Garip akımının kurucusu şair Orhan Veli Kanık 10 Kasım 1950’de Ankara’da yürüyordu. Gece bir anda sokaktaki belediye çukuruna düştü ve başından yaralandı. Şair iki gün dinlendi, sonra İstanbul’a geçti. Düşmesinin üstünden dört gün geçmişti ki bir arkadaşının evinde öğle yemeğinde bir anda fenalaştı, hastaneye kaldırıldı. Ama ona alkol koması teşhisi kondu, bu yönde tedavi uygulandı. Orhan Veli alkol komasına girmemişti aslında. Dört gün önce düştüğü çukur beyin kanaması geçirmesine neden olmuştu. Bu sonradan anlaşıldı ama Orhan Veli için artık çok geçti. Aynı gece hayata gözlerini yumdu.
O tarihten bu tarihe bazı vatandaşlar belediyenin çukurlarına düşmeye devam ediyor ya da ihmal yüzünden ölüyor. Türkiye’yi ayağa kaldıran son olay İzmir’de yaşanmıştı. İki kişi sağanaktan kaçarken sokak ortasında öldü. Çünkü mazgaldan sokağa elektrik akımı yayılıyordu. Halk yıllardır şikayet ediyordu, yerel basın da yazmıştı, ama kimse bunun sorumluluğunu almamıştı. Bu sorumsuzluğun bedeli iki can olunca şimdi 35 kişi gözaltına alındı. Sorumlu aranıyor, şirket olayla alakası olmadığını söylüyor, belediye ‘kaza değil cinayet’ diyor ama oradaki tehlikenin neden önlenmediği bilinmiyor. Ön incelemeye göre hem belediye hem de şirket suçlu.
Türkiye için bu olay münferit değil. Daha önce de insanlar benzer olaylarda hayatını kaybetti. İki yıl önce dört yaşındaki çocuk Adana’da kırık rögar kapağından düşerek ölmüştü. Yine iki yıl önce şubat ayında bir kadın sadece yolda yürüdüğü için ölümle burun buruna gelmişti. Bastığı rögar kapağının kırılması neticesinde 15 metre derinliğindeki kanalizasyon kuyusuna düşmüş, zemindeki demir çubuk vücuduna saplanmıştı.
Şirinevler’de 2007 yılında annesinin elinden tuttuğu Dilara Dumru üstü mukavvayla kapatılmış rögar çukuruna düşüp karanlık dehlizlerde yaklaşık üç kilometre sürüklenip ölmüştü.
Türkiye’nin her seferinde şaşırdığı ama sonra alıştığı bu olayların benzeri dün Samsun’un Atakum ilçesinde yaşandı. Görme engelli ve sekiz aylık hamile Gülderen Durna Dalgıç iddiaya göre çalışma için kapağı açık bırakılan rögara düştü. Eşini kurtarmak isteyen görme engelli Emrah Dalgıç da başını rögar kapağına çarptı. Engelli çiftin yardımına koşan çevredekiler 36 yaşındaki Gülderen Durna Dalgıç’ı rögardan çıkardı. Hastaneye kaldırılan çift tedavi edildikten sonra taburcu edildi.
10 yıl önce geçirdiği trafik kazasında görme yetisini kaybettiğini söyleyen 39 yaşındaki Emrah Dalgıç o anları şöyle anlattı:
“Tamamen görme engelliyim. Evden çıkıp hemen sola doğru dönüp tramvaya doğru gidiyorduk. Kimlik kartı çıkarmak için eşimle birlikteydik. Eşimin de, benim de elimde baston vardı. Biraz ileri gittik. Yani evimize çok kısa bir mesafede oldu olay. Bastonu sağ tarafa, ayağını sola doğru atınca eşim birden düştü. Ben o an tuttum eşimi. Yani kolundaydım zaten. Bırakmadım. O direkt açık olan rögarın içine düştü. Ben de yüz üstü rögar kapağına kafamı vurdum. Firmanın çalışan elemanları dubalar olduğunu söyledi. Yanımıza gelip ‘Siz niye buradan geçtiniz’ dediler. ‘Görmüyor musunuz, biz geçiyoruz buradan, görme engelliyiz. Bizi uyaramıyor musunuz’ dedim. Tabii ben de o an hasar aldım. ‘Lütfen eşimi çıkaralım’ dedim. Çıkardık.”
“Yani illa can vermek mi gerekiyor bunların önüne geçmek için” diye soran Emrah Dalgıç güvenlik önlemi olmadığını belirtti. Kimsenin canına zarar gelmemesi için bu işin peşini bırakmayacağını söyleyen Emrah Dalgıç hamile eşinin sağlık durumu hakkında da bilgi verdi. İngilizce öğretmeni olan eşinin artık doğumhanede takip edildiğini söyleyen Emrah Dalgıç “Müşahede altında bebeğimizin kalp atışları dinleniyor. Ara ara kalp atışları azalıyor. Bu şekilde devam ederse sezaryenle alınacağı söyleniyor. Bilmiyoruz, yani korku içindeyiz. Bir an önce eşimin ve çocuğumun sağlığına kavuşmasını istiyorum” diye konuştu.