“4282 nolu mezarın artık bir adı var.” Bu sözler 6 Şubat’tan bu yana haber alamadığı ablasını arayan Yusuf Karlı’ya ait.
Avusturya’da fizik alanında doktora yapan Yusuf Karlı, depremden önce konferans için Eskişehir’e gelmişti. Oradan da uçakla memleketi Adıyaman’daki ailesini ziyaret etmek istedi ancak bindiği uçak olumsuz hava koşulları nedeniyle Hatay’a indi. 29 yaşındaki Yusuf Karlı da Hatay’da üniversite öğrencisi iki kardeşini ziyaret etme kararı verdi. Gaziantep’te yaşayan kendisinden bir yaş büyük ablası da bu sırada kardeşlerinin yanındaydı ve iki kardeş Yusuf Karlı’nın teklifi üzerine otobüsle 5 Şubat’ta Adıyaman’a ailesinin yanına gitti.
Tüm aile 1 No’lu sağlık ocağı Caddesi’ndeki Maşallah Apartmanı’nda yaşıyordu. Ancak uzun süre sonra bir araya gelen ailenin kavuşması saat 04.17’de yerini büyük bir acıya bıraktı. Depremde yıkılan Maşallah Apartmanı’ndan Yusuf Karlı ve annesi sağ kurtulmuştu ama babası, amcası, yengesi, halası, eniştesi ve büyükannesi yaşamını yitirmişti. Deprem gecesi ailesiyle aynı apartmanda olan Ayşegül’den ise haber alınamıyordu. Ta ki 4282 nolu mezara gömüldüğü öğrenilinceye kadar.
Karlı ailesi 7 ferdini kaybettikten sonra Ayşegül’ün peşine düştü. Yakınları onu sağ çıkarıp ambulansa teslim etmişti. Tüm bilgiler de burada kilitlenmişti. Hastanelerden gelecek bir haberi umutla bekleyen Yusuf Karlı, “O arada öldüğünü hiç düşünmedik. Ama zaman geçtikçe umut tükendi. ‘Artık bulalım bir mezarı olsun’ dedik” sözleriyle anlatıyor arayış mücadelesini.
Yusuf Karlı’nın annesi depremden sonraki 2 ay boyunca morgları dolaştı, DNA örneği verdi ve tüm hastaneleri aradı. Aile, asılsız binlerce ihbarın peşine düşüp oradan oraya savruldu. Ta ki 30 Mart Perşembe gününe kadar.
Karlı ailesine Ayşegül’ün Adıyaman’da depremde ölen çok sayıda kişinin defnedildiği yeni mezarlıkta 4282 no ile toprağa verildiği haber verildi. Bu haberin peşinden giden aile böyle bir mezar olduğunu doğruladı. Görevliler kendilerinin yemek molasında olduğu sırada yurttaşlar tarafından bir kadının gömüldüğünü söyledi. Ancak ortada alınan DNA örneği, fotoğraf ya da özelliklerini gösteren tek kanıt yoktu.
BirGün’den Semra Kardeşoğlu’nun haberine göre Yusuf Karlı sonrasında yaşananları şu cümlelerle anlatıyor:
“Depremin ikinci günü toprağa verilmiş. Savcılığa gittik böyle bir mezar olduğunu ve açtırmak istediğimizi anlattık. Önce kabul edilmedi talebimiz. Savcılık da bu mezardan habersizdi. Sonunda izin çıktı. Mezar açıldı. Ablamın sağ omzunda gül dövmesi vardı. Onun fotoğrafını gösterdik. Cenazeyi bize göstermediler. Savcı üzerindeki kıyafetleri söyledi. Omzundaki dövmeyi inceledi. Tuttu hepsi. O olduğuna karar verildi. Yine de bir aksilik olmasın diye diş örneği alındı. DNA kısa sürede netleşecek. Başındaki tahtanın üzerine ablamın adını yazdık. 4282 nolu mezarın artık bir adı var.”
Yusuf Karlı bir kaybın bu kadar zorlu yollarla bulunmasına isyan ediyor ve ablasının dövmesinden bulunduğunu vurguluyor. Karlı, “Bir çöp gibi gömmüşler ablamı. Bu acılar bir daha yaşanmasın. Ölenler böyle gömülmesin. Acılar böyle katlanmasın. İnsanlar ölüsünü bulduğuna sevinmesin” diyor.