Son yıllardaki araştırmalar ailelerin bazı çocuklarını kayırdığını ortaya koydu. Bu çocukların, çocukluk döneminde kardeşlerine kıyasla daha kötü ruh sağlığına, daha sorunlu aile ilişkilerine ve daha düşük akademik başarıya sahip olma olasılıkları daha yüksek.
New York Times’ın haberine göre araştırmalar bu aile içi dinamiklerin gençlik yıllarının çok ötesine uzanarak ruh sağlığını etkilemeye devam edebildiğini ortaya koyuyor.
Birçok etkenden daha büyük bir ruh sağlığı belirleyicisi
Bir çalışmada, yetişkin çocukların kendilerini aile içinde kayrılan ya da geri planda bırakılan biri olarak görüp görmemelerinin, evlilik durumu, istihdam ve yaş dâhil ölçülen neredeyse tüm diğer etkenlerden daha güçlü bir ruh sağlığı belirleyicisi olduğu saptandı.
Purdue Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü olan J. Jill Suitor, ebeveyn kayırmacılığının etkilerini inceleyen ve zaman içinde yürütülen en büyük araştırmaya dönüşecek bir çalışma başlattı. Bu çalışmada ilk kez anneler katılımcı olarak toplanmaya başlandı.
Kayırmacılık oranı şaşırtıcı
Katılımcılara “Hangi çocuğa daha fazla kaynak ayırıyorsunuz? Hangisiyle duygusal olarak daha yakın hissediyorsunuz? Hangisinden daha çok hayal kırıklığına uğruyorsunuz?” gibi sorular soruldu.
Suitor araştırmasına 2001 yılında, her biri iki ya da daha fazla yetişkin çocuğa sahip 500’den fazla anneyi araştırmaya dâhil etti ve bu sorulara verilen yanıtları izlemeye başladı. Aynı aileleri bugüne kadar inceledi; artık anneanne ve dedelerin torunlar arasında yaptığı ayrımcılığın etkilerine dair de veriler topluyor.
Bu verilerden çıkan ilk şaşırtıcı sonuç, kayırmacılığın ne kadar yaygın olduğuydu. Çalışmada sorulan sorulara göre, ebeveynlerin yaklaşık üçte ikisinin gözde bir çocuğu vardı. Üstelik bu “gözde” kardeş, çoğu zaman on yıllar boyunca değişmeden kalıyordu.
Favoriler genelikle kız çocukları ve küçük kardeşler
Ortaya çıkan sonuçlara göre “altın çocuk” olmayı garanti eden belirli bir özellik serisi yok ancak favoriler genellikle kız çocukları ve küçük kardeşlerdi. Bu yılın başlarında yayınlanan büyük bir analiz de benzer şekilde, çocukluk döneminde kız çocuklarının ebeveynlerinden daha fazla ayrıcalıklı muamele görme olasılığının yüksek olduğunu ortaya koydu.
Ebeveyn kayırmacılığı araştırmaları genellikle iki çocuklu ailelere odaklanırken, ortanca çocuklar yine göz ardı ediliyor.
Karakter özellikleri de etkili
Ancak fark yaratan sadece doğum sırası ve cinsiyet gibi yüzeysel faktörler değil. Brigham Young Üniversitesi’nde araştırmacı ve bu yılki büyük analizin yazarlarından Alex Jensen’e göre, ebeveynler genellikle uyumlu, vicdanlı kişilik özelliklerine sahip çocukları tercih ediyorlardı; bunun nedeni muhtemelen böyle çocukların yetiştirilmesinin biraz daha kolay olmasıydı.
Dr. Suitor, yetişkinlikte en önemli faktörün, tartışmasız bir şekilde, ebeveynlerin ve çocukların dini ve siyasi konular da dahil olmak üzere benzer değerlere sahip olup olmaması olduğunu tespit etti.
Uzun süreli araştırmasında, yetişkin çocukların statülerini iyileştireceğini düşündükleri veya kötüleştireceğini düşündükleri faktörlerin, annelerinin kayırmacılığı üzerinde aslında çok az etkisi olduğunu buldu.
“Gözde çocuklar” da zarar görüyor
Öte yandan “gözde çocuk” olmanın dezavantajları da var. Bazıları küçük eşitsizliklerden fayda görürken, kardeşleriyle aralarındaki fark çok büyüdüğünde bundan zarar görüyor.
Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi Eğitim ve Pedagoji Bölümü Başkanı Susan Branje’ye göre, gözde çocuklar, aralarındaki muamele farklılıkları çok açık olduğunda kendilerini suçlu veya hak etmediklerini hissedebilirler.
