Yaz ayları gelince mevsimlik işçilerin arasındaki çocuk işçiler herkesin yüzüne yoksulluğu bir kez daha çarpıyor. Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki soğan tarlasına çalışmak için gelen ilkokul, lise ve üniversite çağındaki çocuk ve gençler bu yoksulluğun bir parçası. Aileleriyle birlikte güvencesiz ve ağır koşullarda çalışan çocuklar ve gençler sabah 6’da işe koyuluyor.
46 yaşındaki Zeynep Körpe’nin 10 çocuğu var ve tarım işçiliği yapıyor. Maddi durumu kötü olduğu için çocuklarını okutamadığını söyleyen kadın, Ankara’ya Viranşehir’den gelmişti. ANKA’ya çocuklarını okutamamaktan yakınan Zeynep Körpe, “Her sene gelip 5 ay kalıp geri dönüyorduk ama geçim şartları zor olduğu için bu yıl hiç dönmedim. Kış aylarında da burada çalıştım. Geçim zor. 10 çocuğa nasıl yetişeyim. Okula gidenler vardı onları da okuldan çıkardım. Çocuklarım okumadı. Benim bu oğlum ‘Anne sen beni niye okutmadın’ diyor. Sadece bir tanesini okutabildim. İki kız çocuğum evli, onlar okumadı gücüm yok. Hangi parayla okutayım. 6 ay tarlada güneşin altında… Sabahleyin erkenden kalkıp yola düşüyoruz. Karanlıkta gelip karanlıkta gidiyoruz. Hatta iki çocuğumu tarlada büyüttüm. Yaşım şimdi 46 oldu bir şey anlamadık hayatımızdan” diyor.
‘4 yıllık üniversiteyi bitirdi ama benimle çapa yapıyor’
Ahmet Alabaş ise tek bir kız çocuğunu okutmuş o da iş bulamadığı için babasıyla birlikte soğan tarlasında çapa yapıyor. Alabaş içinde olduğu mağduriyeti şöyle anlatıyor:
“Aslında ben Urfalıyım kışın burada kalıyorum. 300 TL yevmiye. Bir pazara git 500 lira etmez. Buradaki gençlerin haline bak kimi okulu bırakmış. Bunların bugün okulda olmaları lazım. Çocuklarım hep yarım bıraktı. Ekonomik sıkıntıdan dolayı okula gönderemedim çünkü; bakamıyorum kendime. Bütün ihtiyaçlarını karşılayacağım ki bu çocuk okuyacak. Yoksa arkadaşlarının yanında mahcup kalacak. Sadece bir kız çocuğumu okutabildim, 4 yıllık üniversiteyi bitirdi ama benimle 300 liraya çapa yapıyor. Bankacılığı bitirdi ama iş bulamadı. Atama yok bir şey yok. Atama var, başkasına var ama bize yok. Kimin hesabına nasıl geliyorsa öyle yapıyorlar. Sen tarlalarda ölmüşsün, eğitimsiz kalmışsın kimsenin umurunda değil. Ben 58 yaşında bir insanım bugüne kadar hep böyle yaşadık.”
Mesut Körpe ise 20 yaşında ve eğitimi ortaokuldayken sona eren gençlerden. 10 yaşından bu yana Ankara’ya geldiğini söyleyen genç, “Mecbur kaldım, hatta sınava girdim sınavdan iyi puan da aldım. Biz normalde 6 ay çalışıp Urfa’ya gidiyorduk. Bu sene her şey pahalı olduğu için mecbur olarak burada kaldık. Babam okumama izin vermedi, mecbur kaldım tarlaya gelmek için. Ben bıraktım, kardeşlerim bıraktı” diyor.
Gurbet Alabaş, ailesi Antalya’da tarım işçisiyken tarlada dünyaya gelmiş. Eli çapa tuttuğundan beri yazları tarlada çalışmış, kışın okuluna devam etmiş. Üniversiteyi bitirmiş ancak şimdi işsiz. Ailesiyle birlikte günlük 300 TL yevmiye ile sıcağın altında çalışan Gurbet şimdi 27 yaşında, derdini şöyle anlatıyor:
“Biz burada çalışıyoruz ama hiçbir şeye yetmiyor. Kardeşlerim hepsi okulu bırakmak zorunda kaldılar. Ben 4 yıllık üniversite okudum ama kendi alanımda mesleğimi yapamıyorum. Çünkü artık hep torpille işler yürüyor. 16 yıl okudum emeklerim hep çöp… Burada 300 TL’ye çalışmak zorundayım. Başarılı olmak artık bu devirde işe yaramıyor. Tarlada doğmuş insanım doğduğumdan beri tarlalardayım. Aileden 7 kişi çalışıyoruz. Günün 11 saati tarladayız. Çalışılmaktan gocunmuyorum ama kendi mesleğimi yapabildiğim bir iş isterdim.”
Melen Sercan ise “17 yaşındayım. Urfa’dan buraya çalışmaya geldim. Bundan sonra kayısıya, fındığa gideceğiz” diyor.