Diyanet İşleri Başkanlığı özellikle son dört haftadır cuma hutbelerinde toplumsal tartışma çıkaracak, geniş kesimlerin bam teline basan konuları öne çıkartmayı tercih ediyor.
Diyanet’in bu hafta 90 bine yakın camide okunan cuma hutbesinin konusu ‘kul hakkı ihali’ydi. Aslında onca yolsuzluk haberinin, haksız yere hapse atılanların olduğu Türkiye’de ‘kul hakkı ihlali’ konusu gerçekten güncel bir konu.
Ana Diyanet İşleri Başkanlığı bu denli güncel bir meseleyi bile toplumda ikilik çıkaracak biçimde ele almayı başardı. Bakın hutbe aynen şöyleydi:
“Kul hakkı ihlallerinin en büyüğü, bir insanın canına kast etmektir. Ne yazık ki bugün, siyonist zalimler, dünyanın gözü önünde bu insanlık suçunu işlemeye devam etmektedir. Yüce Rabbimizin bu husustaki uyarısı gayet açıktır:
“Kim bir mümini kasten öldürürse; cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”
Bize düşen ise; başta Gazze olmak üzere dünyadaki zulümlere karşı sessiz kalmamak, mazlumlara maddi ve manevi desteğimizi daha da artırmaktır.
Değerli Müminler!
Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır. Arazi sınırlarını ihlal ederek başkasının mülkünü gasp etmek, asılsız gerekçelerle insanların mallarına el koymak, yalan beyanlarla insanları mağdur etmek ateşten gömlek giymektir. Hutbeme başlarken okuduğum hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem (s.a.s), “Hiç kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.” buyurmaktadır.
Aziz Müslümanlar!
Adam kayırmak, çalışanlar arasında adil davranmamak kul hakkıdır. İşverenin; çalışanına ücretini tam ve zamanında vermemesi, gücünün üstünde iş yüklemesi, sigortasını yaptırmadan onu çalıştırması kul hakkıdır, günahtır. Çalışanın ise, işverenin malına zarar vermesi, çalışma saatlerine riayet etmemesi, hasta olmadığı halde rapor alarak işe gitmemesi de kul hakkıdır, günahtır.
Zemin etüdü yaptırmadan bina inşa etmek, inşaat malzemesinden çalmak, kalitesiz malzeme kullanmak insanları aldatmaktır, kul hakkıdır. Ayrıca, ülkemize gelen yabancılara, yurt dışından vatanlarını ziyarete gelen kardeşlerimize alışverişte farklı tarife uygulamak, bilgisizliklerinden istifade ederek onları aldatmak kul hakkıdır, günahtır.”
Başka verecek örnek yok mu?
Kul hakkı ihlalleri ülkemizde bu denli güncel olduğu halde Diyanet’in bu konuda seçtiği örneklerden biri şuydu: ‘Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.’
Türkiye, pozitif hukukun geçerli olduğu laik bir ülke. Ülkemizde miras paylaşımı Medeni Kanun’a göre yapılıyor. Medeni Kanun ise mirasın yüzde 75’inin herhangi bir cinsiyet ayrımı yapılmaksızın çocuk veya çocuklara; yüzde 25’in ise geride kalan eşe intikal edeceğini söylüyor.
Elbette inançlı insanların yasada yazılı paylaşma usulüne rağmen miras paylaşımını aralarında anlaşarak İslami esaslarla yapması mümkün. Ama burada anahtar kelime ‘Alarında anlaşarak.’ Ailenin kız çocuklarının baskı altına alınarak kendileri açısından haksızlık içerecek bir anlaşmaya zorlanması da ‘kul hakkı ihlali’ esas olarak.
Evet hutbede bir yandan kız çocuklarınızı mirastan mahrum bırakmayın deniyor ama bir yandan da kız çocuklarına da ‘Allah böyle takdir ediyor’ denilerek erkek çocukların yarısı kadar mirasa razı olmaları emrediliyor, razı olmayanlar ‘kul hakkı yemek’le suçlanıyor.
İslam’da kız çocuklarının mirası
Bakın Din İşleri Yüksek Kurulu 2017 yılında bu konuyu ele almış ve İslamda kız çocukların mirastan nasıl yararlanacağını yazmış. Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinden aynen aktarıyoruz:
‘İslâm, koyduğu malî hükümlerde genel olarak külfet-nimet dengesini gözetmiştir. Miras hukuku da buna dâhildir. Evlilik esnasında erkeğe, evleneceği kadına mehir vermesi emredilmiş, evlilikten önce kadının nafakası baba ve kardeşlerine, evlilik süresince de kocasına yüklenmiştir. Bu ve benzeri yönlerden bakılınca kadınların miras konusunda haksızlığa uğratılmadıkları anlaşılır. Kadının mirastan alacağı pay, vefat eden kimseye olan akrabalık derecesine göre değişir:
a) Vefat eden kimsenin kızı olarak kadın: Erkek kardeşleri ile beraber bulunduğunda kardeşinin aldığı payın yarısını, erkek kardeşi yoksa ve kız tek ise mirasın yarısını alır. Kızlar birden fazla olduklarında ise mirasın üçte ikisini alırlar (en-Nisâ, 4/11). Üçte ikisini aralarında eşit olarak paylaşırlar.
b) Vefat edenin oğlundan torunu olarak kadın: Vefat edenin çocukları yoksa tek olması hâlinde oğlundan olan kız torun mirasın yarısını alır. Birden fazla olmaları hâlinde ise mirasın üçte ikisini alırlar. Erkek kardeşleri ile beraber bulunduğunda mirası ikili birli paylaşırlar. Vefat edenin bir öz kızı ile bulunduğunda mirasın altıda birini alan kız torun, vefat edenin oğlu ile bulunduğunda ise mirastan pay alamaz.
c) Vefat edenin anne-baba bir kız kardeşi olarak kadın: İlk üç hâli vefat edenin kızı gibidir. Vefat edenin kızı veya kızlarıyla beraber olunca kız/kızlar hissesini aldıktan sonra kız kardeş kalanı alır (Buhârî, Ferâiz, 12 [6741-6742]). Vefat edenin babası veya oğlu ile bir arada olunca bunlar mirastan bir şey alamazlar (en-Nisâ, 4/176).
d) Vefat edenin baba bir kız kardeşi olarak kadın: Baba bir kız kardeşler anne baba bir kız kardeşler bulunmadığında mirasta onların aldıklarını alırlar.
e) Vefat edenin anne bir kız kardeşi olarak kadın: Bu durumda anne bir kız kardeş bir tane olunca altıda bir, erkek veya kız birden fazla olunca üçte birde ortak olur (en-Nisâ, 4/12); vefat edenin, çocukları, babası ve dedesi ile bulununca mirastan pay alamazlar.
f) Vefat edenin annesi olarak kadın: Vefat eden kimsenin çocukları veya birden fazla kardeşi varsa altıda bir, vefat edenin çocukları veya birden fazla kardeşi yoksa üçte bir; eşlerden birisi ve vefat edenin babası ile bulunduğunda eşin hissesi verildikten sonra kalanın üçte birini alır (en-Nisâ, 4/11). Eğer ölenin eşi ve dedesi ile birlikte bulunursa mirasın tamamının üçte birini alır.
g) Vefat edenin ninesi olarak kadın: Vefat edenin annesi bulunmadığı zaman altıda bir alır (Dârekutnî, es-Sünen, 5/160-161 [4134-4135]; Abdürrezzâk, el-Musannef, 10/273 [19079]). Ölenin babası olduğunda babaanne, annesinin bulunması hâlinde hiçbir nine mirastan pay alamaz.
h) Eş olarak kadın: Vefat eden kimsenin çocukları varsa sekizde bir, çocukları yoksa dörtte bir pay alır (en-Nisâ, 4/12; Cürcânî, Şerhu’s-sirâciyye, 34).’
Kadınlardan Diyanet’e tepki yağdı
Diyanet’in cuma hutbesi, tam da bekleneceği gibi Türkiye’de kadınları, kadın örgütlerini, siyasi partileri ayağa kaldırdı.
EŞİK, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bugün camilerde okunan mirasla ilgili cuma hutbesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kadınlara karşı bir hutbe daha, bu kez miras hakkımızı yarıya indirmek istiyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı 1 Ağustos 2025 tarihinde kadınların kıyafeti konusunda büyük tepkilere ve kadınlara yönelik yeni saldırılara neden olan bir Cuma Hutbesi yayınlamıştı. Bugünkü hutbesinde de kadınların miras hakkına saldırıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos 2025 tarihli hutbesinde ‘kul hakkı’ kavramının önemi, ‘Ailede, toplumda ve dünyada yaşanan bütün kötülüklerin temelinde kul hakkı ihlalleri vardır’ diyerek; aileyi de katarak vurgulanıyor. Kul hakkı için ilk örnek olarak yaşam hakkı ve Gazze verildikten sonra hemen kadınların miras hakkına saldırıya geçiliyor.
Hutbede miras ile ilgili şöyle deniyor: ‘Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.” Görüldüğü gibi, hutbede açıkça kadınların eşit miras hakkına itiraz ediliyor. Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerindeki eşitlik ilkeleri, Medeni Yasa’nın kadın ve erkek mirasçılar açısından getirdiği mirasta eşitlik ilkesi yok sayılıyor. Erkeklerin yarısı oranında miras payına razı olun deniyor. Hutbede kadınları eşit miras hakkından vazgeçirmek için kullanılan dil de çok sert ve çok ürkütücü: ‘Yüce Rabbimizin’ emrine, ‘Allah’ın takdirine’ karşı gelmek, ‘ilahi adalete’ karşı çıkmak, erkeklerin kul hakkını girmek.
Siyasi iktidar arabuluculuk sisteminde yapılan hileli, sinsi genişletmelerle tapu işlemlerinde arabuluculuk getirerek kadınların tapulu mallarda eşit miras hakkını yok etmeye çalışırken; Diyanet bunu tüm mirasa yaymak ve kadınların miras hakkını tamamen yarıya indirmek istiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı anayasal bir kurumdur. Yürürlükteki Anayasaya, yürürlükteki Medeni Yasaya uymak zorundadır. Yayınladığı hutbelerle, fetvalarla kendi kendine Anayasayı, Medeni Yasayı ortadan kaldırmaya, delmeye, değiştirmeye, kadınların eşitlik ve eşit miras hakkını yok etmeye kalkışamaz. Derhal, Anayasa ve yasalara aykırı açıklamalarına bir son vermeli; anayasal ve yasal sınırlarına çekilmelidir. Diyanet’in kadınların ve kız çocuklarının en temel haklarını ortadan kaldırmaya çalışan; bu haklarını kullanmak istedikleri taktirde yaşam haklarının ellerinden alınması dahil her türlü şiddete maruz kalmalarına neden olacak bu kışkırtıcı tutumundan vazgeçmesini sağlamak için sorumluları görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
“Kadınların kazanılmış haklarını gasp etmeye dönük siyaseti meşrulaştırmanıza izin vermeyeceğiz”
DEM Parti Kadın Meclisi, “Kadınları hedef alan Diyaneti uyarıyoruz!” diyerek yazılı açıklama yaptı:
“Camilerde okutulan hutbeler üzerinden algı yaratarak, kadınların kazanılmış haklarını gasp etmeye dönük siyaseti meşrulaştırmanıza izin vermeyeceğiz. “Kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” şeklindeki hutbeyle Diyanet, bir kez daha haddini aşmış ve kadınlara karşı suç işlemiştir. Adalet Bakanlığı eliyle miras hukukunu tartışmaya açarak, Diyanet işbirliğiyle mirasta eşitlik hakkımıza göz dikenler iyi bilsin ki; erkek egemen bu zihniyeti mahkûm edeceğiz!”
“Laikliğe, anayasal ve yasal düzene aykırıdır”
CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, şu ifadelerle Diyanet’in cuma hutbesine tepki gösterdi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bugün tüm camilerde okutulacak Cuma Hutbesi’nde mirastan pay alacak kadınlara, erkeğin alacağının yarısına razı gelmesi tavsiye edildi.”Kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” şeklindeki hutbe laikliğe, anayasal ve yasal düzene aykırıdır.
Erdoğan’ın ve Erbaş’ın Diyanet’i, bir kez daha kadınların miras hakkına, Anayasa’nın eşitlik ilkesine, Medeni Kanun’a, laik düzene ve cumhuriyetin temelini oluşturan yurttaşlık kavramına doğrudan saldıran bir siyasal aygıta dönüştüğünü gösteriyor.Kadını birey olarak değil, “aile” içinde erkeğin gölgesine ve “ilahi hükme” mahkum eden bu dil ve pratikle, her hafta yinelenen hutbelerle sistematik bir ideolojik operasyon yürütüyor.
Hukukun üstüne dinî bir meşruiyet sopası sallayarak, kadınların en temel haklarını pazarlık konusu haline getiriyor.Tüm bu pratikler; kadınlara, laikliğe, yurttaşlığa, halkın ortak hukukuna açılmış bir cephedir.
Anayasa’yı delerek, laikliği yok sayarak, kamusal alanı dinsel doğmalarla yeniden tanzim etme girişimi karşısında susmak, hepimizin haklarını ilga eden bu teokratik tahkimata rıza göstermek demek…
Diyanet, kendi anayasal sınırlarını aşarak milletin hukukuna parmak uzatma cüretini derhal bırakmalı, haddini aşmamalı…Diyanet bilsin ki kadınlar; ne hakkını ne hukukunu ne de cumhuriyetini din adına bile olsa gasp ettirmeyecek…Şeriatın gölgesini devletin çatısına düşürmeye kalkan her el, bu ülkenin kadınlarının laik iradesiyle kırılacaktır.”
“Diyanet, sadece kadınlar üzerinden toplumu terbiye etmeye çalışıyor”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
15 Ağustos Cuma günü belirlenen hutbe ile Diyanet İşleri Başkanlığı, miras paylaşımında “ilâhî adalet” söylemiyle kadınların medeni kanunla kazanılmış haklarını tartışmaya açmaya çalışarak toplumun bu konudaki tepkisini ölçmekte ve aynı anda bir yangın alanına dönen gündemden uzaklaştırma çalışmasını yapmaktadır. Bu stratejiyi artık çok iyi biliyoruz.
Kazanılmış hakların kadınlara neler sağladığını hepimiz biliyor ve bundan vazgeçmeyeceğimizi de her zaman dile getiriyoruz.
Diyanet’in görevi, insan haklarının, eşitliğin ve adaletin savunucusu olmaktır. Dini değerleri kullanarak kadınların kazanılmış medeni haklarını hedef almak değildir.Bu nedenle herkes işine baksın. Görev sorumluluğunun dışına çıkmak yerine görevini yapsın.
Ülkemizde her gün kadınlar öldürülüyor, çocuklar çoklu cinsel saldırılara uğruyor. Şiddet mağdurları adalet önünde yalnız bırakılırken, eşitsizlik, adaletsizlik, ilkesizlik, liyakatsizlik konularında ses yükseltmeyen Diyanet, sadece kadınlar üzerinden toplumu terbiye etmeye çalışıyor. Bu çelişki, sadece toplumsal vicdana değil, hukukun üstünlüğü ilkesine de aykırıdır.
Miras hakkına dair dini söylemleri gündeme taşırken, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, cinsel şiddet vakaları karşısında derin bir sessizliğe bürünmek, toplumun en kırılgan kesimlerini korumak yerine onların haklarını budamaktır. Adalet, yalnızca seçilen alanlarda değil; yaşamın her alanında, herkes için eşit ve tarafsız olarak savunulmalıdır.Kadınların yaşam hakkı, çocukların korunma hakkı, uluslararası sözleşmelerle ve Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Bizler, kadınların yaşam hakkı için, çocukların güvenliği için ve şiddetsiz bir toplum için verilen mücadeleyi zayıflatacak her söylemin karşısında duruyoruz, durmaya da devam edeceğiz.Unutulmasın; ilahî adalet, kul hakkını korumakla başlar. Kul hakkı ise önce yaşam hakkıdır.Kadınların kazanılmış haklarına dokunarak korku salacağını düşünenleri bir kez daha muhatap almayacağız.
Yaşam hakkı ihlal edilmişler için susanların, söz söyleme hakları yoktur. Adalet, seçici suskunlukla sağlanmaz!”
“Anayasal sınırlarını aşmaktan çekinmiyor”
CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Diyanet’in cuma hutbesine şöyle tepki gösterdi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı, bugünkü Cuma hutbesinde; laikliğe, Anayasa’ya ve Medeni Kanun’a açık açık saldırmaktan çekinmeden, kadınlara mirasta erkeğin yarısına razı olmalarının öğütlüyor! Bu anlayış, kadını birey olarak görmüyor “aile” içinde erkeğin gölgesine mahkûm ederek, Cumhuriyet’in eşit yurttaşlık ilkesini hedef alıyor. Dini gerekçelerle hukuk üzerinde baskı kurarak kadın haklarını pazarlık konusu yapan Diyanet İşleri Başkanlığı, anayasal sınırlarını aşmaktan çekinmiyor. Kadınlar olarak; haklarımızı ve Cumhuriyet’i, din adına bile olsa gasp ettirmemeye kararlıyız. Laik hukuk düzenini ve eşit yurttaşlık ilkesini savunma kararlılığından asla vazgeçmeyeceğiz.”
“Diyanet bu milletin sırtına yüktür, yurtiçinde yurtdışında aldıkları her kuruş kul hakkıdır”
Muharrem İnce, sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Dinden Soğutma İşleri Başkanı Cuma Hutbesinde kız çocuklarının mirastan eşit pay almalarının kul hakkına girmek olduğunu söyletti. Bu kafaya şunları sormak lazım: Enflasyonu düşük gösterip emeklinin, memurun, işçinin maaşlarını artırmamak kul hakkına girmez mi? Asgari ücreti açlık sınırının altında belirlemek kul hakkına girmez mi? Kamu malına çöküp yandaşını zengin etmek kul hakkına girmez mi? Bu gariban milletin parasıyla saraylarda zevk sürmek kul hakkına girmez mi? Bu böyleyken susmak, bunları hiç dile getirmemek dilsiz şeytanlık değil midir? Her kurum gibi Diyanet de siyasetin güdümüne girmiş, dini milleti uyutmanın aracı olarak kullanıyor. Bu haliyle Diyanet bu milletin sırtına yüktür, yurtiçinde yurtdışında aldıkları her kuruş kul hakkıdır!”
ÇYDD’den Diyanet’e “miras” tepkisi
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Diyanet’in 15 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde yer alan mirasla ilgili ifadelerin, kadınların eşit miras hakkını hedef aldığını belirterek, “Hukukun üstünlüğüne ve laiklik ilkesine doğrudan saldırıdır” tepkisini gösterdi.
Açıklama şu şekilde:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 15 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde yer alan ifadeleri, yasalarla koruma altında olan eşit miras hakkını hedef almakta olup hukukun üstünlüğüne ve laiklik ilkesine doğrudan bir saldırıdır. Kadınların ve erkeklerin eşit miras hakkına sahip olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile açıkça güvence altına alınmıştır. Bu hak, Anayasa’nın 10. maddesi ile savunulan eşitlik ilkesinin ve ülkemizin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerin gereğidir, vazgeçilmez bir yurttaşlık hakkıdır ve hiçbir dini veya kültürel gerekçe ile sınırlandırılamaz.
Kanunla belirlenmiş temel haklara dini referanslarla karşı çıkılması, laik hukuk düzeni ve toplumsal barış açısından kabul edilemezdir. Kadınların mirastaki eşit pay hakkını tartışmaya açan, hukukun üzerinde dini kuralları dayatan her söylem, kadınların vatandaşlık haklarını, toplumsal konumunu ve özgürlüklerini tehdit etmektedir.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal alandaki eşit haklarını savunmak için var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğimizi, bu tür yanlış ve gerici açıklamaların karşısında duracağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Demokratik değerlere ve insan haklarına olan inancımızla, hukukun ve eşitlik ilkesinin savunucusu olmaya, kadının her alandaki eşit haklarını korumaya devam edeceğiz.”
