Bakan Göktaş kadına şiddeti durdurmak için çalışmaya devam edeceklerini söyledi. CHP lideri Özel ise İstanbul Sözleşmesi çağrısı yaptı. Kadın hareketiyse sokakta. Kadınlara şiddet ise durdurak bilmiyor.

Türkiye hemen her gün yeni bir kadın cinayeti haberine uyanıyor. Geçen ay 34 kadın erkekler tarafından katledilirken bunların dışında 20 kadının ölümü de kayıtlara şüpheli olarak geçti. Dün Fatih’teki vahşet de yine kadınların başına geldi. Semih Çelik isimli katil önce 19 yaşındaki Ayşenur’u öldürdü sonra da yine aynı yaşta olan İkbal’in kafasını kesip surlardan aşağı attı. Daha sonra bir video kaydı ortaya çıktı ve bu katil bu cinayeti zaten bir yıl önce planlamıştı hatta girişimlerde de bulunmuştu. Bunların dışında iki kadın daha erkek şiddeti yüzünden hayata veda etti. Biri Mersin’deydi. Sonay Öztürk Aslan evine gelen ve sevgilisi olduğu iddia edilen bir erkek tarafından öldürüldü. Diyarbakır’da da 29 yaşındaki Bedriye, uzman çavuş olan kendisiyle aynı yaştaki Muhammed Recai Işık tarafından öldürüldü. Onlar boşanma aşamasındaydı.

Bunların öncesinde, 29 Eylül’de de bir kadın Beyoğlu’nda cinsel saldırıya uğradı. Gece saatlerinde iki erkeğin saldırısına uğrayan kadını çevredeki vatandaşlar kurtardı.

Hal böyleyken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’tan bir açıklama geldi. Kadınları korumaya devam edeceklerini söyledi:

“İstanbul’da iki genç kızımızın vahşice katledilmesi hepimizin ciğerini yaktı. Bakanlık olarak kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini bu coğrafyadan kazımak için mücadelemizi AMASIZ, FAKATSIZ, SIFIR TOLERANS ilkesiyle kararlılıkla sürdüreceğiz! Bu mücadelede yalnız olmadığımızı biliyoruz. Bugün ciğeri yanan herkes bizim yol arkadaşımızdır. Şiddetin yanında şiddeti doğuran sebepleri de ortadan kaldırmak ve kadın cinayetlerini engellemek için ilgili tüm kuruluşlarla iş birliği içinde var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Psikososyal destek başta olmak üzere her konuda ailelerimizin yanındayız.”

Peki kadınları korumak için hangi önlemler alınıyor, hangi politikalar izleniyor? Örneğin kadın cinayetlerine ilişkin verilere ulaşmak mümkün değil. Çünkü 10 Eylül’de CİMER’e sorduğumuz kadın cinayetlerine dair veriler iletilmedi. 13 Eylül’de gelen cevapta bunların araştırma sonucu elde edilebilecek bilgiler olduğu belirtildi. Göktaş dün Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Araştırması’nın saha çalışmalarının gelecek ay başlayacağını duyurdu. Yani bu veriler daha bir ay sonra toplanmaya başlanacak.

Türkiye’de kadın hakları mücadelesi çok eskiye dayansa da son yıllarda yükselişe geçti ve hiç olmadığı kadar konuşulur oldu. Kadın hareketlerinin politikaları iktidarın politikalarından daha önde görünüyor. Üstelik kadınların haklarına yönelik yasalar da yine kadınların koruması altında. Ancak yine de kadınların tepkisi her zaman iktidarın politikalarını yönlendiremiyor. Bunun en somut örneği Türkiye’nin tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi.

Tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısaca İstanbul Sözleşmesi 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştı. İstanbul’da imzalandığı için de Türkiye’nin kadın hakları savunuculuğu açısından önemli bir yerdeydi. Ancak 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından fesih edildi. Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde sözleşmeden resmen çekilmiş oldu.

İstanbul Sözleşmesi gibi 6284 sayılı kanun da tehlike altındaydı. Peki 6284 neydi? Kanunun birinci maddesi amacı şöyle açıklıyor:

“Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”

Kadına yönelik şiddetti engelleme amacı taşıyan bu kanun tartışma konusu oldu çünkü Yeniden Refah Partisi (YRP) Cumhur İttifakı’nı desteklediği dönemde bu kanuna karşı çıkıyordu. Genel seçimlere kısa bir süre varken başlatılan bu tartışma nihayete ermedi ve dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık “6284 sayılı Kanun, kadına yönelik şiddetle mücadele için yaptığımız yaptığımız en önemli yasal düzenlemelerden biridir. Kanun’un kabulünden bu yana, uygulamayı da geliştirmek için titizlikle düzenlemelerimizi sürdürüyoruz. 6284 sayılı Kanun’un ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez” dedi. Hatta dönemin AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin TBMM’de 6284 sayılı Kanun’un değiştirilmesine yönelik taleplerin AK Parti’nin görüşü olmadığını açıkladı ama çok fazla eleştiri aldı.

Kadınların haklarına dair bu tartışmalar bir yana bir de kadın hareketlerinin sokakta ses duyurma çabaları var. Ama onlar da polis müdahalesiyle engelleniyor. Son 8 Mart’ta her sene İstiklal Caddesi’nde yapılan ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ Sıraselviler’le kısıtlı kaldı. Tüm sokaklar kapatıldı ve kadınların İstiklal Caddesi’ndeki yürüyüşüne izin verilmedi.

Ondan önceki sene yani 8 Mart 2023’te ise yine İstiklal Caddesi kadınlara yasaklanmış ve Beyoğlu’nun ara sokaklarında toplanan 28 kadın gözaltına alınmıştı.

Siyasetin de gündemi şimdi kadın cinayetleri. Muhalefetten iktidara yasa için çağrı yapılıyor. CHP lideri Özgür Özel son cinayetlerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi ve şöyle dedi:

“Bir yanda öldürülen bir yanda tacize uğrayan kadınlar. Seçime giderken İstanbul Sözleşmesi’nden birtakım grupların oyunu almak için çıkıp kadın örgütlerinin dünyaya kadar itirazına, hatta AK Parti’deki bazı kadınların bile itirazına ve bizim bütün uyarılarımızı dinlemeden anayasaya aykırı, hukuksuz bir şekilde, bir kişinin imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar imdi buna ne diyecek?

Sayın Erdoğan, biz hep beraber İstanbul Sözleşmesi’ne oy verdik, bir tanesi de biriyim. ‘AK Parti döneminde bir tane iyi iş var, nedir?’ deseydiniz, İstanbul Sözleşmesi’nin İstanbul adıyla bağıtlanıp Meclisimizden oy birliğiyle geçmesi derdim. Bir nazar boncuğu vardı onu da bir seçim uğruna mahvettiniz. Ama görülen o ki hatada ısrar ediyor, daha doğrusu bunu hata kabul etmiyor. İstanbul Sözleşmesi kadınları yaşatan bir sözleşme, kadınları koruyan bir sözleşme.

O yüzden milletimize İstanbul Sözleşmesi’nden tek başına ve hukuksuzca çıkan Erdoğan’ı şikayet ediyorum ve kendisine şu çağrıda bulunuyorum: O sözleşmenin yeniden Meclis’ten oy birliğiyle geçeceği bir zemini yaratmak sizin sorumluluğunuzda. Biz iki elimizi birden kaldırmaya hazırız.”

Bu tartışmalar tüyler ürperten cinayetler gündeme geldikçe harlanıyor, unutulunca rafa kalkıyor. Kadına şiddet ise son bulmuyor. 2024’ün ilk altı ayında 205 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Kan davaları nasıl bitti, kadın cinayetleri neden bitmiyor?