığını ifade etti. Her geçen gün kamusal eğitimden vazgeçilmesinin sonuçları bunlar. Kamusal ve bilimsel eğitimden vazgeçilmesinin çok derin sonuçlarını yaşıyoruz. Bu rejimsel bir tercihtir.”
Çocukların zorunlu eğitim süreçlerinde mahrum kaldıkları haklara değinen Irmak nitelikli eğitime erişemeyip okulu terk eden çocukların fazlalığına da değindi:
“Zorunlu ve parasız diye tanımladığımız eğitim modelinde çocukların zorunlu eğitim süreci içerisindeki her türlü ihtiyacın devlet tarafından bizzat karşılanması anlamına gelir kamusal eğitim. Onların bir öğün yemek hakkının, temiz suya erişim hakkının, okula güvenli bir şekilde ulaştırılması meselesinin, okulların güvenlikli bir hale getirilmesi ve dış etkenlerden korunması meselesinin, yurt yapılmasının, barınma meselesi vesaire birçok kalemde uzatabileceğimiz kamusal eğitimden her geçen gün vazgeçilmesinin sonucunda bugün birçok çocuğunuz eğitime erişemiyor, nitelikli eğitim alamıyor ya da eğitime erişemediği için okulu terk ediyor.”
Olan en çok kız çocuklarına oluyor
Eğitim – Sen Bursa Şube Başkanı Derviş Erdem bu durumdan en çok kız çocuklarının etkileneceğini söyledi ve “Aileler erkek çocuklarını yürüyerek bile okula götürüyor ama kız çocuklarına gelince işin seyri değişiyor. Servis yoksa ‘kız çocuğunun okumasına da gerek yok’ gibi bir düşünce var” dedi.
Kamusal hizmetten taviz vermeye meyilli bir sistemin içinde olduğumuzu söyleyen Erdem “Eğitimde taviz olmaz. Eğitimden taviz verilirse ileride bu durumun acı sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız” dedi ve eşit eğitim haklarından yararlanamayan çocukların ilerideki hayatlarında çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağını ekledi.
Okul terkleri başladı
Veli Der Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici Türkiye’nin her bölgesinde yaşanan bu problemin hem öğrenciyi hem de veliyi seçeneksiz bıraktığını söyledi ve ciddi bir eğitim hakkı mahrumiyeti ile karşı karşıya kalındığının altını çizdi.
“Okul terkleri başladı” diyen Gezici, Derviş Erdem gibi köy okullarının kapanmasının ve bölgelerdeki taşımalı eğitime yarayan araçların tasarruf tedbirleri kapsamında kaldırılmasının özellikle kız çocuklarının okuldan koparılmasının önünü açtığının altını çizdi:
“Ailenin birden çok çocuğu, ancak yalnızca birini okula gönderebilecek durumu var. Bu durumda vazgeçiş önce kız çocuklarında oluyor. Bu durumun telafisi mümkün değil. Her çocuğun eğitimden eşit yararlanma hakkı var. Yaşananlar başta kız çocukları olmak üzere birçok çocuğun hayatını olumsuz bir şekilde etkiliyor ve etkileyecek.”
Veliler çaresiz, çocuklar mağdur
Velilerin de bu süreçte zor durumda kaldığını söyleyen Gezici ebeveynlerin buldukları çözümlerin iptidai çözümler olduğunu söyledi ve çocuklar için uygun olmadığını dile getirdi:
“Veliler de çocuklar kadar seçeneksiz. Kendi imkanları ile yapabildikleri kadarını yapıyorlar ancak bu da çoğu zaman çocuklar için uygun olmayan koşulları içinde barındırıyor. Merkeze gidebilen gidiyor, gidemeyen köyde kalıyor. Her ailenin değişen koşullara kendini uyumlaması da beklenemez. Herkes imkanı dahilinde çocuğunu okutmak için elinden geleni yapıyor ama ne yazık ki her çocuğun kendi imkanlarıyla okullara gidebilmesi mümkün değil.”
‘Çocuklar hiçbir şeye mecbur bırakılmamalı’
Şafak Ayhan bir öğretmen. Bundan bir ay öncesine kadar Koyunhisar’da bulunan 150 kişilik bir köy okulunda öğretmenlik yapıyordu, ancak okulu kapatıldı. Köy okullarının kapatılması sonucu çocukların taşımalı eğitime mecbur bırakılması ve şimdi bunun da ellerinden alınmasıyla ilgili düşüncesi oldukça net: “Çocuklar hiçbir şeye mecbur bırakılmadan hakları olan eşit eğitime erişebilmeli. Köy okullarını kapatmayı konuşmak bir yana, her köye bir okul yapılmalı.
Sistemin nasıl işlediğini sorduğumuz Ayhan şöyle anlatıyor:
“Köylerde imkanlar azaldıkça insanlar mecburi göç yoluna gidiyor. Göç edebilen gidiyor, edemeyen kalıyor ama azınlık olarak kalıyor. Okullarda sayılar 10 – 15 kişiye kadar düşüyor. Düşünce MEB’de bu kadar az öğrenciye öğretmen istihdam etmek istemediği için civardaki on köyü belirlediği tek bir köy okulunda topluyor ve kalanları kapatıyor. Gidebilen o köye gidiyor -ki bu da ancak ücretsiz taşımanın yapılmasıyla mümkün- gidemeyen de genellikle okuldan vazgeçiyor.”
MEB’in öğrenci istihdamındansa tamamen öğretmen istihdamını düşündüğünü ve az öğrencinin olduğu okula öğretmen yollamak istemediğini belirten Ayhan, son seçeneği köy okuluna gitmek olan çocukların tamamen yalnız bırakıldığını söyledi.
Servis hizmetleri ellerinden alındığı için okula gidemeyen ya da kendi imkanlarıyla okula gitmeye çalışan çocukların aileleriyle konuştuk.
Her gün torununu okula götürüp getiriyor
Mustafa Tunç 65 yaşında. Van’ın Gürpınar ilçesine 15- 20 kilometre uzaklıktaki Yolaşan Mahallesi’nde yaşıyor. Üç torunu var. Biri lise son öğrencisi, sınava hazırlanıyor, seneye ‘üniversiteli’ olacak. Diğer ikisi dokuz yaşında, ilkokula gidiyorlar. Daha doğrusu iki hafta öncesine kadar gidiyorlardı. Servisleri kaldırıldığı için artık okuyamıyorlar.
Tunç “Sınava girecek, derslerinden geri kalmasın. Bari o okusun” dediği lise sona giden torununu her gün kendi imkanlarıyla okula götürüp getiriyor. Pansiyon seçeneği sunulmuş ama torununun düzenini bozmak istemediği için her gününü torununa göre yaşıyor. Mustafa Tunç konuşurken onu ‘daha çok üzen’ bir konudan daha bahsetti. Dün okuldaki öğretmenleri torununun yanına gelip “Ya pansiyona kaydını yaptırırsın ya da her gün 50 lira yemek ücreti ödersin” demiş. Tunç da isyan ediyor. “Çocuğumuzun düzeni bozulmasın diye bunca yokluk içinde elimizden geleni yapıyoruz, neden her şeyi daha da zorlaştırıyorsunuz” diye soruyor.
‘Benim Ankara’m burası!’
Mustafa Tunç çözüm yolu ararken ilgili makam olarak Van Gürpınar Kaymakamlığı’na da başvurdu. Gitti, sorunu anlattı. “Bu çocuklara ne olacak” diye sordu ama aldığı cevap “Ankara’ya gidin, orası ilgileniyor’dan öteye geçemedi. Tunç “Benim Ankara’m burası” dese de sorununu çözecek bir muhatap bulamadı. Tunç “Servisler kalktıysa belediye toplu taşıma koysun biz kendi imkanlarımızla çocuğumuzu toplu taşımayla yollayalım” önerisininse yanıtsız kaldığını söyledi.
Sorunun acilen çözülmesini istediğini, köyde okula gidemeyen ve servissiz gidemeyecek onlarca çocuk olduğunu dile getiren Tunç “Ben torunumu taşıyabiliyorum ama bak ben de birini götürebiliyorum. Diğer ikisi gidemiyor. Ayrıca hepsi gitse ne olur, köyde okula gidemeyen onlarca çocuk var. Hepsi benim torunum sayılır. Biri bile gidemese benim içime dert olur” dedi.
‘Ben çocuğumu pansiyona vermem ama sen ver’
Nurican Yavuz, Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Erkaldı Mahallesi’nde yaşıyor. Erkaldı da Yolaşan Mahallesi gibi ilçeye 15 – 20 kilometre uzaklıkta. Hiçbir sebep gösterilmeden servisler kaldırıldığı için dört çocuğunun dördü de okula gidemiyor. Çocuklarından biri lise, diğeri ortaokul son sınıf öğrencisi. İkisi de sınava hazırlanıyor. Okula gidemedikleri için evden kendi imkanları dahilinde, olduğu kadar… Diğer iki kardeşse liseye yeni başlamış. Biri dokuzuncu diğeri onuncu sınıf.
Servisin kaldırılmasıyla ilgili kimsenin bir gerekçe sunmadığını anlatan Yavuz “İmkanın yoksa pansiyona ver çocuğunu’ diyorlar. Kolay mı!” diye sordu. Devamındaysa sorunu çözmek için gittiği İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bürokrasinin soğuk yüzüyle karşılaştığı diyaloğu şöyle anlattı:
“Benimle konuşan kişiye de sordum ‘Siz çocuğunuzu verir misiniz pansiyona?’ diye. Bana ‘Ben çocuğumu asla pansiyona veremem’ diye cevap verdi.”
‘Biri zaten gidemiyor, diğeri de yollarda sürünmesin’
Tekin Taşar da Erkaldı Mahallesi’nde yaşıyor. Altı çocuğu var. Okul çağında olan üç çocuğu var, ikisi iki haftadır okula gidemiyor. Bir kızı mecburen pansiyonda kalıyor. Sekizinci sınıfta, henüz 14 yaşında ama okulundan geri kalmamak ve sınava hazırlanabilmek için ailesinden uzakta pansiyonda kalmak zorunda. Diğer iki çocuğundan biri altı, diğeri dokuz yaşında. Dokuz yaşında olan kendi imkanlarıyla okula gitmeye bir süre devam etmiş ama çocuğunun yollarda harap olduğunu gören Taşar ailesi “Biri zaten gidemiyor, diğeri de yollarda sürünmesin” diyerek diğer çocuğunu da okuldan almış.
Çocuklar okula gidebilecekleri günü bekliyor
“Bu köyün çoğu inşaat işçisi. İş gelirse giderler, yoksa zaten para da yok. İnsanların okul servisi kiralayacak güçleri yok. Yüzde doksan böyle bir yükün altına giremez. İnsanlar çocukları okusun istiyor ama elde yok avuçta yok. Bu insanlar ne yapsın? Çocuklar da çok çaresiz, okula gitmek istiyorlar ama gidemiyorlar” diyen Taşar çocukların her gün okula gidebilecekleri günü sorduğunu söyledi.
Cevabını hiç kimse bilmiyor.
Mağduriyet Türkiye’nin her yerine yayılıyor
Servisleri olmadığı için okula gidemeyen çocuklar sadece Van’da değil. Mağduriyet yavaş yavaş Türkiye’nin her yanına yayılıyor. Bolu’nun Merkez ilçesine 10-20 kilometre uzaklıktaki Saraycık, Tatlar, Oğulduruk ve Bahçeköy köylerinde de öğrencilerin okula gitmek için kullandıkları servisler yeni okul döneminde kaldırıldı. ‘Taşımalı eğitim’ uygulamaları başladığından beri çocukları taşıyan servislerin yeni dönemde olmayacağı bilgisiyse verilmedi.
9 Eylül 2024 sabahı çocuklar köylerinden okullarına gitmek için her zaman uyandıkları saate uyandılar, okul için hazırlandılar ve dışarı çıkıp servislerini beklemeye başladılar. Ama servisleri gelmedi. Şaşkınlık içinde evlerine dönen çocukların aileleri servislerin kaldırıldığını o sabah, okula gitmesi için hazırladıkları çocukları okula adım atmadan eve geri dönünce öğrendiler.
Ortaokul çağındaki çocuklara zorunlu göç
Zafer Şen Bolu’nun Tatlar köyünde yaşıyor. Kızı lise ikinci sınıfa gidiyor ve bu seneye kadar ücretsiz servisi kullanarak okula gidiyordu. Uygulama kalktığından beri kızını okula götürüp getiren Zafer Şen, köylerinde beş çocuğun servis hizmetinden yararlandığını şimdiyse kendi kızı hariç iki çocuğun pansiyona, diğer iki çocuğunsa merkeze yakın akrabalarının yanına yollandığını söyledi. Henüz lise çağına bile gelmemiş dört çocuk, servisleri kaldırıldığı için ailelerinden uzakta yaşamak zorundalar.
‘Benim kızım neden benden uzakta yaşamak zorunda?’
Nuri Sevinç Oğulduruk köyünde yaşıyor. Servisten yararlanan 18 öğrenciden biri de Sevinç’in 15 yaşındaki kızıydı. Sevinç kızını her gün okula götürüp getiremeyeceği için mecburen merkezdeki pansiyona bırakmış ama durumdan hiç memnun değil. “Benim kızım neden benden uzakta yaşasın, daha 15 yaşında” diye şikayetini dile getiren Sevinç “18 öğrenci var. Bir benim kızım pansiyonda kalıyor o da mecburen, duyduğumuz kadarıyla kalan öğrencilerden kimisi okulu terk etmiş kimisi kendi imkanlarınca ulaşımı sağlamaya çalışıyor. Nereden bakılırsa bakılsın herkesin işi çok zor” dedi.
Mülki amirler hem vatandaşı hem bizi yanıtsız bıraktı
Van Gürpınar Kaymakamlığı sorunla ilgili İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden bilgi alıp bize döneceğini söyledi ama herhangi bir dönüş yok.
Vatandaşların da daha önce birçok kez ulaştığı Bolu Valiliği’nde ise önce özel kaleme ulaştık. Özel kalem bizi Basın İşleri Müdürlüğü’ne bağladı. Durumla ilgili bilgi almak için aradığımızı söyleyince “Ulusal anlamda alınmış bir karar, Valilik olarak bir açıklama yapma gibi bir durumumuz olamaz” dediler. Konuştuğumuz kişi mağdur olan velilerin taleplerine ilişkin sorularımızı Bolu Valiliğine bugün atanan Abdülaziz Aydın’a iletileceğini söylese de herhangi bir dönüş alamadık.