Kuantum fiziğindeki ‘Schrödinger’in Kedisi’ düşünce deneyini herkes bilir: Kuantumun tuhaf kurallarına göre, tuzaklı bir kutu içindeki kedinin yaşayıp yaşamadığını o kutuyu açmadan bilemeyiz, kutu kapalıyken kedinin aynı anda hem yaşadığını hem de ölü olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Şimdi bundan neredeyse 100 yıl önce Avusturyalı Nobel ödüllü Erwin Schrödinger tarafından ortaya atılan bu düşünce deneyinin bir benzerini Türkiye yaşıyor: 14 Mayıs 2023’te Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçilen Can Atalay hala milletvekili mi değil mi?
Can Atalayã seçim yapıldığı sırada Gezi Davasından yargılanıyordu ama henüz hakkındaki hüküm kesinleşmemişti, dosyası Yargıtay’daydı. Zaten bu sebeple YSK onun seçilme yeterliğine sahip olduğunu düşündü, aday olmasına izin verdi.
Normalde seçim sonucu belli olduğunda Yargıtay’ın onun dosyasını ayırıp hakkındaki yargılamayı durdurması ve onu cezaevinden tahliye etmesi gerekiyordu. Ama bu olmadı. Yargıtay tam tersine yargılamayı hızlandırdı ve seçimden birkaç ay sonra Can Atalay hakkındaki hükmü kesinleştirdi, yani onu mahkum etti.
Bu durum, Türkiye’nin hukuk tarihinde yaşanmamış bir büyük yargı ve anayasa krizine neden oldu ve o kriz de halen çözülmüş değil. Anayasa Mahkemesi defalarca Can Atalay hakkındaki yargılamanın durdurulmasına ve onun tahliyesine karar verdi ama bu kararlar uygulanmadı. Anayasa Mahkemesi bu sebeple İstanbul’daki 13. Ağır Ceza Mahkemesini de Can Atalay’ın insan haklarını çiğnediği için mahkum edip cezalandırdı. Ama sorun çözülmedi, bugün de çözümsüz olarak duruyor.
Can Atalay’ın hukuki durumundaki belirsizlik Meclis tarafından aylarca konu edilmedi. Fakat bu yılın şubat ayında rüzgar değişti, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Can Atalay’la ilgili Yargıtay kararının Meclis Genel Kurulunda okunmasına karar verdi. Anayasaya göre bu kararın genel kurulda okunup ‘milletvekillerinin bilgilendirilmesi’ Can Atalay’ın milletvekili sıfatını kaybetmesi için yeterliydi.
Nitekim Meclis’te bir karar okundu, kağıt üzerinde Atalay’ın vekilliği de düşürüldü ama okunan karar daha ilk günden beri tartışma konusuydu. Çünkü okunan karar Yargıtay’ın Can Atalay’ı mahkum eden kararı değil, yine Can Atalay’la ilgili başka bir karardı. Bu duruma CHP itiraz etti, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM’nin dün gerekçesiyle birlikte yayınlanan kararı ise hem TBMM’yi hem de Yargıtay’ı çok ağır biçimde eleştiriyor.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın partisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun gerekçesiyle ilgili “Milletvekilliğinin düşürülebilmesi için kesin hüküm gereklidir. Oysa Şerafettin Can Atalay hakkında verilmiş kesin bir hüküm yoktur” demişti.
AYM’nin Atalay hakkında iki kez hak ihlali kararı verdiğini ancak hem İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin hem de Yargıtay’ın bu kararları tanımadığını hatırlatan Günaydın “Ayrıca Meclis iç tüzüğünün eylemli olarak ihlal edilmesi sonucu oluşan Parlamento kararının da Anayasa’ya aykırı olduğu açıktır” demişti.
AYM: Vekilliğin düşmesi yok hükmünde
22 Şubat’taki Genel Kurul toplantısında başvuruyu görüşen Yüksek Mahkeme oy çokluğuyla karar verilmesine yer olmadığına hükmetmişti. Kararın gerekçesi Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı.
Buna göre AYM, oy çokluğuyla Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğuna karar verdi. Kararda şu ifadeler yer aldı:
“TBMM’nin Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 53. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi.”
22 Şubat tarihli kararın şimdi yürürlüğe girmesinin nedeni gerekçesinin yazımının yeni tamamlanması.
Yargıtay ve TBMM’ye eleştiriler
Kararda TBMM ve Yargıtay’a ağır eleştiriler yer alan bölüm şöyle: “Öncelikle belirtmek gerekir ki TBMM Genel Kurulu’nun 30 Ocak’taki birleşiminde okunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bir mahkûmiyet kararı değil, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararının daire tarafından değerlendirilmesi için dosyanın anılan daireye gönderilmesine ilişkin karardır…
Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25 Ekim 2023’te verdiği hak ihlali kararı sonrasında Atalay ile ilgili kesinleşen bir hükmün varlığından söz etmek mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra kararın hüküm fıkrasında belirtildiği şekliyle ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılması anayasal bir zorunluluktur. Anayasa Mahkemesince anayasayı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve anayasaya aykırılığı sabit olan karar hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye niteliğinde olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda otoritelere takdir hakkı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda derece mahkemelerinin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Sadece mahkemeler değil diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür.
‘Yargıtay’ın verdiği karara hukuki değer atfedilmesi mümkün değil’
Bu bakımdan yasama organının da ihlal giderim sürecinin bir parçası olduğu kuşkusuz olup karar yasama organını da bağlayıcı niteliktedir.
Derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamış olmaları bu anayasal gereklilik ve gerçeği değiştirmemektedir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı karşısında Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönünde verdiği karara hukuki değer atfedilmesi mümkün olmadığı gibi Yargıtay’ın bu kararından hareketle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının varlığını sürdürdüğünün kabulü de mümkün değildir.
‘Fiili durum oluşturulmuştur’
TBMM Genel Kurulu’nda okunan metinde yer alan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmasına yer olmadığına ilişkin Türk hukukunda verilmesi mümkün olmayan, anayasanın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karardır. Dolasıyla daire yazısının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla Atalay’ın vekilliğinin düşmesi işlemi tesis edilmiş ve böylece fiili durum oluşturulmuştur.
Bu fiili durumun yasama işlemi olarak değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nce bu konuda karar verilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle Atalay’ın vekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ve işlemin iptali talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.”
Kararda eski başkanın da imzası var
Karar 10’a karşı dört ile oy çoğunluğuyla alındı. 22 Şubat’ta alınan kararın gerekçesinde bundan kısa süre sonra emekliye ayrılan eski başkan Zühtü Arslan ile eski üye Emin Kuz’un da imzaları yer aldı. Kararın şimdi yürürlüğe girmesinin nedeni ise gerekçesinin yeni tamamlanması.
Karara karşı çıkan üyeler ise Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil oldu. Karşı çıkış nedenleri ise AYM’ye bu konuda başvuru yapılamayacağını, yetkisizlik nedeniyle dosyayla ilgili hiçbir hüküm verilmemesi gerektiğini savunmalarıydı.
Bu tabloya göre de Arslan ve Kuz’un yerine daha sonra seçilen üyeler olumsuz oy kullansalar bile çoğunluk kararı yine Atalay’ın vekilliğinin düşmediği yönünde olacaktı.
Gözler TBMM başkanlığında
Atalay’ın milletvekilliğini yeniden kazanması için ise TBMM Genel Kurulu’nun toplanması gerekiyor. Daha önce Enis Berberoğlu ile Ömer Gergerlioğlu’nun vekilliği yeniden kazandırılmıştı.
Ancak Atalay’a vekilliği verilse bile AYM’nin önceki kararı uygulanmış olmayacak. Çünkü önceki karara göre Atalay’la ilgili Gezi yargılaması için durma kararı verilmişti. Yani Atalay’ın o zaman tahliye edilmesi gerekiyordu.
Özgür Özel: Atalay serbest bırakılmalı
Karar sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel ”Anayasa Mahkemesi, Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği gerekçeli kararıyla milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunu tespit etmiştir. Can Atalay tahliye edilmeli, hızla milletvekili yemini etmesi sağlanmalı ve tüm hakları iade edilmelidir” dedi.
Erkan Baş: Bu büyük utanç derhal giderilmeli
TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise şunları söyledi: ”TBMM’nin Hatay Milletvekilimiz Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine dair kararının yok hükmünde olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından açıkça tespit edildi ve gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayınlandı. Ülkemize yaşatılan bu büyük utanç derhal giderilmeli, Can Atalay’ın derhal tahliye edilerek milletvekili yemininin ardından görevine başlaması sağlanmalıdır. Darbeciler yenilecek, Can Atalay Meclis’e gelecek! Tüm Gezi tutsakları özgürlüğüne mutlaka kavuşacak!”