Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremde Hatay’da yıkılan Rönesans Rezidans’ta oturan Tuğba Koşar ile oğlu Mustafa Kemal ve Mehmet Akif Koşar, enkaz altında kaldı. Depremin ardından Suna Öztürk ve Ahmet Karaman, Hatay’a gidip günlerce Ekinci Özel Eğitim Meslek Okulu’nda öğretmenlik yapan kızı ile torunlarını aradı, ancak bir sonuç alınamadı.
Kızları ve torunlarının bulunmasını isteyen çiftin evinin duvarında rezidansta halen ulaşılamayan kişilerin fotoğraflarının bulunduğu afiş yer alıyor.
‘Enkazdan çıkacak küçük bir kemik parçası bile bizim için kıymetli’
Suna Öztürk, kızı Tuba’nın rezidansın 3’üncü katında oturduğunu ve damadı polis memuru Yasin Koşar’ın o gün görevde olduğunu belirterek, şunları söyledi:
”Kızım, ailesiyle birlikte 5 yıldır Hatay’da yaşıyordu ve 3 yıl önce de satın aldıkları rezidansın 3’üncü katındaki evlerinde oturuyorlardı. O gün depremde rezidansın tamamı yıkıldı. Kızım ve torunlarım da enkaz altında kaldı. Damadım görevde olduğu içinde depremden sağ kurtuldu. Deprem olduktan 5 saat sonra biz oraya vardık. Vardığımızda ise ev yan yatmıştı. Daha sonra yardım gelmesini bekledik. Birkaç gün sonra yardımlar geldi. Enkaz kaldırılırken yangın çıktı. Enkazda yanan bedenler molozlarla birlikte götürüldü. Bir de tam kapsamlı bir arama yapılmadığı için kızım ve 2 torunumla, diğer 52 canımızda enkazla birlikte gitti. Cumhurbaşkanımızdan enkazın tekrar taranması istiyoruz. Bir heyet kurulup enkaz tekrar taransın. Bizler için oradan çıkan küçük bir kemik parçası dahil bizler için çok kıymetli.”
‘Evlatlarımızın mezarı olsun istiyoruz’
Öztürk, ”Evlatlarımızın bir mezarı olsun istiyoruz. Çıkacak kemik parçasıyla bir mezar yaptırmak istiyoruz. Biz aileler olarak evlatlarımızı kaybettiğimizi biliyoruz. Bu işe bir el atın ve bu sıkıntılarımızı giderin.
Benim içim sızlıyor, bu durum tarif edilemez. Elimizde evlatlarımızdan hiçbir parça yok. Tamamen ellerim ve kollarım bomboş kaldı. Ben evlatlarıma bir mezar yaptırmak istiyorum. Bizlere bu şansı tanıyın.
Mezarlarına gidip bir Fatiha okumamıza yardımcı olun. Buradaki kayıp 52 kardeşimiz de bizle aynı beklenti içindeler. Enkazın taranması ve bizlere hayırlı bir haber vermenizi istiyorum. Bizler artık beklemekten yorulduk, 6 ay oldu” dedi.
‘Depreme dayanıklı demişlerdi mezar oldu’
Kızının evi depreme dayanıklı diye satın altını belirten Öztürk, “Hala daha damadım evin kredisini ödüyor. Taksitlerinin bitmesine ise 24 ayları var. Evi çok hevesli almışlardı. 3 yıldır da oturuyorlardı.
Ben de bebeklerin doğumlarında birinde 6 ay, diğerinde ise 5 ay kalmıştım. Enkazla birlikte yerle bir oldular. Evin 9 şiddetinde depreme dayanıklı olduğunu söylemişlerdi. Ona güvenip almışlardı; ama bilemedik rabbimden gelen bir afet bu durum.
Çocukların DNA eşleşmelerinin yapılması istiyorum. Bizlerin bu yaşadığı acıyı rabbim hiç kimseye yaşatmasın. Bundan sonraki yapılacak yapıların ise özenle yapılmasını istiyoruz” diye konuştu.
‘Hayal bile edemeyeceğiz depremi yaşadık’
Ahmet Karaman ise, şöyle konuştu:
“Deprem sonrasında Antakya’ya koştum. Gidince ise devasa binanın yıkılışını seyrettim. Hayal bile edilemeyecek olayı orada gördüm. Bu feryatla kızıma çağrıda bulundum. Sesin duyulması mümkün bir yer değildi. 18 gün boyunca enkaz başında arama kurtarmada her şeye, yerinde şahit oldum. İlk depremde bina yıkılmış. Öğlen olan depremde ise biz oradaydık. Enkazı kepçelerle halkın dayanışmasıyla kaldırdık. Yangını söndüremediğimiz için kızım ile torunlarımın evinde bir en ufak bir parçaya rastlayamadık ve haber alamadık” dedi.