10Haber ekibi olarak Hazar’la giderken şehrin biraz olsun toparlandığını düşünüyorduk. Çünkü bir yıldır siyasiler, yetkililer, karar vericiler bu konuda tam güvence veriyordu. Fakat Antakya’ya girdiğimiz zaman bu güvencenin biraz lafta kaldığını gördük.
Depremde yıkılan binaların enkazı temizlenmişti. Ama hâlâ yıkılmakta olan ağır hasarlı yapılar vardı. Hatay Valiliği’nin sitesinden her gün hangi ağır hasarlı binanın yıkılacağı ilan ediliyordu. Orta hasarlı ve az hasarlı yapıların durumu ise muamma. Mülk sahipleri güçlendirme yaptırdıktan sonra oturacak ama mülk sahiplerinin buna maddi imkanı var mı, orası belirsiz. Çoğu binanın üstünde ‘mahkemelik, yıkmayın’ yazıyor.
560 bin kişi göç etti
Konteyner kentlerde yaşam zor. Çadırlar hâlâ duruyor. Şehrin altyapısı randımanlı çalışmıyor. İş makinelerinin sesi bütün kenti kaplamış. İmkanı olanlar başka illere gitmiş (Deprem öncesi Hatay’da 1.686.043 kişi yaşıyordu. AFAD verilerine göre 560 bin kişi göç etti). İmkanı olmayan ya da memleketini bırakmak istemeyenler de bir şekilde yaşama tutunmaya çalışıyor. Ama insanlar dertli. Belirsizlik içindeler.
6 Şubat depreminden sonra Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu hazırladı. Depremden önce Hatay’da toplam 847.380 konut vardı. Rapora göre depremde yıkılan ve ağır hasarlı konut sayısı 215.255. Orta hasarlı konut sayısı 25.957, az hasarlı konut sayısı 189.317.
Konut ihtiyacının yüzde 10’u bile karşılanmadı
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hatay’daydı. Erdoğan “Yapılan tespitler ışığında Hatay’da 135 bin 589’u konut, 15 bin 599’u iş yeri ve 777’si ahır olmak üzere toplamda 150 bine yakın hak sahibi belirledik. Bugünkü kura törenimizle 6 bin 572’si il ve ilçe merkezlerimizde, 703’ü de kırsalda olmak üzere 7 bin 275 hak sahibinin konutunun anahtarını teslim ediyoruz” dedi. Yani birinci yılın sonunda konut ihtiyacının henüz yüzde 10’u bile karşılanmış değil.
Tam da böylesi bir manzara varken karşımızda Türkiye’nin dünyaca tanınmış mimar, şehir ve bölge planlama uzmanlarının, sosyolog, psikolog ve arkeologlarının, bürokrasi, hukuk, iletişim, televizyon ve yayın dünyasından isimlerin gönüllülük esasıyla bir araya gelerek kurduğu Ortak Akıl–Antakya Platformu Antakya’nın yeniden ayağa kaldırılması için bir değerlendirme raporu yayınladı.
Rapor anlatıyor: Hatay için yol haritası belli değil
‘Antakya’nın Yeniden İhyası için Yürütülen Planlama ve İmar Faaliyetlerine Dair Kısa bir Değerlendirme’ başlığı ile yayınlanan raporda depremin üzerinden geçen bir yıllık sürece dair değerlendirme var. Rapordan aktarıyoruz:
• Veri şeffaflığının bulunmaması bölgeye dair bir çalışma yapmanın önünde önemli bir engel teşkil etmektedir.
• Sahadaki fiili gelişmelere yönelik aşamalı planlama henüz kamuoyuyla paylaşılmamıştır.
• Altyapı ve ulaşım ile ilgili kararlar ve yatırım programı eksiktir.
• Güncel incelemeler, zemin koşulları ve yeniden ayağa kaldırılma sürecinde başvurulacak inşaat yöntemleri paylaşılmamıştır.
• Bölgede ekonomik faaliyetin yeniden canlanması için nasıl bir yol izleneceği bilinmemektedir.
• Kamunun genel yaklaşımı kurumsal ve sivil organizasyon yapısıyla koordinasyonsuzluk ve iletişim eksikliği yaşanmasına neden olmaktadır.
• Pilot proje olarak sunulan öneride ‘hız” bölgenin sürdürülebilir şekilde ayağa kaldırılmasının önüne geçmiştir.
• Kent dokusundaki kültürel ve tarihsel niteliklerin nasıl korunacağına dair bir yol haritası bulunmamaktadır.
• Antakya’nın ‘yeniden ihya’ süreciyle ilgili finansal planlamaya dair model henüz ortaya konmamıştır.
İnsanların yaşadığı belirsizliğin sebebini aslında rapor açıklıyor. Hatay için henüz bir yol haritası çizilmiş değil. Bu işin şehrin yeniden inşasıyla ilgili kısmı.
Antakyalılar “Unutulduk” diyor
İkincisi insanların yaşadığı travma. Kolay atlatılacak şeyler değil. “Kıyameti yaşadık” diyor Hataylılar. Hemen hemen her evde acı var. Yüzler gölgeli. Depremden kurtulanlar, kayıpları nedeniyle büyük bir suçluluk duygusu içinde yaşıyor. Mesela yakınlarını kaybetmiş ama hâlâ Antakya’da yaşayan bir depremzede bize “Psikolojik desteğe ihtiyacım var, kime gideyim” diye dert yandı. Anladık ki psikolojik destek konusunda da yalnız bırakılmışlar.
“Bu kent 10 yılda kendine gelemez” sözünü çok duyduk Antakya’da. Kent kendine gelse bile depremin travmasını nasıl atlatacak bu insanlar orası da muamma. Çaresizlik içine kapanmaya, yalnız bırakıldıklarını düşünmeye sevk etmiş insanları. “İlk zamanlar yardım geliyordu, insanlar halimizi hatırımızı soruyordu ama kesildi. Unutulduk” diyenler oldu.
Antakya yıkılmış bir kent, kaybolmuş insanların diyarı…