Veli Saçılık 2016 yılında, kendisi gibi ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın Yüksel Caddesi’ndeki “İşimizi geri istiyoruz” eylemlerine katılıyordu. KHK ihraçlarının başladığı OHAL döneminde Ankara’daki İnsan Hakları Anıtı önündeki protestoya Veli Saçılık’ın annesi Keziban Saçılık da 2017 yılında destek vermiş, ama anne Saçılık’ı polisler yerde sürüklemiş, yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılmıştı. Olayın hemen ardından Saçılık ve annesinin de aralarında olduğu 7 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “Görevi yaptırmamak için direnme” suçunu işledikleri iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı.
T24’ün haberine göre Saçılık ve avukatının başvurusu üzerine aynı yıl müdahalede bulunan polisler hakkında da “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçundan soruşturma başlatıldı. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “yeterli delil elde edilemediği için kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Kararın gerekçesinde “söz konusu müdahale sırasında zor kullanıldığı için müştekilerin yaralanmasının doğal olduğu” da belirtiliyordu. Saçılık’ın karara yaptığı itiraz da reddedilmişti.
2019’da beraat etmişlerdi
Bu arada Saçılık ve annesinin de aralarında olduğu eylemcilere “Kanuna aykırı toplantılara ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçunu işledikleri” iddiasıyla 2017’nin Kasım ayında dava açıldı. İddianamede eylemcilerin “kolluk görevlilerine şişe ve taş attığı” da iddia edildi. Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 2019 yılında beraatle sonuçlandı.
Dava sürerken Saçılık ve annesi 2018 yılında eylem sırasında insan hakkı ihlali olduğu gerekçesiyle AYM’ye başvurdu.
Saçılık ve annesinin şikâyet dosyasına eklediği soruşturma evrakını ve avukatın sunduğu on yedi fotoğrafı ve video görüntülerini de inceleyen AYM “kolluk görevlilerinin gruba karşı yakın mesafeden göz yaşartıcı sprey kullandığı ve ellerinde gaz fişeği atan silahlar olduğu, başvurucu Keziban Saçılık’ın iki kişinin yardımıyla yerden kalkmaya çalıştığı ve birkaç kişi tarafından kendisine yardım edildiğinin anlaşıldığını” tespit etti. Görüntülerle ilgili olarak da “Müdahale sırasında kolluk görevlilerince kişilerin yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıldığı ve ayaklarının bulunduğu yakın bölgeye niteliği belirlenemeyen silahla ateş edildiği, Keziban Saçılık’ın bir kolluk görevlisinin diğer göstericilere biber gazı sıkmak isterken kolunu tutması nedeniyle polis memurunun başvurucuya dönerek çok yakın mesafeden başvurucunun yüzüne gaz sıktığını” belirtti. AYM göstericilerin kolluk görevlilerine karşı şişe veya taş attığına ilişkin veriye rastlanmadığına da hükmetti.
“Bu şekilde bir müdahalenin gerekliliği izah edilemeyeceğini” belirten AYM “Somut olay bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele şeklinde nitelendirilmesi uygun görülmüştür” dedi.
Polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararı da inceleyen AYM, Başsavcılığın “söz konusu müdahale sırasında zor kullanıldığı için müştekilerin yaralanmasının doğal olduğu” gerekçesine atıf yaparak müdahalenin somutlaştırılmadığını ve yaralanmalarının niteliği bakımından bir değerlendirme yapılmadığını, bu durumda kullanılan gücün kaçınılmaz ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılamayacağını kaydetti.
‘Objektif bakılmamış’
Polislerin ifadesinin alınmadığını, delillerin özenli ve eksiksiz toplanmadığını, “yaralanması doğaldır” dense de sağlık raporu alınmadığı için yaralanmanın niteliğinin belirtilmediğini, zor kullanma yetkisini aşmadıkları yönündeki değerlendirmenin nesnel olmasının zor olduğunu kaydeden AYM şu sonuca vardı:
“Kaldı ki görüntülere yansıdığı kadarıyla yoğun biber gazına maruz kalan başvuruculara yapılan kolluk müdahalesinin başvurucuların gazdan etkilenmeleri bağlamında değerlendirmeye değer görülmediği anlaşılmıştır. Ayrıca görüntülere yansımasına rağmen başvuruculara müdahalede bulunan kolluk görevlilerinin kimlik tespitleri yapılmamış, olayla ilgili beyanları alınmamıştır. Şüphelilerin soruşturmaya dâhil edilerek olay hakkındaki savunma ve delillerinin belirlenmesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından elzemdir. Sonuç olarak başvuru konusu soruşturmada özenle ve eksiksiz, delil toplanmadığı gibi toplanan delillerin de objektif olarak tartışılmadan bir sonuca ulaşıldığı kanısı oluşmuştur. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
‘Demokratik toplumda gerekli değil’
Polisin müdahale gerekçesi olarak “toplantının kanuna uygun olmadığı ve yaya geçişini engellediğinin” belirtildiğinin hatırlatıldığı AYM kararında şöyle dendi: “Az sayıda kişinin fikirlerini dile getirmek amacıyla katıldığı barışçıl protesto gösterisinde başvuruculara karşı kullanılan gücün kamu düzenini sağlamak amacıyla gerçekleştiğinin kamu makamlarınca izah edilemediği, ayrıca kullanılan ve gerekliliği ortaya konulamayan gücün bireyler üzerinde gösteriye katılma hususunda caydırıcı etki yarattığı da dikkate alınarak müdahalenin Anayasa’nın 34. maddesiyle korunan hak yönünden demokratik toplumda gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.”
AYM manevi tazminata hükmetti
İncelemeyi tamamlayan AYM “kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini” oybirliğiyle karara bağladı. AYM “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı”nın da ihlal edildiğine oyçokluğuyla karar verdi. Bu yöndeki ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden soruşturma yapılmasına karar veren AYM başvurucular Veli Saçılık ile annesine de ayrı ayrı 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.