Herhalde Türkiye’de cep telefonuna ‘Kendini polis veya jandarma diye tanıtan…’ diye başlayan SMS’den en az üç tane gelmeyen kimse kalmadı.
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı sık aralıklarla bu mesajı herkese gönderiyor; çünkü vatandaşı telefonla arayıp kendini polis gibi tanıtan dolandırıcıların sonu gelmiyor. Bütün uyarılara rağmen bu dolandırıcılar vatandaşı inanılması zor yöntemlerle kandırıyor ve parasını, varını yoğunu almaya devam ediyor.
Son örnek İstanbul’da yaşayan Silsüpür ailesi.
Küçükçekmece’de 65 yaşındaki Muammer Çatıkkaş Silsüpür 27 Mayıs Pazartesi günü Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde başkomiser olduğunu söyleyen dolandırıcılar tarafından telefonla arandı. Sahte polisler Çatıkkaş’a adına sahte kimlik çıkarıldığını ve Kastamonu’da emlakçı dükkanı açılarak hayali satışlar yapıldığını söyledi. Muammer Çatıkkaş Silsüpür ve kocası Kadir Silsüpür dondu kaldı.
Bu oltaya kimler gelmedi ki…
İşte o telefonla başlayan dolandırıcılık daha yeni ortaya çıkıyor; çünkü Silsüpür çifti iki ayı aşkın süre boyunca dolandırıcılarla konuşmuş. Bu durumu Kadir Silsüpür, ‘Hanımla ben hipnoz olduk’ diyerek anlatıyor. Yani ‘Hipnotize olduk’ demek istiyor.
Gerçekten de telefon dolandırıcıları işte bunu iyi başarıyor. Karşısına çıkan kişiyi aynı anda hem korkutuyor hem de ona ‘Sen ben korurum’ diyor. Bu ‘olta’ya kimler gelmedi ki, hukuk fakültesi profesörlerinden ünlü ekonomistlere, gazetecilerden başkalarına kadar pek çok kişi. O yüzden, kimse ‘Bana olmaz, beni kandıramasınlar’ dememeli.
Ama yine de, her dolandırıcılık olayı, gerçek polislere ve savcılıklara yansıyıp başa gelenler anlatılınca, olan bitenin bir çocuğun bile kanmayacağı türden basit yalanlar olduğu izlenimi de doğmuyor değil.
İki ay devam ettirilen yalan
İşte bakın Silsüpür ailesinin başına gelenler…
Kendini polis olarak tanıtan dolandırıcılar tarafından ‘Azılı bir çetenin eline düştüğüne’ inandırılan Muammer Çatıkkaş Silsüpür ve eşi Kadir Silsüpür, bu sözde polislerin yürüttüğü gizli operasyona dahil olarak, mal varlıklarını güvence altına almak için tüm tapularını satışa çıkardı.
Kastamonu’nun Tosya ilçesinde piyasa değeri 15 milyon lira olan ve Muammer Çatıkkaş’a babasından miras kalan ev ve arsalar beş milyon liraya satıldı. ‘Operasyonun gizliliği’ için aileyi konuşmamaya ve başlarından geçenleri kimseye anlatmamaya ikna eden dolandırıcılar iki ay süren yoğun telefon trafiğinin ardından Kadir Silsüpür’ü Çankırı’ya çağırarak parayı teslim aldı.
Devletten çalınan bilgilerle dolandırıyorlar
Dolandırıcılar, daha ilk aradıklarında aslında Silsüpür çifti hakkında, ama en çok Muammer Çatıkkaş Silsüpür hakkında pek çok bilgiye sahipti. Bu bilgiler çeşitli tarihlerde devlet kayıtlarına yapılmış olan korsan saldırıları ile elde edilmiş, halen ‘Dark web’ adı verilen internet sayfalarında elden ele dolaşmakta olan genel bir bilgi havuzunun içinden alınmıştı. Yani dolandırıcılar Silsüpür çiftini, özellikle de Muammer Çatıkkaş Silsüpür’ü tesadüfen aramamıştı. Onun kendisine ait bir mal varlığı olduğunu biliyorlardı.
Aslında bu ‘oltalama’ yöntemiyle, yani kurbanını bir yemle tuzağa düşürerek yapılan dolandırıcılıkta, dolandırıcıların kurduğu büyük yalanın çökme riski yüksek. O yüzden dolandırıcıların acelesi olur, bir an önce kurban seçtikleri kişinin banka hesabını, evindeki altınları vs almaya çalışırlar. Ama bu vaka çok farklı. Dolandırıcılar bu kez tapulu malların satılması ve satıştan gelen paranın kendilerine verilmesini istiyor. Ama gayrımenkul satmak o kadar da kolay değil, çabucak yapılan bir iş de değil. Zaten o yüzden dolandırıcılık uzun sürüyor, dolandırıcılar kurdukları yalanı tam 2 ay boyunca sürdürüyor.
Üç aşamalı dolandırıcılık
Kurulan yalan da katman katman. Önce Silsüpür çifti, kimliklerinin ele geçirildiğine ve bu sahte kimlikle birilerinin onların malını mülkünü satacağına inandırılıyor.
Ardından ikinci aşamada, ‘Size yeni kimlik çıkarıyoruz ama siz şimdi mallarınızı satın, sonra geri alacaksınız’ deniyor, çift buna da inanıyor, İstanbul’dan kalkıp Kastamonu Tosya’ya gidiyor, babadan kalma tarlaları ve evi yok pahasına satıyorlar.
Üçüncü aşamada, ‘Parayı bize verin, alıcılara iade edelim, sizin mallarınız da size geri dönsün’ deniyor. Bu kez Çankırı’da güvenlik kamerası olmayan ücra bir sokakta buluşuluyor, para teslim ediliyor.
Ve tabii parayı alan dolandırıcılar ortadan kayboluyor; tapularını geri almak için savcılıktan telefon bekleyen Silsüpür’lerin telefonunu kimse aramıyor. Nihayet onlar acı da olsa gerçeğin farkına varıyor, dolandırıldıklarını anlayıp polise gidiyor.
Devletimdem yardım istiyorum
Bakın karı-koca başlarından geleni nasıl anlattı. Önce söz evin hanımı Muammer Çatıkkaş Silsüpür’de:
“Bir telefon geldi. ‘Ben Gayrettepe’den Başkomiser Mehmet Öztürk, kimliğinizi kaybetmişsiniz’ dedi. Hemen baktım çantama, ‘Hayır kaybetmedim’ dedim. Arkası geldi. WhatsApp’tan benim kimlik bilgilerim kullanılmış bir bayan resmi için “Kimliğin çalınmış kullanılıyor” dedi. Kartvizit attı. “Üzerine olan tapularını bunlar satacak, bir çete eline düşmüşsünüz” dedi. “Mallarını satacaklar, güvence altına alalım” dediler. Sabah akşam mesaj attılar. “Kimseye söyleme gizli operasyon” dediler. “6 aydır peşindeyiz bunun, çökerteceğiz, çocuklarınıza dahi söylemeyin” dediler, kimseye söyletmediler. Bir hafta sonra biz memlekete gittik. Giderken bile ‘Tapuları yanınıza alın’ dediler. Yolda bir emlakçı ismi verdi, numara verdi. Emlakçıyı aradım ben, ‘İnternetten buldum numaranızı’ dedim tabii. Tapuları attım, bu arsaları satacağız diye. Ben pazarlık dahi etmiyorum. Çünkü bize ‘Tapular sana yeni kimlik çıkınca, yeni kimliğine iade olacak. Alan kişiler de mağdur olmayacak. Savcılık çağırıp paralarını iade edecek’ dediler. Bu şekilde sattık. Üç kişi bizimle devamlı konuştu; ‘Çocuklarınıza dahi söylemeyin. Bu çete çocuklarınıza zarar verir, bir şey yapıp yurtdışına kaçarlar’ dedi. Bu korkuyla hiç kimseye bir şey söylemeden bütün malımız gitti. Olayı anladıktan sonra uyandık geç oldu; ama her şeyim gitti; evim, arsam. Devletimden, Cumhurbaşkanımdan, İçişleri Bakanımdan, Adalet Bakanımdan yardım istiyorum. Bunlar cezasız kalmasın. Uykularımız kaçıyor gece gündüz. Sağlığımız bozulacak diye korkuyoruz. Yakalanmasını istiyoruz. Ağlayanın malı gülene hayretmez. Biz isteyerek satmadık.”
“Hanımla hipnoz olduk”
Şimdi de söz kocada, yani Kadir Silsipür’de:
“Hanımın anneden babadan kalan arsalarını, evini sattık. Bizden dolar yapmamızı istediler. İlk satışımız zaten ‘Türk parası almayın, Türk parasında sahte oluyor’ dediler. ‘Bankalarda, tapuda bizim görevlilerimiz var. Bunlar sizi izleyecek. Kameralarda sizi takip ediyoruz’ dediler. Bu şekilde, dolar bizde bir gün kaldı, rahatsız olduk; 3.5 milyon lira para, dolar olarak. Bu parayı, sabah eşime telefon etmişler, ekipler gelip alacak diye. Çankırı’dan alacak demişler. Çankırı’ya gittim ben Tosya‘dan. 1-2 kilometre dolaştırdılar; oraya yanaşıyorum olmuyor, başka yere yanaşıyorum olmuyor. Caminin yanından bir sokak vardı aşağı doğru. Ben çok da iyi bilmediğim için, güvenlik kamerasının olmadığı yere çektiler arabamızı. Orada bir vatandaş el kaldırdı, polis olduğunu düşündüm. Belinde silah vardı, uzun boylu, 35- 40 yaşlarında esmerdi. Arabanın kapılarını açtı arkaya girdi. Çanta bana ait ama içinde torba var, ‘Torbaya koyabilirsiniz’ dedim. O sırada ben yüzüne baktım iyice. Parayı torbaya koydu, arabanın kapısını kapatıp yürüyerek gitti. Önünde arkasında araba yoktu. O şekilde kayboldu. Hanımla ben hipnoz olduk. Bizim malımız 10 milyon ise iki milyona, üç milyona verin diyor, nasıl olsa size geri gönderilecek diyor. O kadar mağdur durumdayız ki; bunlardan artık Allah’a sığınıyorum, devletimize sığınıyorum.”
65 yaş üstü dikkat
Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan ise bu yöntemin 65 yaş üstündeki insanları dolandırmada sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu vurguladı. Uyarılarda bulunan Demircan “Oltalama saldırııları günümüzde sadece dijital yollarla olmuyor telefon yoluyla da ‘Oltalama’ saldırılarına maruz kalıp oltaya maalesef takılabiliyoruz. Oltalama saldırısı yapan kişiler telefonla dahi yapsalar, öncelikle bir inandırıcılık kazanmaları gerekiyor ve bunun için sizinle alakalı bilgilere ihtiyaçları var. Çeşitli zaman dilimlerinde çeşitli platformlardan sızdırılan veriler maalesef tek bir veri tabanı altında toplandı ve bu toplanan verilerin de çok büyük bir kısmı maalesef ücretsiz olarak dağıtılabiliyor. Oltalama saldırılarında bu tarz bilgileri kullanıyorlar. Yani sizin adınızı, soyadınızı T.C. kimlik numaranızı, adresinizi, sahip olduğunuz mal varlıklarınızı maalesef bu veri tabanlarından elde ettikleri bilgilerle biliyorlar” dedi.
Demircan “Telefon dolandırıcıları yaşlı bireyleri arayarak genellikle onurlarını zedeleyici bilgiler vermeye başlıyor. ‘Bir terör örgütünün üyesiymişsiniz gibi görünüyor, adınıza bir şirket açılmış bu şirketten çok fazla kredi kullanılmış, bu şirket dolandırıcılık yapıyor, çocuğunuz bir terör örgütü üyesiymiş gibi görünüyor’ gibi bahanelerle aslında kendilerinin emniyetten aradığına ve onlardan yana olduğuna, yani ‘Sizin bir suçunuz olmadığını biliyoruz ve biz gizli bir operasyonla sizi aklamaya çalışıyoruz’ gibi telefon konuşmalarında vatandaşları dolandırmaya çalışıyorlar. Geçmişte de bunu çok sık yaşadık ve maalesef hala güncelliğini koruyan bir dolandırıcılık modeli bu” diye konuştu.